Bütçe dönemi malum. Bir Plan ve Bütçe Komisyon üyesi olarak bu ara medyanın gündeminin dışındaki konulara motive oluyorum. Yani bakanlıklara ve genel olarak kamu faaliyetlerine… Bunların en önemlilerinden biri olan Maliye Bakanlığı’nın durumunu sizinle paylaşayım istedim.
Maliye Bakanlığı; devletin gelirini, giderini, bütçesini, hesaplarını ve bunlara bağlı konuları yönetmesi, yürütmesi gereken bakanlıktır. Maliye bir devlet kurulmadan oluşması şart olan ve devlet baki kaldığı sürece işler olması gereken bakanlıktır. Maliye devletin temelidir veya bir anlamda devlettir. Maliye bir ailede baba neyse tam da o anlamda işlev gören bir kurumdur. Hem paranın kaynağıdır, hem nasıl kullanılacağı konusunda en yetkilidir, hem de örnektir. Tasarruf konusunda örnektir, bina kullanımı veya standardı konusunda örnektir, personel özlük hakları konusunda veya çalışma konusunda örnektir. Harcamak yönetmek ise Maliye, her bakanlığın arkasında ki yöneticidir ve gerçekten etkilidir. Devletin asli fonksiyonlarının yerine getirilmesinde babalık görevi görür. Bu durum tüm oturmuş, gelişmiş devletler için geçerlidir.
Bu anlattıklarım köklü bir devlet geleneği olan Türkiye için de geçerlidir. Daha doğrusu yakın zamanlara kadar geçerliydi ama artık bunu söylemek zor. Çünkü Maliye Bakanlığı geleneklerini ve geleneksel kurumlarını bozmuş, işlevlerini yerine getirmekte zorlanan, kendi kurallarını yıkan bakanlıktır artık...
Maliye Bakanlığı yılların Cumhuriyet kurumları, devlete yönetici yetiştiren okulları olan ve denetimde başarılarını kanıtlamış Hesap Uzmanları, Maliye Teftiş ve Gelirler Kontrolörleri gibi kurulları kapatıp yerlerine garip bir denetim yapısı getirmiş ve bugün denetim yapamayan daha doğrusu denetimi etkisiz bir denetim kurumu oluşturmuştur. Maliye Bakanı ve yetkilileri sırf bu icraattan dolayı dahi büyük bir vebal altına girmişlerdir. Daha önceki dönemlerde siyasileşmeye direnen Bakanlık maalesef özellikle denetimde siyasileşmiş, iktidarın beğenmediklerine karşı kullandığı bir silah olmuştur.
Maliye’de siyasileşme o kadar fazladır ki en fazla vergi affının çıktığı dönem son 10 yıl olmuştur. Yanlış hatırlamıyorsam son Varlık Barışı Kanunu ile birlikte 8 af kanunu bir rekordur. Bu Maliye’nin etkisizliği ve direnmemesi sonucu olmuştur.
En ilginç olanda Maliye Bakanlığının gerçek bütçe yapmayıp yıl içerisinde yedek ödenek ve ödenek üstü harcama yoluyla Anayasa’ya dahi aykırı bir yöntemle gelir ve harcama yapmasıdır. Halbuki Maliye Bakanlığı bu kurala yani bütçe hakkına en fazla uyması gereken kurumdur. Ek bütçe yapmayıp ta yıl içerisindeki ödenek kaydırmalarıyla TBMM’nin hakkına el koymak Maliye’ye yakışmamaktadır.
Diğer bir garabette Maliye Bakanlığı’nın asli görevlerinden biri olan Milli Emlak fonksiyonun Başbakanlık’a kaptırılmış olmasıdır. Bu durum hem iş yükünü artırmış hem de bürokrasiyi çoğaltarak vatandaşı sıkıntıya sokmuş hem de konuyu siyasileştirmiştir.
Maliye Bakanlığı’nın hazırlayıp binbir demeçle tanıttığı Gelir ve Kurumlar vergilerinin birleştirilmesi ve tek kanun haline getirilmeleri tasarısı da hala bekletilmektedir.
Varlık Barışı bir devletin asli fonksiyonu olan vergi alma hakkından vazgeçilmesidir. Maliyeye 70 milyar lira getirileceğinin beyan edildiğini ve 209 milyon lira vergi ödendiğini biliyoruz. Getirilen 10 milyar liraymış. Devletin 209 milyon lira için devlet olmaktan vaz geçmesi tam bir rezalet ve buna yol açan Maliye affedilir durumda değildir.
Başka söz etmeme gerek var mı?