Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar, bütün AKP idarecileri, MHP’de Bahçeli ve az sayıdaki destekçisi Referandum’da tam hız evetçilik görevini sürdürmekteler..
Devletteki görevleri, milli sağlık, milli eğitim, milli ekonomi, milli savunma, dış işleri.. ne olursa olsun.. Artık sayın sayabildiğiniz kadar bütün Bakanlıkları.. Görevleri millete, temsil ettikleri branşlarda hizmet etmek olan bütün Bakanlar da şimdi öncelikli görev olarak referandum evetçişiğinin peşine takılmış durumdalar..
Mesela Sağlık Bakanı Recep Akdağ.. Geçtiğimiz Cuma günü Trabzon’da idi.. Cuma namazını Bahçecik’teki Mehmet Akif Ersoy camiinde kıldı.. Namazdan sonra, AKP teşkilatınca cami avlusunda düzenlenen programa katıldı.. Avlusuna masalar, sandalyeler yerleştirilmişti camiin.. Masanın başına geçti, eline mikrofonu alarak toplanan kalabalığa siyasal nutkunu attı..
Cemaate, “Referandumda evet oyu vermeleri” önerisini dile getirdi.., “Cumhurbaşkanlığı hükümeti sistemiyle Türkiye’nin daha güçlü bir ülke olacağı..” nı anlattı..
Şu işe bakın.. Bu siyasi konuşmanın yapıldığı yer, Müslümanın ibadet merkezi olan cami..
O halde Sağlık Bakanı ne yapmış oluyor, dini mekan olan camiyi, siyasete alet etmiş oluyor..
Dinsel bir mekan siyasi amaç için kullanıyor..
Bu tür olaylar aslında ilk değildir. AKP iktidarı süresince sayısız örnekleri vardır. Öyle ki, dinin siyasete alet edilmesi adeta kanıksanmıştır desek bile yanlış olmaz.. Tabii işin bu yönü, din bilginlerinin tenkidini gerektirir..
Ben ise konunun milli ve edebi yönüyle ilgileneceğim şimdi.. Sağlık Bakanının, Mehmet Akif Ersoy’un ruhuna azap çektirmiş olmasına vurgu yaparak karşı çıkacağım..
Dinin siyasete alet edildiği Trabzon’daki o cami Mehmet Akif Ersoy Camisidir. 7 bin kişilik kapasitesiyle Türkiye'nin en büyük camileri arasında yer alır.. Bahçecik’teki ibadet merkezi Selçuklu, Osmanlı ve çağdaş Türk mimarisinin özelliklerini taşımaktadır. 52 kubbesi bulunan cami Mimar Sinan'ın eserlerinden esinlenilerek yapılmıştır.
Onun yapılmasında emekleri olanlar da, adını verdikleri Mehmet Akif Ersoy kadar ruhen rahatsız olmuşlardır mutlaka..
MEHMET AKİF ERSOY VE DİN
Önce kısaca camiye ismi verilen Mehmet Akif Ersoy(*)’dan söz edeyim.. Her Türk’ün bildiği üzere Milli marşımızın şairidir.. Kurtuluş Savaşı döneminde Kuvva-yı Milliye ruhunun ateşli savunucusu olmuştu.. İstanbul Fatih’te, muhafazakar bir çevrede, dindar bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. İslami duyuş ve düşünüşü, daha çocukluk çağlarından itibaren onun ruh dünyasını oluşturmuştur. Şurası kesin bir gerçektir ki, İstiklal marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy’ın duygu ve düşünce dünyası, İslam dininin temelleri üzerinde yükselmiştir.. İslamiyetle ilgili sayısız mısralarından anlamaktayız bunu.. Bu yüzden adının camilere verilmesi O’nun için haktır..
Ancak O’nun adının verildiği camide siyaset yapılması ona saygısızlıktır.. O’nun ruhuna azap vermektir..
Mehmet Akif’in şiirleri arasından dini içerikli mısralardan bazılarını birlikte okuyalım.. Okuyun ki, bazı mısralarının sanki bugünleri yansıttığı düşünceme sizler de katılın:
Şehamet dini, gayret dini ancak Müslümanlıktır,
Hakiki Müslümanlık en büyük kahramanlıktır.
…..
Görürsün, hissedersin varsa vicdanınla imanın!
Ne müthiş bir hamaset çarpıyor göğsünde Kur’anın!
O vicdanlar nerdedir lakin? O iman nerde var? Heyhat!
Ne olmuş ben de bilmem pek karanlık şimdi hissiyat!
…..
Demek İslamın ancak namı kalmış Müslümanlarda;
Bu yüzdenmiş demek hüsran-ı milli son zamanlarda..
Osmanlının gerileme ve yıkılış dönemlerini anlattığı bu tür mısralarında şairimiz, bunun sorumluluğunu, baştakiler kadar, ülkenin aydınlarında da görür..
“Aydınların bu gafletleri yüzünden, ülke viraneye dönmüştür..” der..
Yani bu sayede bugünler için de günümüz aydınlarının sorumluluğuna da ışık tutmuş olur:
Yurdu baştan başa viraneye döndü Türk’ün
Dünkü şen, şatır ocaklar yatıyor yerde bugün
Gündüz insan sesi duymaz, gece görmez bir ışık,
Yolcu haykırsa da baykuş gibi çığlık çığlık..
“Bu diyarın hani sahipleri” dersin. Cinler;
“Hani sahipleri der?” der karşıki dağdan bu sefer!
Bugünkü sözde aydınlar da şunları duysunlar:
Çalış dedikçe şeriat, çalışmadın durdun
O’nun adına bir çok hurafe uydurdun.
Sonunda bir de tevekkül sokuşturup oraya
Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya..
Şair, bu vatanı kurtaran Milli Mücadelecilerin alınlarından ise şöyle öper:
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer!
Milli Mücadele günlerinde, duyguları tam coşmuştur.. Kendi söylemi ile kükreyen sele dönmüştür.. Kabeyi getirip, Çanakkale’de şehit düşen Mehmetçiğin başına mezar taşı olarak dikmeyi düşünür:
Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i,
Bedr’in arslanları ancak bu kadar şanlı idi..
….
Bu taşındır diyerek Kabeyi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına,
HAKKIN SESLERİ’nden;
Ya rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?
Mahşerde mi yoksa biçarelerin felahı?
Nur istiyoruz.. Sen bize yangın veriyorsun!
Yandık diyoruz.. Boğmaya kan gönderiyorsun!
Yok yok bu tür mısralar bitmez tükenmez Safahat’ta.. Sığmaz bu sütunlara..
Uzatmayayım.. Konuyu da dağıtmayayım.. İstiklal Marşımızın ilk ve son dörtlükleri ile kulakları bir kere daha çınlatayım yeter:
Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak,
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
…
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal!
Edediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır hakka tapan milletimin İSTİKLAL!
Hayırlı referandumlar milletim!..
(*) Mehmet Akif Ersoy/ O. Nuri Ekiz, Toker Yayınları- 100 Büyük Edip Şair dizisi. www.toker yayinlari.com Tel: 0535 3199349 ve [email protected]