Sevgili Türktime’cı dostlar, sizlerle yeni tanıştık.. Bugüne kadar üç yazımı okudunuz.. Bunlarda sizlere gazetecilik ve yazarlık hayatım hakkında kısaca bilgi vermiştim.
Siyasi mazimden, ideolojik yapımdan ise henüz söz etmedim. Hemen şunu söyleyeyim; hani biraz kaba bir halk deyimi var ya “sapına kadar..” İşte onu kullanarak hitap edeyim “ben sapına kadar Türkçüyüm, Türk milliyetçisiyim..”
Bir Türkçü olarak bu konuda hala eserler okur, kitaplar yazarım.. Şimdi 80’ine yaklaşmış döneminde olan hayatım işte hep böyle geçmekte.. Türk’ün tarihini araştırmayı, araştırmalarımdan kazandığım deneyimle gençliğe ve millete, geleceğe ilişkin ışık tutmayı görev bilmekteyim. Siyasi yönden hangi siyasal partinin programı benim inancıma uygunsa, ona saygı duyar, hizmet ederim.
Yıllarca MHP’nin Alparslan Türkeşli dönemlerinde siyasi faaliyetlerin içinde yer almıştım. MHP’nin yayınladığı Hergün gazetesinde, rahmetli Türkeş’in öngörüsü ile yönetici, İdare Meclisi üyesi, Partinin İstanbul İl yönetiminde 2. Başkan olarak görevler yaptım. Hergün’de makaleler, fıkralar yazdım. Partinin Kurultaylarında delege oldum, konuşmalar yaptım..
O zaman Hergün gazetesinin İdare Meclisinde üç kişi idik. Başkanımız, o dönemin koalisyon hükümetinde Gümrük ve Tekel Bakanı olan Gün Sazak’tı.. Bilirsiniz Gün Bey komünistlerce şehit edildi, mekanı cennet olsun.. Partinin o zamanki İstanbul İl Başkanı olan rahmetli Recep Haşatlı da o kanlı günlerde oğlu ile birlikte şehit edildi.. İl Yönetimimiz mensuplarından, Komünizmle Mücadele Derneğinin de Başkanı olan İlhan Darendelioğlu ve Genel Sekreterimiz İsmail Gerçeksöz ağabeylerimiz de o günlerde komünistlerin şehit ettikleri MHP’liler arasında idi.. Haşatlı öldürülünce, tüzük gereği, kısa süre İstanbul İl Başkanlığını ben üstlenmiştim.. Bu konularda şimdi fazla ayrıntıya girmeyeyim..(*)
Yalnız şunu hemen ekleyeyim, bu parti, işte o şehitlerin kanları ve canları ile var edilip yaşatılmıştır. Bu nokta iyi bilinmeli ve özellikle bugün koltuklarında sefa sürmekte olanlar tarafından asla unutmamalıdır.. Mesela o dönemin il sekreteri Hayrettin Nuhoğlu’nun, fedakarca hizmetleri unutulup gitmiş ki, bugün Onu milletvekili listesine bile almadılar.
Benim MHP’lilik mazimin çok kısa özeti işte böyle..
Bugün ise ben sadece, seçimlerde sandığa gidip evet mührünü partimin üzerine basmakla yetinebilmekteyim. Yani MHP ile bilfiil ilişkim kalmamıştır. Zaten bugünkü parti yöneticileri pek çok ülkücü gibi beni de partiden soğuttular. Kimsede heves bırakmadılar.. Millet nezdinde en az yüzde 25’lik oya sahip olan partimizi, hataları ile gözden düşürdüler, AKP’ye payanda olan politikaları ile milleti küstürüp, oy oranımızı yüzde 15-16’lara indirdiler.. Aslında bu konularda çok doluydum ama kendimi tutuyordum şimdiye kadar.. Rahmetli Türkeş’e olan bağlılığım ve saygım adına susuyordum.. Onun ruhunu taciz etmekten korkuyordum..
Ama artık susmayacağım, çünkü sabrımı taşırdılar..
Şu son Meclis Başkanlığı seçimindeki tavırları, MHP tabanının çoğunluğu gibi beni iyice çıldırttı.. Yine AKP’ye destek oldular.. Bu kaçıncı böyle.. Bakarsınız bu gidişle, 17-25 Aralık dosyaları yeniden açıldığında da, daha önceki Abdullah Gülün Cumhurbaşkanı yapılması, türbanın Meclise sokulması gibi olaylarda olduğu gibi AKP’ye desteklerini yine sürdürürler..
İşte bu manzaralar karşısında, bizim dönemin hemen bütün eski siyasileri, şimdilerde benim gibi düşünmekteler.. Hemen hepsinin aynı ruh haleti içinde olduklarına tanık olmaktayım.
