Geçen Salı akşam üstü Soma Hadisesi olmuştu, hatırlarsanız. O gün Mecis’te Plan ve Bütçe Komisyonu vardı. Araştırma Geliştirme alt yapıları ile ilgili bir kanun tasarısının görüşmelerine başlamıştık. Bizde muhalefet olarak prensiben destekliyorduk. İlgili bakan Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’dı. Tasarı görüşmelerine geçmeden önce bir hafta önceki Komisyon gündeminde olan ve protesto ettiğimiz Sayıştay seçimleri dolayısı ile Komisyon sözcümüz Ferit Mevlüt Aslanoğlu, Komisyon Başkanlığı’nı topa tutmuştu. “Komisyonda bize seçim yaptırıyorsunuz 12 yıldır daha bir kere bizim istediğimiz tek kişiyi Genel Kurul’da Sayıştay üyesi olarak seçmediniz. Bu kadar adaletsizlik, yetkinin bu kadar istismarı olur mu? Demokrasi bu mu? Biz de tüm bunlar üzerine bu sefer protesto mahiyetinde Komisyondaki seçime katılmadık ama muhalefet şerhi yazdık, onu da Komisyon Raporuna almamışsınız. Bu eksikliktir. Yanlıştır. Devlet adabına yakışmaz” anlamında itirazda bulunmuştu. Daha sonra Genel Kurul’da itirazını yenilemek üzere ayrıldı bana da “Sen kal. Ben Genel Kurul’da konuşup geleyim” dedi. Son konuşmamız bu oldu çok sevdiğim, saydığım Mevlüt Abimle… O gün bir felaket yaşandığından bir çok vekil Soma’ya gitmek istedi ayrıca biraz da konu Meclis’te ve ülke gündeminde iktidar aleyhinde kullanılmasın gerekçesi ile Meclis tatil edildi. Mevlüt Aslanoğlu İstabul’a döndü ve maalesef Cuma sabahı o beni çok üzen mesajı aldım, “Mevlüt Aslanoğlu’nu kaybettik” Allah rahmet etsin.
Bazı insanlar yaptıkları ile çok ünlü olmak için, çok iyi bilinmek için her türlü donanıma sahip olmalarına rağmen olaylar onları belli bir yere getirmemiştir. Mevlüt Aslanoğlu onlardandı. Bulunduğu yerin çok üstünde yerleri hak ediyordu. Çok zeki ve birikimliydi. Devlet adamıydı. Sözünü karşısındakini kırmadan esirgemezdi. Bankacılıktan gelmesine rağmen hayata bakışı finansçı değil pür insancıldı…
Tabi eşine, çocuklarına soramadık ama gazetelerden öğrendiğime göre Soma olaylarına çok üzülmüş. Soma’da Mevlüt Aslanoğlu’nu da bizi de üzen sadece 300’den fazla işçinin ölümü değildi. Devletin ve Hükümetin özellikle Başbakan Erdoğan’ın tutumu da bizi çok üzdü… Bu köşeyi takip edenler bilirler, geçen yıl yazdım, Türkiye’nin en acil sorunu Recep Tayyip Erdoğan’dır diye. Gerçekten öyle çünkü, tüm sorunları örtüp gündemi çarpıtıyor ve siyasi ikbali için toplumu bölüyor. Kutuplaştık resmen. Baksanıza milli meselelerde ve hatta milli yasta bile bir araya gelemiyoruz. Nefret edenler ve tapanlar…
Tayyip Bey gibi belediyecilikten gelen, devlet nosyonu olmayan biri, benim gibi Mülkiye ekolünden gelen biri tarafından tabi ki asla beğenilmez, hep eleştirilir… Ancak bu sefer farklı… Tarzların dışına çıktı konu… Özellikle Tayyip Beyin Gezi olayları sırasında Türbanlı bacıma deri pantolunlular saldırdı ve cami de içki içtiler yalanlarına sarılması ve bu yalanları tekraren yenilemesi onun bu devlet rekabetinde yeri olmadığını gösterdi. Çünkü bir devlet adamı asla böyle bir şeye tevessül etmez… Bu sefer Soma halkına hitabı, basına söyledikleri ve halk karşısında yaptıkları ise onun bir gün dahi devletin başında durmaması gerektiğini maalesef ispatladı… Üzgünüm… Belki bunun için daha fazla üzgünüm… Eminim Mevlüt ağabeyi de kalp krizine götüren üzüntüde bunlar vardı…
Beni üzen bir hadise de Başbakan’ın başarısızlığının hatta anormalliğinin örtülmesi için yapılan yayınlar oldu… Konu saptırılmaya çalışıldı. Özellikle Atatürk konu edilerek tartışmalar başka alanlara çekilmeye çalışıldı. Kimse unutmasın ki Atatürk’ün yaptıkları ortada… O tamamen bitirilmiş bir İmparatorluğun küllerinden tüm imkansızlıklar içinde bağımsız, laik bir cumhuriyet kurdu… Kurduğu devlet bölgesinde her bakımdan örnektir ve İslamiyetin de en gerçek-samimi şekliyle yaşandığı tek Müslüman-laik ülkedir. Eğer Atatürk’ün gizli saklı bir şeyleri varsa, resmi tarih zırvalarına hala inanıyorsanız şunu bilin ki 12 yıldır tek başına iktidar olan AKP bu ülkenin kozmik arşivlerine dahi girmişken bu konuda bir şey diyemiyorsa söylenecek söz yoktur… Zorlamayın. Unutmayın Recep Tayyip Erdoğan’ın en büyük amacı Cumhuriyeti sıfırlayıp kendisinden başlayan yeni bir devlet kurmaktır. Bir anormallik olsa işine yarayacak bir bilgi olsa çoktan bir “Resmi Tarih” yazdırırdı…
Bu ülkenin Aslanoğullarını üzmeyin artık…