Biliyorsunuz, bir grup Türk vatandaşı Almanya’da çalışan Türk vatandaşlarını çeşitli şirketlere ortak etme, din-diyanet ve hayır işlerine çalışan çeşitli derneklere bağış yapma gerekçesi ile dolandırıp paralarını aldılar. Bu paranın 6 milyar mark civarında olduğu tahmin ediliyordu. (Bugünkü parayla en azından 3 milyar Euro) Konu daha sonra şikayetler üzerine yargıya intikal etti ve Almanya kısa zamanda yaptığı soruşturma ile konuyu aydınlattı. Bazı suçluları cezaya çarptırdı, dosyaları Türkiye’ye gönderip asıl suçlular Türkiye’de, biz tespitleri yaptık, siz de gereğini yapın dedi. Almanya’da, dünyanın her yerinde suç olan dolandırıcılık Türkiye’de suç olmadı ve RTE’ye bulaşması muhtemel bir konu ile suçlananlar aklandı…
Ne diyelim?
Türkiye’de yargı yok mu diyelim?
Bunlarda Allah korkusu da yok mu diyelim?
Ülkeyi bitirdiler mi diyelim?
Ne denir ki böyle bir durumda?
Susulmaz da…
Hani konuşan, isyan eden kanaat önderleri, vicdan sahibi aydınlar, akademisyenler?
***
Geçen Çarşamba 13 Mayıs’tı. Yani Soma Faciasının yıldönümü. 301 insan ölmüş, aileler perişan olmuş, çok bariz biliniyor ki en azından ihmal var. En azından ihmal… Bir yıl geçmiş tek bir suçlu, sorumlu yok…
Ne diyelim?
Anma sırasında gördük ki, ölenler için dizi dizi parlak pahalı mermer mezarlar yapılmış. İnanın o parayla birkaç tane yaşam odası yapılsa büyük ihtimalle bu kadar ölüm olmayacaktı…
Ne diyelim?
Soma Faciasının baş sorumlusu, maden sahasına ruhsat veren Enerji Bakanı ortada çalım satarak dolaşıyor… Hem de Soma’daki firmalarla ilgili olarak en az 4 milyar liralık yolsuzluğu saptanmış iken…
Ne diyelim?
Yargıyı çalıştırmayan, vicdanı olmayan, Allah’tan korkmayanlara ne diyebiliriz ki?
Tek bir üniversitemiz ne diyebildi ki…
Tek bir üniversitemiz bir şey diyebilmiş. Şunu diyebilmiş;
Manisa Celal Bayar Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Güç, Soma’daki faciada 301 madencinin ölümünü “Allah’ın takdiri” olarak nitelendirerek, “Bu insanlarımız helal kazanç peşindeydi. Olaya buradan baktığımız açısından onlar için sevindirici bir durum. Bunlar uyuşturucu ticareti yaparlarken de bir çatışmaya girip ölebilirlerdi. Mafya hesaplaşmasında da ölebilirlerdi” dedi.
***
AKP döneminde çıkarılan (2006) bir yasa ile (5488 sayılı Tarım Kanunu) tarımsal destekleme ödemelerinin milli gelire oranının en az yüzde 1 olacağı hükme bağlanmış olmasına rağmen bu oran asla yakalanmamış. 2015 için de tarımsal desteklemeye ayrılan 10 milyar lira, 2015 GSMH hedefine göre binde 5’e tekabül etmekte. Yani Hükümetin çok önemli bir kusuru, eksiği, ayıbı ve kanun karşısında suçu var…
Geçen hafta sonu TZOB Genel Kurulu’na katılan Başbakan’a kimse bu konuyu soramıyor. Konuyla ilgili tek bir dava yok. Fakat Başbakan, tarım destekleri konusunda muhalefeti eleştirip, 14 yıl önceki bir bakanı suçlayabiliyor ve alkış alabiliyor…
Kemal Kılıçdaroğlu, çıkıp dava açın, hakkınız olan yüzde 1’i bari alın deyince de yine alkış kopuyor…
Ne diyelim?
Sakın halka kabahat bulmayın. Bunlar öncelikle aydın geçinenlerin ihanetidir…
Kuralı aydın koymalı, aydın denetlemeli, halk ise benimsemeli, kültür haline getirmelidir…
Ne diyelim?