Belediye seçimlerinden beri, iki haftadır içimde yazı yazma zevki bırakmadılar.. Şuraya bakın; seçimlerin üzerinden on beş gün geçti.. Bu teknoloji çağında hala kesin sonuçları alabilmiş değiliz.. Sandıklarda yeniden sayımlar başlatıldı.. Şu lafları dinlemekten insanın içine gına geldi:
“Maltepe’de sandıkların yüzde 98’i sayıldı..”
Peki geri kalan yüzde 2 neden hemen sayılıp sonuç açıklanmıyor?
Özetlersem, tam bir hukuk tahribatı yaşamaktayız..
Görevleri; insan haklarını, demokrasiyi, hukuku savunmak, hukuku çiynetmemek olan pek çok örgütün görevlileri, tam tersine hukuku kendileri çiyniyorlar..
65 yıllık bir hukuk mazisi olan yazarınız bendeniz, bu manzaraya nasıl tahammül edeyim, olan biteni nasıl içime sindirebileyim?
Yüksek Seçim Kurulu’lun hali yürek yakıyor.. Ülkenin en yetkili hukukçularının görev yaptığı, Yargıtay ve Danıştay hakimlerinden kurulan bu örgüt bir türlü son kararını veremiyor.. Daha doğrusu veremiyor değil, vermiyor.. Çünkü korkuyor.
Bu duruma karşılık, hukukçulukla hiçbir alakası olmayan kişilerin sesleri yükseliyor.. Sürekli onları dinliyoruz..
Bu yazıyı yazarken ben bir yandan da televizyonlara bakmaktayım.. Bütün kanallarda en az yarım saatten beri Hükümet sözcüsü Ömer Çelik konuşuyor.. Sanki bir hukukçu imiş gibi hukuksal içerikli neler neler söylüyor.. Bu şahsın gazetecilik yaptığı, gazetelerde ve dergilerde çalıştığı dönemleri hatırlıyorum.. Tahsilini iktisat ve idari bilimler üzerine yapmış bir kişi idi.. Sonra siyasete atıldı. AKP’de Kültür Bakanı oldu. Şimdi kalkmış bütün Tv kanallarında saatlerdir hukuksal içerikli konuşmalar yapıyor..
Bu mudur Türk hukukunun kaderi?
YSK’nın bugünkü Başkanı Sadi Güven Bey bu duruma ne diyor acaba, diye sormaya kalkmayın.. Başkandan ses çıkmıyor, çıkmaz...Oysa eski Başkanlar, saygıdeğer hukukçular her gün yaşanan hukuk katliamı üzerinde yetki ile konuşmaktalar..
Bakınız Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu Halk Tv.’deki Siyaset Kültürü programında şöyle diyor: “İmamoğlu’nun Başkanlığı ilan edilmiştir. İlan edildiği tarih de 1 Nisandır. Ekrem İmamoğlu bu tarihte Başkan olmuştur. Mazbatasının verilmemiş olması Belediye Başkanı olmasını ortadan kaldıracak bir durum değildir..”
O programdaki ikinci konuk ise, eski Çalışma Bakanlarından ünlü MHP’li Yaşar Okuyan’dı.. Türkeş dönemi MHP’sinden parti arkadaşım olan Okuyan da, “Yasalara uyulmuyor, herkes yasalara uymalı, yapılan tehditler açıkça suçtur..” vurgusunu yaptı.
O konuşurken, benim de anılarım canlandı(*).. MHP İstanbul 2. Başkanı olduğum, MHP’nin gazetesi Hergünde yöneticilik yapıp, makaleler yazdığım 1977 yılını hatırladım.. Onları bir kez daha yaşadım.. Ve en önemlisi, MHP’nin bugün ne hallere getirildiğini daha bariz görmüş oldum.. Ve dedim ki, “acaba Başbuğ Türkeş, MHP’nin bugün getirilmiş olduğu durumu görse idi, içi hepimizden çok yanmaz mıydı?”
Neyse işin bu tarafını geçeyim.. Belki 40 yıl önceki günlerle ilgili anılarımı, ileride bir yazı konusu yaparım..
Evet.. “Görev başındaki hukukçular suskunluklarını sürdürüyor, hukukçu olmayanlar konuşuyor..” demiştim..
YSK’nın millete yaşattığı bu moralsizlik günlerinde yükselen bir diğer ses de, yeni bir parti kuracağı yönündeki söylemler yoğunlaşmış bulunan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sesi idi..
Bugün başımızda olanlara ders verir gibi;
“Bize yapılan yanlışları, güçlü olunca başkalarına yapmamalıyız” diyordu.
Elbette bu sözleri, AKP’deki eski parti arkadaşlarına yönelikti..
Gül, internet sitesinden yaptığı açıklamalarda da bugünkü seçimlerle ilgili şunları söylüyordu:
“Türkiye’nin 1950’de çok partili sisteme geçmesinden bu yana, neredeyse 70 yıldır, seçimler hiçbir zaman tartışma konusu olmadı. Bugün üzülerek görüyoruz ki, seçimlerin yapılması ve sonuçlarıyla ilgili tartışmalar yaşanıyor. Bu durum kaçınılmaz olarak hem içeride, hem dışarıda Türkiye’nin itibarını zedeliyor.. Türkiye’yi, seçimleri tartışmalı bir ülke haline asla getirmemek gerekir.. Bu durum, kaçınılmaz olarak hem içeride hem dışarıda Türkiye'nin itibarını zedeliyor.."
Abdullah Gül de bir hukukçu değildir, iktisatçı idi.
BEŞİKTAŞIN SEVİNCİ..
Dün İstanbul’da oynanan süper lig maçında Beşiktaş, lider Başakşehir’i 2-1 yendi.. Belediye Başkanlığı bir türlü açıklanamayan İmamoğlu da maçta idi.. Tribünler “Mazbata! Mazbata!” diye çınladı.. Bu zafer Beşiktaşlıların uzun yıllardan beri özlediği bir başarı idi..
Yani işbaşındaki hukukçuların sustuğu, hukukçu olmayanların konuşabildiği bu ortamda, bir de sporcular seslerini yükseltmişlerdi..
Ne diyelim? İnşallah bu gelişme, YSK’nın da millete yaşatacağı bir mazbata müjdesinin de işareti olur ve hukukun da galibiyeti olarak tarihe geçer...
(*) İhtilaller ve Darbeler Arasında Gazetecilik Anılarım/ Yalçın Toker, 304 sa.Toker Yayınları www.tokeryayinları.com Tel.02126010035