Mursi’ye verilen idam cezası bir kez daha gösterdi ki; kendisini uygar olarak tanımlayan Avrupa’nın, insan hakları ve demokrasi tanımı evrensel değil.
Batı’nın medeniyet dediği, ya da medeniyet diye ihraç etmek istediği şeyin aslında; bilim, para ve teknoloji üçgeni ile ülkeleri esir almak olduğu bir kez daha görüldü.
Hatırlayalım;
Mısır’da dönemin devlet başkanı Hüsnü Mübarek’e karşı halk harekatı başladı.
Batı, bu halk harekatına karşı Mübarek’i kurtaramayacağını anlayınca, Mısır halkının yanındaymış gibi davranarak, Mısır politikasını derin dondurucuya koydu.
Ve ilk fırsatını bulduğunda da, seçilmiş devlet başkanı Mursi’ye yapılan darbenin mimarı ve destekçisi olarak sahneye çıktı.
Tam da bu yüzden Mursi’ye verilen idam cezasına, Batı’nın göstermelik itirazı dışında bir tepki beklenilemez.
Daha ötesi;
ABD ve AB Mısır’daki darbeye darbe bile diyemediğini hatırlayalım.
Farkında mısınız?
Batı aslında hiç değişmedi!
Menderes’in idamından darbelere, Haçlı seferinden Irak işgaline hep aynı mevzide kaldı.
Bu fotoğrafı görmediğimiz sürece, Batı’nın aslında neye tekabül ettiğini, ne istediğini anlayamayız.
Hepsi mi tesadüf?
AK Parti genel başkan yardımcısı Süleyman Soylu’nun, “Doğan Gurubu yerimi Abdüllatif Şener’e bırakmamı istedi” sözlerinden sonra gözler yeniden bu guruba çevrildi.
Hatırlayalım;
Aynı medya gurubu, 2006’da da Abdüllatif Şener’i Cumhurbaşkanı adayı olarak lanse etmişti.
Mesut Yılmaz’la kurulan özel hukuk!
Çiller’e yapılan tehditler!
Ecevit’i düşürmek için verilen medya desteği!
Ve en son, Demirtaş’a, “Kürtlerin pop starı” diyerek, Kürt kardeşlerimizi yalnızca HDP/PKK üzerinden tanımlatmaya çalışan bir editöryal dayatma ile karşı karşıyayız.
Hepsi mi tesadüf kardeşim?
Talat Atilla/Güneş