Bazı şeyleri yıllardır siyaset yapan birisi olarak hakikaten anlamıyorum, anlayamıyorum. Siyaset her şeyi istismar etmek midir? Siyasetçinin kendi ülkesini, değerlerini, halkını istismar etmesi midir? Bakın bu Salı Grup konuşmasında bir genel başkanın Müslüm Gürses’in ölümünü bahane ederek müzikle ilgili söylediği sözlere;
“Bakınız, burada şu anekdotu özellikle sizlerle paylaşmak istiyorum: Merhum Aşık Veysel yakınlarına bir dönem; altını bunların özellikle çiziyorum, bunları bizler de şöyle hafıza kayıtlarına alalım, bir dönem sazıyla Sivas’a inemediğini, şehir merkezine giremediğini söylüyor. Polis ya da jandarmanın elinden sazını hemen aldığını, kırdığını ya da ateşe atarak yaktığını ifade ediyor. Neden? Çünkü dönemin tek parti dahiliye vekaleti tarafından saz gerici bir müzik aleti olarak görülüyor. Valilikler eliyle, kolluk kuvvetleri eliyle görüldüğü yerde toplanması, yakılması, imha edilmesi isteniyor. Bu ülkede kimin ne olduğunu anlıyor musunuz? Bu CHP zihniyeti böyle bir zihniyettir. Halk müziğinin radyolardan dahi yayınlanmasını yasaklanıyor, dinlenmesi, icrası yasaklanıyor.”
“Halk sanatçı Aşık Veysel’in başına bunlar gelirken, Türkiye’nin en büyük değerlerinden, tarihteki en büyük sanatçılarından biri olan Itri de hafızalardan silinmek isteniyor.”
“Seçkinler tarafından, kaymak tabaka tarafından, sözde aydınlar tarafından bu müzik ve bu sanatçılar horlandılar, aşağılandılar. Bugün bile 21. yüzyılda o demode anlayışı sürdüren, halkı olduğu kadar halkın tercihlerini, halkın müziğini, halkın sevdiği müzisyenleri aşağılamaya, horlamaya devam edenler var. Bugün bile toplumu bir mühendis gibi şekillendirme, toplumun tercihlerini aşağılama, topluma dayatmalar yapma özlemi, arzusu, sevdası içinde olanlar var. Dinlersiniz dinlemezseniz, beğenirsiniz beğenmezsiniz, ama halkın tercihine, halkın duygularını ifade etme biçimine saygı duymak, tahammül etmek zorundasınız.”
Bir genel başkan kendi ülkesi için bunları ve benzeri sözleri nasıl, neden söyler? Cumhuriyet başlangıçta bazı konularda araştırma içersinde olmuşsa da sonuçta halkın talepleri, geçmişi ve değerleri doğrultusunda gelişme göstermiştir. Devletin bu zamana kadar asla arabesk veya şu tür müziği geliştirmeyeyim diye bir politikası olmamıştır. Devlete ait 3 radyodan TRT Radyoları belli bir dönem müzik konusunda belki aşırı temkinli bir politika izlerken, Meteoroloji ve Polis radyoları ise kısıtlama yapmadan her tür müziği yayınlamıştır. Yani, şuna-buna karşı bir devlet politikası yoktur, sadece dil ve müzik konusunda yol gösterici bir TRT politikası vardır. TRT’nin de dil, müzik ve genel olarak kültür konusunda ki başarısını kimse inkar edemez. Özellikle halk müziği konusunda derleme ve icra başarısı, Türk sanat müziği konusunda yine icralar ve besteciler konusundaki başarısı gerçekten takdire şayandır. Hatta tasavvuf musikisi dahi TRT tarafından halka sevdirilmiştir. Gayet iyi hatırlarım, 28 Şubat tüm hızıyla devam ederken Ankara Radyosu Ahmet Hatipoğlu yönetiminde tasavvuf musikisi alanında zirve örnekler vermişti.
Sonuçta, Devlet, Cumhuriyet döneminde başarılı bir kültür politikası oluşturmuştur.
Ülkeyi şu-bu diyerek ayrıştırmanın bir anlamı yok. Geçmişteki hataları gündeme getirip bundan siyasi getiri beklemek, toplumun özgüvenini yok etmek kadar aynı zamanda toplumu ayrıştırmaktır.
Bugün TRT yetiştirilmek üzere sanatçı alma politikasından vazgeçmiş durumda. Spikerleri artık örnek değil, kültür politikası ise yetersizlikler içeriyor. Yoz bir müzik türü hızla yaygınlaşıyor. Devlet sanat ve kültür konusunda ise maalesef yetersiz kalıyor. Asıl eleştirilmesi gerekenler bunlar iken değerli genel başkan neden geçmişe gidiyor ki!
Hepimiz “bir fidanın güller açan dalıyız” diyeceğimize, “sen önce açtın, ben önce açtım” demek ne oluyor?
Devlet adamı olmak zor iştir. Ne derler, Siyasetçi bugünü devlet adamı yarını düşünen ve görendir.