Bu hafta Mevlana Celaleddin Rumi’yi anıyoruz. Şeb-i aruz törenleri yapılacak.
Mevlana yaklaşık 750 yıl önce yaşamış, ama hala çok büyük. 2007, UNESCO tarafından Mevlana’yı anma yılı ilan edilmişti.
Anadolu Selçukluları dönemi, Anadolu’nun en zor dönemlerindendir. Türkler henüz Anadolu’da çoğunluk, tam anlamıyla birlik değildirler ve aralarındaki inanç faklılıkları nedeniyle önemli sorunlar yaşamaktadırlar. Moğollar ise hiç rahat durmamakta, o zaman ki dünyayı alt-üst etmektedirler. Babai İsyanı Mevlana’nın yaşadığı bu dönemde çıkıyor. Babailer, Türkmenleri ve Anadolu’yu çok etkilemişlerdir ve bu etki hala sürer. O dönemlerde Anadolu Selçukluları aralarında çıkan sorunlarda Türkmenleri değil, Anadolu’nun yerleşiklerini desteklemişlerdi ki yerleşikler arasında gayrı Müslimleri de sayabiliriz. Türkmenler, Şamanlık geleneklerini sürdürmeye çalışan İslamiyeti henüz tam benimsememiş ama vahdet-i vücud gibi karmaşık kavramları da savunan bir topluluktu. Zaten Selçuklularda en fazla 200 yıl önce Müslüman olduklarından din ve inanç her zaman olduğundan da hassas bir konuydu. Tarih kitapları Babai isyanının paralı Frenk askerleri olmasaydı bastırılmayacağını ve binlerce Türkmenin katledildiğini yazar. Babailerin Anadolu Selçuklu ordusunu 12 kere yendiğini ve bu “Paralı Frenk askerleri” kimlerse, olmasaydılar Konya’yı ele geçireceklerini yazar. O zaman, Osmanlı Devleti yine kurulabilir miydi, Mevlana’nın durumu ne olurdu, kitapları bugüne kadar ulaşır mıydı Allah bilir. Ancak, yaşadığı dönem çok ilginç ve bilmemiz gereken bir dönemdir. Zaten Babai isyanı sonrası çok zayıflayan Selçuklu ordusu Moğollara karşı fazla direnememiş ve yenilmiştir. Moğollar Konya’ya girselerdi Mevlana ne olurdu yine meçhul…
Babai İsyanı’na katılanlar arasında Hacı Bektaş Veli’nin de olduğu iddia edilir. Babailer için bazı yorumcular “Babailer sosyalistti” diyerek sahip çıkarlar. Mevlana’nın Babailer ile ilgili düşüncelerini hep merak ederim. Anadolu Selçukluları dönemi iyi bilmediğimiz ama çok iyi bilmemiz gereken ilginç bir dönemdir. Bugüne etkileri çoktur. Bugünleri, alevi-bektaşi geleneğini anlamak için o günleri mutlaka araştırmamız gerektiğine inanıyorum. Türklükle ilgili olumsuzlukların önemli ölçüde bu dönemden geldiğini tahmin ediyorum. Tarihçilerimiz keşke “Resmi Tarih“ yazarak masumane kendini meşrulaştırmak gayretinde olan bir devletle uğraştıkları kadar, bu dönemle de ilgilenseler de bazı gerçekleri anlasak. Grek tarihinin uydurma olduğuna, Anadolu’nun Yunan olmadığına kadar gitsek. Türklere ne kadar, Kürtlere gerçekte ne kadar baskı yapıldığını anlasak. Asıl bizim sorunumuz olan “Resmi Tarih”in ne olduğunu bilsek…
Mevlana’nın doğduğu Belh şehri bugünkü Afganistan sınırları içersindedir, Mekke’ye kadar uzanan yıllar süren bir seyahat sonunda Konya’ya yerleşmiştir. O günün koşullarında Mevlana, Şemsi Tebrizi, Hacı Bektaş ve Yunus Emre gibi çağları aşabilen büyük adamların çıkması hakikaten mucizedir diye düşünüyorum.
Peki, Mevlana’nın büyüklüğü nereden gelir?
İyi bir Müslüman olması, çalışkanlığı, zekası, bilgisi?
Tabi bunlar da önemli ama bana göre tüm bunları kendini ve çevresini aşmakta kullanabilmesi ve yazabilmesi ona bu azameti getirmiştir.
Kendini yenebilmek, yaşanan çağı aşabilmek… Ne zor şeyler…
Yok olmayı istemiyor musun,
İyi şeylerden evladın olsun,
İyiliklerin bükülmüş ipliğidir kalan,
Odur dünyaya direk olanların canı.
Şu akıp giden kum seline bak,
Ne durması var, ne dinlenmesi,
Bak birdenbire bir dünya nasıl bozulur,
Nasıl atar bir başka dünyanın temelini
Mevlana’yı anlayabilmek için de belli bir seviyede olmak lazım. En azından “Noktanın sonsuz olduğunu bilmek” gerek…