2009’dan beri bu köşede yazıyorum, hatırladığım kadarıyla ilk defa bir yazımda yorum yoktu. Bundan önceki yazım: “Kırmızı Pazartesi”. Konusu bayram tatilinde okuduğum kitaplardan ikisi olduğu ve günlük siyaset içermediği için galiba yorum almadı. Gerçi bu konuyla çok ilgili değil ama buradan ilham alarak toplum olarak seviyemizin gün geçtikçe düştüğünü söyleyebilirim. Eğitim, kültür, ahlak, toplumu istismar… En son bir ilki gerçekleştirdik ve Tayyip Bey, çocuğunu polisin vurduğu anneden sonra, “3 dil biliyormuş, cumhurbaşkanı mı, tercüman mı seçeceğiz?” diyerek rakibi Ekmel Beyi de yuhalattı ve Ekmel Beye, “Edep Yahu!” dedirtti ya, daha dibini görmeyiz diye düşünüyorum… Vallahi içine sindirenlere helal olsun…
***
Pazar günü Türkiye değil tüm Türk tarihinin ilk halk oylaması ile yapılacak cumhurbaşkanı seçimi var. Öyle 50-100 yada 3-5 bin kişi değil sadece yurt içinden tam 53 milyona, yurt dışındakilerle birlikte ise 56 milyona yakın seçmenin katılabileceği bir seçim bu…
56 milyon müthiş bir rakam değil mi? 56 milyon kişi doğrudan Cumhurbaşkanımızı seçecekler isterlerse. Bunun muhtemelen yüzde 80’i sandığa gidecek. Bizi yönetecek partiyi değil devletin tüm kurumlarının başındaki kişiyi seçeceğiz. Anayasa uyarınca sorumluluğu olmayan, temsili nitelikleri ağır basan bir kişi olacak. Yani kişiliği ile siyasetin üstünde ve tüm toplumu kucaklayan, her kesimle irtibat kurabilen, deneyimli bir kişi olacak.
Bu son yazdığım cümle çok önemli; Kişiliği ile siyasetin üstünde ve tüm toplumu kucaklayan, her kesimle irtibat kurabilen, deneyimli bir kişi.
Malum, 3 adayımız var; Ekmeleddin İhsanoğlu, Recep Tayyip Erdoğan ve Selahattin Demirtaş.
Vicdanınıza göre söyleyin, hangisi siyasetin üstünde, tüm toplumu kucaklayan, her kesimle irtibat kurabilen, deneyimli kişi?
Erdoğan siyasetin üstünde değil içinde, şimdiye kadar tüm toplumu asla kucaklamadı, hep taraflı davrandı ve halkın yarısı kendisinden nefret ediyor. Köşke çıkarsa şaibelerinden arınmadan orada olmuş olacak. Toplumu birbirine düşürmeye çalıştığı camide içki ve bacımıza taciz gibi affedilemez yalanları ise unutmadık… Demirtaş ise iddiasız olmanın verdiği rahatlıkla ne kadar sempatik görünse de etnik bir aday kimliği taşıyor. En uygun şahıs bu durumda Ekmeleddin İhsanoğlu. Sağ ve soldan, dindar ve laik kesimden 10’un üzerinde partinin ortak adayı, bir uzlaşı adayı zaten…
***
Musul Konsolosluğumuz Dışişleri Bakanı’nın verdiği bir kararla boşaltılmamış ve 49 yurttaşımız, kamu görevlimiz aileleri ile birlikte rehin alınmış, nerede ise 2 aydır ülkenin Başbakan’ı böyle bir mesele yokmuş gibi numaradan bir İsrail’e, bir Ekmel Beye bağırıp çağırıyor… İstiklal Marşı numaraları yapıyor. Birleri de alkışlıyor…
17/25 Aralık hadiseleri olalı 8 ay olmuş, Cumhuriyet tarihinde ilk defa 4 bakan birden istifa etmek zorunda kalmış, konu Başbakan’a kadar sıçramış, Başbakan şaibe altında ama hiç kimse ile ilgili soruşturma yok. Konu yasa değişiklikleriyle örtülmeye, zamana bırakılarak unutturulmaya çalışılıyor. Başbakan ise cumhurbaşkanlığına aday olmuş, meydanların en kabadayısı... Hesabını soran yok…
Toplumun içine siniyor ve yakıştırıyorsa ne diyebiliriz ki? Seçsinler…
Seçerlerse yakışır…