Bu günlerde yine türban sorunumuz gündemde önemli bir yer tutmaya başladı. Seçim yaklaştıkça da gündemdeki yeri ve siyaset için önemi daha da artacak. Seçim yaklaştıkça diyorum çünkü, yaklaşan yerel seçimlerde türban AKP’nin en büyük silahı olacak yine. Biliyorsunuz Tayyip Bey’de aylar önce kamuda türban yasağını kaldıracaklarını açıklamıştı. Bunu “Demokratikleşme Paketi”ne koyup demokrasi hassasiyeti olan kesimlere hem demokratikleşme gerçekleştiriyoruz diye mesaj verdi, hem de demokrasi kaygısı olmayan, türbanı inancı ile özdeşleştiren yığınlardan kamuda başörtüsü takma serbestisi ile oy kazanmaya çalıştı. Bir taşla iki kuş…
Türbandan oy çıkarma işi henüz bitmedi tabi… Bundan sonraki aşama türbanı TBMM’ne sokmak. Kamuda türban serbestisi beklenilen sesi getirmedi. Muhalefet yeterince tepki vermeyince istedikleri gibi sert ama mutlaka kazanacakları bir ortam oluşmadı. Bunu sefer TBMM türban yasağını delmek ama bunu yaparken de laik kesimin tepkilerini de çekerek tam bir fanatizm ve kutuplaşma yaratmak hedef. Bu konuda iktidar henüz tam olarak zamanlama kararı vermiş değil. Önce 1 Ekim’de Meclis açılışında birkaç kadın milletvekilini Genel Kurul’a türbanla sokmayı düşünüyorken bu sonra Kurban Bayramı sonrası hac dönüşüne çevrildi ama galiba son karar, iç tüzük değişikliği ile bunun gerçekleşmesinin daha doğru olduğu. Çünkü, özellikle BDP’lilerin de peşmerge kıyafeti veya puşi ile gelebileceklerinden ve beklenilen sonucun alınamamasından korkuluyor. Düşünebiliyor musunuz, iki kadın vekil türbanla Meclis Genel Kurul’unda ama peşmerge kıyafetliler de Genel Kurul’da… Puan alınmaz tam tersine tepki alınır. Bu sebeple sanırım Meclis’e türbanla girilmesi işi iç tüzük değişikliği sonrası ama büyük ihtimalle seçim öncesi gerçekleşecek.
Bu konu sadece bir demokrasi ve özgürlük meselesi değil aynı zamanda baştan beri belirttiğim üzere bir siyaset üretme ve oy kazanma aracı. Şimdiye kadar iktidarca bu çok iyi kullanıldı. Yıllardır idare edildi ve seçimler kazanıldı. 2007 seçimlerinde cumhurbaşkanlığı krizi çıkınca hemen ustaca “Alnı secdeye değen cumhurbaşkanı istenmiyor” propagandası ile türbana gerek kalmaksızın seçim kazanılmıştı. Dolayısı ile türbandan da tasarruf sağlanmıştı. 2011’de ise türbana gerek olmadan seçim kazanılabilirdi nitekim öyle oldu. Şimdi ise türbanın kullanılma zamanı tekrar geldi. Hem dış destek azaldı hem de ekonomi kötü. Mutlaka türban desteğine ihtiyaç var.
Bunlar siyasette olabilen, başvurulabilen stratejiler. Siyasi partiler seçim kazanmak için sınırları insafsızca zorlayabilirler. Bazıları rejimi dahi tehlikeye atabilirler. Bu sefer de öyle oluyor.
Önemli olan muhalefetin ne yapacağı? MHP’nin bu işten bir yararı olmayacak olmasına rağmen karşı çıkması mümkün değil. BDP ise gittikçe İslamcı kesime yakınlaşıyor, hatta Öcalan İslam Kongresi toplanması çağrısı bile yaptı. İslamcı oylara talipler. Çünkü İslamcı oylar onların istediği Kürt statükosunun tanınması önünde en önemli engel. Oyları Hüdapar gibi partilere kaptıracak halleri yok ya… Dolayısı ile BDP’de Meclis’te türbana hayır demez. Tek konu ve hedef esasında CHP’nin durumu. Karşı çıksa antidemokrat ve anti özgürlükçü bir duruma düşürülecek, karşı çıkmasa kendi tabanında önemli bir oy kaybına uğrayacak. Hatta bölünmeye dahi sebep olacak gelişmeler yaşanabilir. Tam bir tost olma durumu…
Demokrasi ve özgürlük adına olacak hiçbir gelişmeye karşı çıkmak mümkün değil. Türban dahil… Karşı çıkan zaten siyaseten biter. Fakat ortada da bir gerçek var. Türkiye gittikçe bir Arap veya Ortadoğu ülkesine benziyor, laiklik ortadan kaldırılıyor. Bir analiz yapınca gidişatın gerçekte demokrasi ve özgürlüklere doğru değil tam tersine bir yöne olduğunu da görüyorsunuz... Ve en önemlisi dünyada İslam ve demokrasinin birlikte başarıldığı tek örnek yok ve bu alanda en başarılı ve en önde olmuş ülke laik Türkiye şimdiye kadar…
Ne yaparsınız bu koşullarda?