NECATİ BİLGİÇ’i de Kaybedince, SPOR YAZARLARI Kurucusu 20 Kişiden 4 Kişi Kaldık..
Geçen haftaki yazımda, hayallerimle hakikatleri karıştırıp, bir İstanbul gezi hikayesi oluşturmuştum..
Hikayeme de, bindiğim metrobüsün ilk durağındaki gazeteciler sitesi Basınköy’ün tarihinden söz ederek başlamıştım.. Kooperatifimizin kuruluşunu özetlemiş, arsasını rahmetli Adnan Menderes’ten alışımızı anlatmış, sitemizde yaşayan ünlü gazeteci ve yazar ağabeylerimizi anımsatmıştım.
Ve demiştim ki; “Basınköyü kuran 190 gazeteci idik.. Bugünse sayımız iki elin parmaklarından az kaldı.. Rahmi Turan, ben Yalçın Toker, Abdullah Turan, Aydın Dörter, Necati Bilgiç, Çetin Mete v.b.. Çetin’le, Necati de rahatsızlar, inşallah kısa sürede iyileşir kalkarlar, Allah onlara sağlık versin..”
Ama maalesef, iki gün önce Necati Bilgiç’i de kaybettik..
Bilgiç, spor yazarlığı mesleğimizin duayenlerinden ve Spor Yazarları Derneğimizin kurucularındı.. Oğlu Gürcan Bilgiç de halen gazete ve televizyonlarda, babasının mesleğini büyük başarı ile sürdürüyor..
Necati Bilgiç’i dün toprağa verdik.. Spor Yazarları Derneğinde düzenlenen törende eski, yeni, yaşlı, genç bütün yazar arkadaşlarımızla bir araya geldik.. Eşi Perihan hanıma, oğullarına, kızı Canan hanıma, yeğeni Hıncal Uluç’a başsağlığı dileklerimizi sunduk.. Fatihalarımızı okuduk.. Yapılan konuşmaları dinledik..
Orada derneğimizin Başkanı Oğuz Tongsir konuşurken ne yalan söyleyeyim bir an içim cız etti, titredim.. Daha önce hiç düşünmemiştim.. Meğer Spor Yazarları Derneğini kuran 20 kurucudan kala kala 4 kişi kalmışız..
Spor Yazarları Derneğinin benim meslek hayatımdan çok özel bir yeri vardır. Onun için, izin verirseniz 1956 yılına kadar uzanarak kısaca o tarihlerdeki anılarımdan(*) söz edeceğim.. Ben o yıllarda Vefa Lisesini bitirmiş, Hukuk Fakültesine yazılmışım.. Babam beni asla parasız bırakmazdı ama ben, harçlığımı kendim çıkarmak istiyordum. Bunun için okulumu aksatmayacak şekilde bir iş bulup çalışmak da istiyordum.. Lisedeki arkadaşlarımdan pek çoğu, çeşitli fakültelere yazılmışlar, Hilton otelinde de bellboyluk denilen işe girmişlerdi.. Ben ise gazeteci ve yazarlık yapmak istiyordum.
O tarihlerde gazeteciliğe adım atmanın en kolay yolu spor muhabirliğinden geçiyordu.. Rahmetli ağabeyim Necati Toker, asker arkadaşı olan Milliyetin yazı işleri müdürü Abdi İpekçi’ye söylemiş, o da “Gelsin bizde spor yazarlığına başlasın..” demiş..
Ben Sultanhamamından Milliyet’e doğru giderken, yol üstündeki Yeni Sabah'ın önünden geçiyordum.. Orada Haluk Ağabey bana şöyle dedi: “Ne işin var Milliyette, sen orada Namık Sevik, Halit Kıvanç, Necmi Tanyolaç falan varken arada kaybolur gidersin.. Gel ben seni Yeni Sabah’a aldırayım” diyerek aklımı çelmişti..
