Geçtiğimiz hafta da ötekilerinden farklı geçmedi yine;
Ceren Damar katledildi, Gülistan Doku hâlâ kayıp.. Yaz aylarında doğalgaza yapılan zamların ocak'ta farkına vardık, sosyal medyaya abandık, hıncımızı oradan aldık..
Tokyo Olimpiyatlarının vizesini alan Filenin Sultanlarına sevinmiş, rahat bir nefes almışken çıktı bi' Belediye Başkanı teşhirci dedi kızlara, edepsiz dedi, hayâsız dedi. Neyse ki tepki gördü, partisinden ihraç edildi.. Sonra yine sosyal medyadan duyduk ki Betül Kaçar adında bir vatandaşımız Evrende yaşamın izlerini araştırmak için kurulan NASA ekibine davet edilmiş. Tam 'Yahu iyi şeyler de oluyor memlekette' diyecekken kızcağızın sesi Amerika'dan geldi. Çorum'dan gelsin isterdik halbuki, Yozgat'tan, Kars'tan, Isparta'dan.. Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenen fuarda kına tepsisi taşıyan, türküsü söyleyen düğün robotu çıktı nasibimize menşei Konya'dan..
Memleket isterim; Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun, Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Der Tarancı o enfes şiirinde..
Diyanet İşleri salık verdi, artık TOKİ'den olmak kaydıyla kredi çekerek ev alabiliyoruz.. Siciller pırıl pırıl, peşinatlar yastığımızın altında, her şey tastamam biz bütün ahali zaten bu fetvayı bekliyorduk; piyasalar derin bir nefes alacak çok şükür..
Geçtiğimiz yılın bankalarla ilgili kısa bir özetini iliştirelim şuraya..
Bankalara tüketici kredisi ve kredi kartı borcu 583.6 milyar liraya ulaşarak rekor kırdı. İcra dairelerinde 20 milyon 662 bin dosya derdest halde. Bankaların borcunu ödeyemediği için ‘kara liste'ye aldığı kişi sayısı 3 milyon 763 bine yükseldi. Batık kredilerdeki artış yüzde 56.1'i ulaştı.
Ekim 2019 sonu itibarıyla kara listede bulunan ve borcunu hâlâ ödeyemeyen kişi sayısı 3 milyon 763 bine çıktı. 2019 Ocak - Kasım ayları arasında toplam tutarı 25.3 milyara denk gelen 506 bin çek karşılıksız çıktı (ödenemedi)
Liste daha uzun..
Bu verilere göre Diyanet İşleri şöyle bir fetva verirse daha mantıklı olur gibi.. 'Kış aylarında elektrik, doğalgaz, kira borcunu ödeyemeyen vatandaşlarımızı, çoluk çocuk kadın erkek gözetmeden geceleri camilerimizde ağırlayalım. Mağduriyeti müzmin olan vatandaşlarımızı yetkili birimlere yönlendirelim.'
Memleket isterim; Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun, Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Der Tarancı o enfes şiirinde..
Belli ki twitter bir güç, memlekette bir gelişme olsa televizyona bakan yok, herkes twitterın başında. Zaten görsel / basılı medya da sosyal medyadan alıp haber yapıyor. Trump dünyaya twitterdan mesaj veriyor.. Elbette gücün, yetkinin sahibi iktidar dururken muhalefeti eleştirmek kolaycılıktır, fakat iktidarı da sosyal medya değil, yegane alternatifi muhalefet yönlendirir biraz da..
Bakıyorsun Kılıçdaroğlu'nun hesabına Hürriyet gazetesinin sekizinci sayfası gibi; taziye, kutlama, yad etme işlerini yürütüyor.. Güya solcu, hatta keskin solcu.. Bir tane işçiyi takip etmiyor.. Kasap da var o mecrada, üniversiteli de, tornacı da, sanayici de, manav da, hamal da... Korkma, bi' şey olmaz üç yüz beş yüz memleket evladı takip etsen, solcusun ya..
