Geçen haftaki makalemde yazdığım gibi 31 Mart Seçimlerinin en önemli özelliği toplumun sandık yoluyla iktidarın değişebileceğini görmesiydi. Bu basite alınabilecek, sadece demokrasi açısından bakılabilecek bir durum değildi. Konunun ekonomik, sosyolojik ve psikolojik yönleri de vardı. Mesela, hukuksuz el konulabilir endişesi ile yurt dışına götürülen paralar ile baskıdan yılıp yurt dışına çıkmak isteyenlerin beyin göçü azalacak, yatırımcı rahatlayıp bu kadar çekingen olmayacaktı.
Mutluluğumuz kısa sürdü. İktidar, İstanbul Büyük Şehir seçiminde farkın az olmasını fırsat bilip devlet ve medya gücüyle her şekilde engelleme başlatınca kafalarda yine eski soru işaretleri doğmaya başladı. Tabi ki soru işaretleri ile birlikte döviz ve faizde yükselmeye başladı. Ekonominin ve ülkenin geleceğinden tam umutlanmışken yeniden endişe etmeye başladık. Ak Partililerin “Hislerimize göre”, “Soyadından Ak Partiye oy vereceği belli olanlar” kavramları, Erdoğan’ın “Hile çok net ortada. Elimizde görüntüler var.” demeci sonrası yine görüntülerin olmaması ve Emniyetin ilk defa seçmen listelerine hem de seçim sonrası müdahaleye çalışması yeni skandallar oluşturdu.
***
Samimi olarak söylüyorum şahsımı mazbatanın geciktirilmesi kadar endişelendiren olaylardan biri de Hazine ve Maliye Bakanı’nın krizden çıkış için yaptığı program açıklamasının boş çıkması oldu. Neden gerçekçi bir program açıklanmadı anlayamıyorum. Önümüzde seçimlere kadar 4 yıldan fazla bir zaman var. Tamam, krize yönelik bir operasyon çok acı verir, sıkıntı çok derin olur ama son bir-bir buçuk yıl çıkış başlar ve ekonomide çok gerekli ve hayati adımları atar, yapısal reformları başlatırdık. Ekonomide üretim odaklı ve ihracat hedefli olmak amacıyla dönüşüm gerçekleştirmek Türkiye için olmazsa olmaz bir konu. Her zaman böyle 4 yıllık seçimsiz bir dönem bulamayız. Bu fırsatı nasıl ve niçin değerlendirmeyiz? Başka çaremiz yok ki…
Ekonomik krizi derinleşerek devam eden bir Türkiye ne S-400 meselesini, ne de F-35 meselesini çözebilir. Suriye’de de masaya oturmaz. Bakın geçen hafta Seçimden hemen önce soruşturma açtığımız JP Morgan’ın ayağına Maliye ve Hazine Bakanımız gitti, kendi paramızla onlara konferans organize ettirdik. Ve dalga geçildik… Gidişatı görmüyor muyuz?
Şu durumda demokrasisi ve ekonomisi tehlikeler içerisinde, daha doğrusu beka sorunu olan bir ülkeyiz. Beka sorunu konusunda çok ciddiyim, Cumhur İttifakını iğnelemek için yazmadım.
Bu hafta bu endişelerimizi gideren gelişmeler yaşayacağımızı umarken YSK’nın Maltepe sayımını tekrarlatıp uzatan kararı geldi. İnşallah sonuç alınması sadece uzar ama hukuksuz ve yanlış bir karar çıkmaz.
***
Stadyumların, paso lig uygulamasına rağmen halk tarafından özgürlük meydanları olarak kullanıldığını, marşlardan ve atılan sloganlardan görüyoruz. Bu bir ihtiyacın sonucu… İktidarın, toplumu, en azından toplumun aktif olan yarısını daha fazla görmesi ve gereğini yerine getirmesi gerekiyor. Halk daha önce bireysel küfrederek rahatladığı maçlarda şimdi toplu halde siyasi tezahürat yaparak, marş söyleyerek rahatlıyor ve taleplerini dile getiriyor. “Mazbatayı ver, mazbatayı ver, İmamoğlu’na mazbatayı ver” örnek en son tezahürat oldu.
***
Geçen hafta tam bir toplumsal oksimoron durum yaşadık; Bir taraftan selefi kıyafetli cemaat ve tarikatlara İslam adına kamudan akıtılan çok yüksek meblağlı bağış, yardım ve ihaleler olduğunu öğrendik, diğer taraftan aşırı lüks, şaşaa ve israf düğününde sosyetik hanımlarca güzel sesli hafızlara yaptırılan Kur’an-ı Kerim tilavetini dinledik. Her iki tarafta iktidarın taktığı hortumlarla özellikle İstanbul belediyelerinden besleniyormuş…
İslamcı iktidarın İslam adına toplumu getirdiği nokta bu. Yani israfın, debdebenin, yolsuzluğun, adaletsizliğin din olarak dayatılması. Siyaset Müslümanlarının son olarak verdikleri bu görüntüler gerçekte İslama zarar veren, İslamın ret ettiği uygulamalar. Oysa İslam teslimiyet demek, İslam adaleti gözetir ve İslam güzel ahlakı amaçlar…
Bu iktidardan önce en saygı duyulan ve güvenilen kesim dindarlar iken şimdi dindara düşman bir toplum oluşuyor. Bence din adına dine en çok zarar veren iktidarı oluşturuyor artık Ak Parti…