Geçenlerde yanlış kullanılan veya özellikle saptırılan kavramlardan “Resmi Tarih” konusunda yazmıştım. Ben konuyu günlük siyaset malzemesi yapmamak için azami çabayı sarf etmiş ama meramımı tam olarak anlatamamıştım. Siz de bana uymuş ve konuyu parti siyasetine bulaştırmamış ama bam teline de dokunmamıştınız. Tüm bunlara rağmen konunun aşağı yukarı herkes tarafından anlaşıldığını sanıyorum. Bu sefer “müesses nizam” veya “statüko” kavramını işleyelim müsaadenizle. Bu kavram da özellikle çarpıtılan kavramlardan biri ve belki de en önemlisi.
Son zamanlarda “statüko” özellikle olumsuz anlamda kullanılıyor. Birileri yani öncelikle asker, sonra yargı, bürokrat, çok sınırlı sermaye ve bir kısım medya kastedilerek “Bunlar statükoyu temsil ediyorlar, statükocular” deniyor ve her türlü olumsuzluk bu kesime fatura ediliyor. Bunlar kendilerini devletin asıl sahibi gören “derin” olan veya olmayan kesimlerdir ama “müesses nizam”ın sahibi olarak özellikle asker kast ediliyor. Tabi bu olumsuz anlamda bir algı oluşturmak, özellikle de son dönemde TSK üzerinde baskı yaratmak için kullanılıyor.
Dar anlamda bakarsak statüko=asker imajı doğru olabilir. Türkiye’de devletin kurucu ana unsuru askerdir, devletin sahibi de, dolayısı ile statükonun temsilcisi de askerdir, diyebiliriz. Ama bu bana göre her şeyi açıklamıyor. Örneğin, buna yargıyı, bürokrasiyi, medyayı, sermayeyi de katıyorsanız devletin nerede ise tüm kurumlarını işin içine sokmuş oluyorsunuz ki bu durumda konu iyice karışıyor. Klasik yönteme başvurup “Halk nerede?” diyeceksiniz. Haklısınız, müesses nizam halkı da içermeli, bir “nizam”dan bahsettiğimize göre bu sadece devletle ilgili olmamalı, toplumu da kapsamalıdır. Devlet toplum için vardır. Toplumda nizamın, statükonun temsilcileri kimlerdir, unsurları nelerdir? Toplumda yüzyıllardır ehli sünnet veya ehli tarik bir yapı olduğuna göre bu durum da “statüko”ya dahil midir? Asıl bu durum mu değiştirilmek istenmektedir?
ABD için WASP yani beyaz Anglo-sakson ve Protestan bir ana unsurdan bahsedilir. Türkiye’de bu ‘Müslüman, Sünni ve Türk’e tekabül eder’ deniyor. Böyle olduğu için mi statüko değiştirilmek isteniyor?
Yaşadığımız kasaba ve şehirlerde “statüko” temsilcileri kimlerdi veya halen kimler hiç düşündünüz mü?
Biz “statüko”yu yıkınca kimleri ve hangi unsurları yıkmış olacağız?
Merkezde hangi unsurları, taşra da hangi “statüko” unsurlarını yıkacağız?
Yıktığımızda yerlerine ne koyacağız?
Bir de geniş anlamda düşünelim; “statüko” bağımsız mı, küresel bir yönü yok mu?
IMF ve WB’a ters gelen, ya da bu uluslararası kurumların kurullarına göre hareket etmeyen bir “müsesses nizam” mı var?
“Statüko” rezerv parayı değiştirebilir mi?
“Statüko” asker ise neden bu dönemde çok istediği halde darbe yapamadı?
Yoksa “statükonun da statükosu” mu var?
Var ise mevcudu neden değiştiriyor veya pataklıyor?
Devlet statükosu değişir ise toplum statükosu da değişmez mi?
Devlet ve toplum statükoları değişiyor ise bizim inisiyatifimizde mi yoksa başkalarının kontrolünde mi değişiyor?
Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete… Türkiye’de bir şeyler oluyor, olduruluyor. Resmi tarih, statüko, ulus-devlet, kuruluş felsefesi, vesayet, demokrasi, sivil anayasa gibi masum olması gereken güzel kavramlarla beyinler uyuşturuluyor, kafalar karıştırılyor. Osmanlı’ya oynanan oyunun bir benzeri tekrar oynanıyor. Doğru-yanlış birbirine karışmış vaziyette. Halkın bazı konuları anlamaması normal de aydın olması gerekenlere ne oluyor?
Yazımdan “statüko” yanlısı veya karşıtı olduğumu çıkarmayın. Ben bu ülkede “statüko”nun ne anlama geldiğini dahi anlayamamış biriyim.
Endişem, sadece enayi olmamak noktasında!