Sibel Ünli desem hatırlamakta zorluk çekebilirsiniz.. İki hafta oldu olmadı, içinde bir lira bulunan yemek kartıyla beraber intihar etti deyince hatırlaması daha kolay olur. Ergenekon kumpasını yöneten / yön veren, arkadaşlarına mavi gökyüzünü dar ettiler diye görevlerinden istifa eden kuvvet komutanlarının arkasından 'daha karpuz kesecektik' diye dalga geçen, yüzlerce, ince hesaba girersen binlerce, on binlerce insana hayatı zehir eden, hapisten çıkar çıkmaz Fötöcü koğuş arkadaşının takvim yaprağından yaptığı boruya name düzen Ahmet Altan'a bal bıçağı gibi yapışan sayın Kılıçdaroğlu..
Bu kumpasçının hapisten çıkmasından daha mı az önemli kanser ilacına devletin vermediği destek, işsiz üniversite mezunları, şu soğukta it gibi titreyen sokak çocukları, evine ekmek götüremeyen berat etmiş ama işine dönemeyen KHK'lı, kurunun yanında yanan yamyaş, pırıl pırıl gençler?
Ve yemek kartında bir lirayla boğazın buz gibi suyuna ömrünü teslim etmiş bir çiçek?
Satılan ama okunmayan Zaman gazetesinin kapanmasına gösterdiğin hassasiyeti diyorum sayın Kılıçdaroğlu, azıcıkta memleketin mağdur evlatlarına göstersen ya.. 'Ben bunları salı günleri anlatıyorum kardeşim zaten grupta' dersen eğer..
Emin ol Vekillerinin ailesi bile izlemiyordur o toplantıları.. Gerçi senin de hakkın var, senin aklın şimdi Muharrem İnce'de, kurultay telaşında..
Memleket isterim; Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun, Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Der Tarancı o enfes şiirinde..
1996 yılına ait bir fotoğraf.. Bülent Ecevit eşi Rahşan Ecevit'in çayını dolduruyor.. Hangi gazetede yayınlandığını yeteri kadar araştıramamış olmalıyım, bulamadım. Hürriyet kokusu aldım ama.. 'Tüm erkeklerin böyle duyarlı olmaları durumunda kadının siyasette daha sık yer alacağını umuyorum'' diyor Rahşan Ecevit. Çok beğendiğim, taktir ettiğim politikaları da olmuştur Ecevitlerin, şaşırdığım, kızdığım da.. Ama iş özel hayatlarına gelince hep özendiğim, hep 'işte budur' dediğim..
26 yıl bir apartmanının dördüncü katında ikamet ettiler. Bülent Ecevit sağlık sorunları yaşamaya başlayınca aynı semtte giriş katta bir daireye yerleştiler. Rahşan Ecevit Başbakan eşi de oldu, hapishaneye ev yemeği taşıyan mahpus karısı da.. Köylü derneğinin kurucusu da oldu, yaptığı çevirilerle ev ekonomisine katkı sağlayan azimli bir kadın da.. Açlık yaşadılar; ama öyle laf değil, bildiğin aç kaldılar aç.. Yüzüklerini, gümüş çay kaşıklarını sattılar, dostu Mehmet İsvan' a mektup yolladı Bülent Ecevit hapishaneden, pul koleksiyonunu satmak istedi, para etmedi, satamadı..
Hapisten çıktı, yeniden siyasete girdi, Başbakan oldu, karısına çay demledi..
İşte bu memlekette el kadar bebesinin parmağına tek taş geçiren bürokrat karısı da var, Başbakan eşi olup dimdik 96 sene geçirende..
Biz o kadından yanayız; eğilmeyen, bükülmeyen, çalışan, üreten, zorluklara göğüs geren, direnen büyük kadından yana.. Rahmet olsun..
Memleket isterim; Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun, Olursa bir şikâyet ölümden olsun.
Der, Tarancı o enfes şiirinde..