Pazartesi akşamı Ahmet Hakan’ın programının sonlarını yakaladım. İmralı ziyaretçilerinden Altan Tan heyecanla, ballandıra ballandıra anlatıyor, etrafındaki yorumcularda kendi cenahından veya yakın kişiler -nedense hiç muhalif yok-, onlarda aynı paralelde çeşniler, aromalar ilave ediyorlar. Öcalan’la olan görüşmede ne demek istiyorsa dini mesajlar aldıklarından da bahsediyor, demokrasi gelecekmiş, devrim kanunlarının kaldırılması ile birlikte üstü örtülü dahi olmayan bir özerk yapı sağlayan Anayasa ile dertlerimizden kurtulup uçuşa geçecekmişiz… Sünniler, Aleviler devrim kanunlarının kalkmasıyla özgürlüklerine kavuşacaklarmış… Benzer şeyleri Salı akşamı Teke Tek’te de izledim. Gazeteler kaç gündür artık, çok rahat AKP-BDP ittifakından, Tayyip Erdoğan-Öcalan pazarlığından bahsedebiliyorlar. Anayasa’daki çok önemli maddeleri de birlikte yapıyor, düzenliyorlar. TBMM’nin, milletin vekillerinin önemi yok… Çünkü, bir “yeni paradigma” lazımmış…
Bizler, yani Cumhuriyet yanlıları, Atatürkçüler anti-demokrat kişileriz. Demokrasinin önünde engeliz. “Zenci” İstanbullu milyoner Tayyip Bey yıllardır, Kılıçdaroğlu gibi Dersimli, benim gibi Erzurum doğumlu, Malazgirt’te ilkokulu, orta ve liseyi Polatlı’da bitirmiş “Beyaz Türk”lerden ülkeyi kurtarmaya çalışıyor, fakat biz beyazların derin devleti demokrasiye izin vermiyor… Baksanıza Mısır’a, Libya’ya, Tunus’a nasıl demokrasi geldiyse bize de gelecek ama biz “statükocular”, “kafatasçılar” engel oluyoruz. Bu “Halklar”ın çektiği zulüm nedir bizden yıllardır?
Bir yandaş gazetede pazartesi tam sayfa röportaj veren yeni ünlü entelektüel araştırmacılarımızdan biri, Türkiye’de medya, siyaset ve Kürt sorununu şöyle anlatıyor. “Kürtler bizim cebimizdekilerden pay istiyor. Değil. Gerçek şu: Refah seviyesini 100 birim kabul edersek , Türkler bunun 60 birimine, Kürtler 20 birimine ulaşmış durumda. Kürtlerin eşitlik talebi Türklerin 60 biriminden alalım bizimki artsın değil. Kürt sorununun çözülmesi Türklerinde, Kürtlerin de 100 birime ulaşmasının yolunu yolunun açılması. Eğer, Türkler refahtan 100 değil 60 birim alıyorsa bunun nedeni Kürt sorununun çözümsüzlüğüdür.” Hele bak, şu yaşa geldim bunca okudum-yazdım, bir türlü böyle kolayca kalkınmanın yolunu bulamadım. Kürt sorununu çöz, 100 birime ulaş. Kürt de ulaşsın Türk de… Şimdiye kadar nasıl aklımıza gelmedi? Hem, hangi “Beyaz Türk”, Kürtler bizim payımızı almak istiyor dedi ki?
Baylar, bayanlar, bu iş entel saçmalık olmaktan çıktı, son kerteye geldi. Çözüm denen şey, yeni Anayasa ile birleşti. Öcalan’la Tayyip Beyin çıkarları örtüştü. Devamında İsrail ile Barzani’nin çıkarları örtüşüyor, görmüyor musunuz?
Özellikle son 11 yıldır oyunu bir gözden geçirin; görün olanları. Bunlar Türkiye’nin çözümü değil. Bunlar Türklerin, Kürtlerin çözümü değil… Bir yıl sonrasını, 5 yıl sonrasını, 15 yıl sonrasını düşünemiyor musunuz? Kürt sorunu deyip sistem/rejim değiştirmeye çalışıyorlar görmüyor musunuz? Tayyip Bey sistemi kendine göre ayarlama peşinde, asıl oyun kurucular ise sonuçta Barzani Kürdistan’ı oluşturup kendi çıkarlarına göre bir Ortadoğu oluşturma çabasındalar… Görün, anlayın lütfen…
Konuya salt İslam açısından bakıyorsanız, 100 yıl önce Osmanlı ile çöken İslami ideolojinin neden en çok istikbal vaad eden devleti Türkiye Cumhuriyetiydi diye düşünmüyorsunuz? Ortadoğu bataklığından, İsrail’in organize ettiği ve Erdoğan-Öcalan ikilisine oynattığı bir oyundan İslam için hayır çıkar mı sanıyorsunuz?
Mesele Kürtlerin kimlik sorunu ve demokratik hakları ise, -ki öyle olduğu söyleniyor- bu yapılanlar hiç de çözüm değil. Bu yapılanlar, bu şekilde yapılanlar, TBMM’de değil de İmralı’da, Kandil’de çözüm aramalar doğru değil. Gazetelerle, televizyonlarla, internetle topluma baskı yaparak çözüm aramak doğru değil. Üstü sonradan açılacak örtülü özerk bölgeler oluşturarak tüm Kürtleri, özellikle batıdaki çoğunluk Kürtleri mutlu etmek, sorunu çözmek mümkün değil. Bu konu siyasi ve idari olmaktan önce duygusal, toplumsal bir konu. Toplumun nasıl bir psikolojide olduğunu gören, görmek isteyen yok. Galiba nasılsa toplumu ikna ederiz diye düşünüyorlar, belki bugün peki sonra… Peki, Öcalan’ın devlet kontrolünde olduğunu örgüt bilmiyor mu? Örgütünü dahi temsil edemeyen Öcalan’a nasıl tüm Kürtlerin temsilcisi muamelesi yapılıyor? Diğer yandan TBMM’ne bilgi verme lüzumu dahi duymayan işi sadece Fidan’la götüren bir Tayyip Bey nasıl Türk milleti adına karar verebiliyor? Bu Karayolları ihalesinin iptal kararı mı ki kimseye danışmıyor?
Bu iş inada binmesin, doğruyu ve gerçekleri hep birlikte görelim… Kimse bu yola Tayyip Bey gibi baş koymasın, baldıran zehiri içmesin…
Barış, bu dille, bu yöntemle gelmez… Tayyip Bey ile Abdullah Beyin çözümü toplumun çözümü değil… İnanmıyorsanız, en başta etrafınızdaki, özellikle batıdaki Kürtlerle görüşün, ama samimice…
Bu Kürt sorunu bahane edilerek sistem/rejim değiştirmedir…