O dönemde partinin üst düzey yönetiminde olan ve Türkeş’in en yakınında bulunan bazı ağabeylerimizden söz edeyim mesela.. Dönemin Bakanlarından Sadi Somuncuoğlu, Agah Oktay Güner gibi en kıdemli, en değerli kişilerin Yeni Çağ gazetesindeki yazdıklarını okuyorum.. Açıkça söz etmeseler de onların da bizler gibi tam bir hayal kırıklığı yaşamakta olduklarını sezinliyorum.. Tabii bu izlenimimde yanlışsam derhal düzeltirim.. Bakınız Agah Bey, AKP’yi tenkit ettiği 2 Temmuz tarihli makalesine şu satırlarla noktayı koymaktaydı:
“...Türkiye’nin menfaatlerini geri plana atan AKP politikası, ülkemizi hem Orta Doğu’da hem de bütün dünyada yalnızlığa mahkum etmiştir.. Irak Türklüğü biçilirken, iktidar sessizdir, Suriye Türklüğü yok edilirken iktidar gaflettedir.. Bütün bu şartlar, koalisyon hükümetinin şimdi acilen kurulmasını şart kılıyor.. Dış politikadaki çöküş, ekonomideki yıkımla beraber gidiyor... Hep birlikte göreceğiz, Türkiye’yi felakete götüren AKP iktidarı ve O’na destek olanlar milletin nezdinde asla af ve merhamet bulamayacaktır..”
Evet Devlet Bahçeli Bey ve şimdiki yöneticiler.. Hepinize siyasal hocalık yapacak birikim ve değerdeki Agah Oktay Güner böyle diyor.. AKP’ye destek çıkanlar olarak, milletçe asla affedilmeyeceğinizi iyi bilmeli, tabanınızın sesine kulak vermeli, hiç olmazsa bundan sonra aynı yolda yürümemelisiniz.
Bu noktada bir başka değerli kişinin daha adını anmalıyım.. Sakin Öner.. Gerçek ve sağlam bir ülkücü kardeşimizdir.. Benim MHP İl 2. Başkanlığım döneminde o da Ülkücü hareketin önderlerinden olan bir gençti… Okulu yeni bitirip öğretmen olarak İstanbul’a geldiği günlerde, ben kendisine Abdülhak Hamit Tarhan, Ülkücü Hareketin Meseleleri (**) gibi kitaplar yazdırıp yayınevimde basmıştım. Sonra kendisi gazetelere yazılar yazdı, Dokuz Işık Yayınlarını kurdu. Türkeş’in isteği üzerine Denizli’den milletvekili adayı oldu. Bugüne kadar okullarda müdürlük, hocalık yaptı. Şimdi hala yardımcı doçent sıfatı ile bilime ve Türklüğe hizmetlerini sürdürmektedir..
Böyle bir maziye sahip olan sevgili Sakin’in de, tıpkı çoğu eski MHP’liler gibi, partinin son siyasal yanlışlarından büyük rahatsızlık duyduğunu görmekteyim. Sosyal medyada bu gerçeği yansıtan yazılar yayınlanıyor. Zaman zaman onun bu yöndeki açıklamalarına karşı çıkanlar da oluyor, mesela Sakin kardeşimizi “partiyi bölmek ve çöküşe sürüklemekle” suçluyorlar.
Sakin Öner, Facebook’taki en son yazısında bu konuda şöyle demişti:
“12 Eylülden sonra birçok arkadaşımız başka partilere savruldu, milletvekili oldu, bakan oldu. Biz ilk günkü noktamızdan ayrılmadık, hiç pişman da olmadık.. Kusura bakmayın, ben toplumda en az yüzde 25-30 potansiyeli olan bir siyasi hareketi yanlış politikalarla hala yüzde 16'larda bırakanlara kızıyorum, kızacağım.. İstanbul’da MHP’nin HDP’den daha az oy alarak dördüncü Parti olmasından utanıyorum ve bu hareketi bu noktaya getirenlere kızıyorum, kızacağım. …Bahçeli’nin –acelesi varmış gibi- 7 Haziran gecesi yaptığı konuşma siyasi hataydı. Dost acı söyler.. İstenseydi, Ekmeleddin İhsanoğlu diyalogla başkan seçtirilebilirdi. Bizim demek istediğimiz bu..
..Dündar Taşer büyüğümüzün dediği gibi "iyi komutan, kendinden olmayan kuvvetleri kendi gayesi için kullanabilen komutandır". Son sözüm ise şudur: ben eleştirirken Lideri-Partiyi-Davayı birbirine karıştırmıyorum, siz de karıştırmayın. Çünkü aslolan davamızdır.”
Evet.. Sakin Öner bunları yazıyor..
Ve ben de, onun sözlerine katılıyor ve şunları ekliyorum:
“Sakin’in bu tür uğraş ve uyarıları partiyi bölmeye, çöküşe sürüklemez asla.. Tam tersine, partiyi çöküşten, küçülmekten kurtarır.. Partiyi bu hale getirenlerin akıllarını başlarına almasına yardımcı olur..
Yoksa seçim öncesi vaatlerine ters düşen bu gidişat ülkeyi yeni bir seçime götürürse, tabanını küstürmüş olan MHP baraj altında da kalabilir.
Bir de MHP tabanı şunu öğrenmek istiyor ve son yanlış uygulamaların sorumlusu olan Devlet Bey’e soruyor: Acaba bizlerin bilmediğimiz bazı kapalı sebepler var da onun için mi böyle davranılıyor?
Çünkü bu tür tutum ve davranışlar MHP’liliğe asla yakışmamakta..
(*) Bkz. İhtilaller ve Darbeler Arasında Anılarım/Yalçın Toker, 304 sa. Kitap: tokeryayinlari.com Tel 05353199349. e-Kitap: [email protected]
(**) Abdülhak Hamit Tarhan/Sakin Öner, Ülkücü Hareketin Meseleleri/Sakin Öner. Kitap: tokeryayinlari.com Tel 05353199349. e-Kitap: [email protected]