İşte Yeni Sabah’a ve spor yazarlığı mesleğine böyle girmiştim.. Ayda 75 lira masraf alıyordum.. Oysa Hilton’da bellboyluk yapan arkadaşlarımın haftalıkları bile bundan fazla idi.. Onların Hilton’a girme israrlarını dinlemeyip spor yazarlığına devam ettim.. Kısa sürede de ilerledim.. Hem Hukuk’ta okuyor, hem de spor yazarı olarak gazeteciliğimi sürdürüyordum.. Bu arada Spor yazarlarının da bir cemiyetlerinin olmasını istiyordum.. Bu işi kafama koydum..
Medeni Hukuk hocamız Ord. Prof. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu idi.. Onun anlattığı Cemiyetler Kanunu, cemiyet kurulması ve tüzük gibi konuları can kulağı ile dinlerdim.. Babıalide fırsat buldukça da o zamanki büyüklerimiz olan Milliyette Namık (Sevik), Yeni Sabah’ta Nezih (Demirkent), Hürriyette Samim (Var) ağabeylere, bizim de bir derneğimiz olmasından söz ederdim.. Onlarsa her seferinde; "Yalçın vazgeç bu hayâlden.. Biz kaç defa bu işe giriştik ama kimse arkamızdan gelmedi.. Derneği kursan da yaşatamazsın.” Diyorlardı.
Ama ben yine de kararımdan dönmedim.. Derslerde okuduğum bilgilerle, dernek için bir Tüzük hazırladım.. Her gazetedeki genç spor yazarı arkadaşlar maçlardan sonra Dolmabahçe Stad Müdürü Şazi Tezcan’ın odasında toplanıp, hazırladığım tüzüğü görüşürdük. Gazeteye döndüğümüzde de şeflerimize, “soyunma odasında röportaj yaptık” diyerek gecikmemizin sebebini anlatırdık. Aylar sonra Tüzüğe son şeklini verdik..
O tarihlerde, Gazeteciler Cemiyeti üyelerinin, Polis Muhabirleri, Adliye Muhabirleri, Spor Muhabirleri gibi başka derneklere girmeleri yasaktı.. Onun için şeflerimiz olan büyüklerimiz, Cemiyetten atılma korkusu ile, “aman beni kurucu yazmayın..” demekteydiler.
Neticede, Cemiyet Başkanı büyüklerimizden Burhan Felek’i de kurucularımız arasında yer almağa ikna ederek problemi çözümledik ve Tüzüğümüze son şeklini vererek derneğimizi kurduk. Poliste ve Vilayette yapılacak resmi işlemleri ben takip ettim ve 13 Mayıs 1961 tarihinde "Spor Yazarları Ana Nizamnamesi"ni, Günsel Hanım'ın sahibi olduğu Ekonomi Gazetesinde yayınlattım.
Kurucular listesine, her gazeteden iki, üç ağabeyimizi aldık.. Ne var ki, o ağabeylerimizin pek çoğu hiçbir tüzük hazırlama toplantımıza bile gelmemişlerdi..
İşte kurucularımız şu 20 kişi idi:
1. Adnan Akın (Hürriyet), 2. Burhan Felek (Cumhuriyet), 3. Tarık Bilgin (Ekspres), 4. Tevfik Unsi (Tercüman), 5. Namık Sevik (Milliyet), 6. Necmi Tanyolaç (Milliyet), 7. Kahraman Bapçum (Milliyet), 8. İhsan Biricik (Akşam), 9. Samim Var (Hürriyet),
10. Yalçın Toker (Yeni Sabah), 11. Haluk San (Cumhuriyet), 12. Aydın Bakanoğlu (Havadis), 13. Necati Karakaya (Milliyet), 14. Nezih Demirkent (Yeni Sabah), 15. Orhan Vedat Sevinçli (Son Havadis), 16. Ferruh İlkünsal (Havadis), 17. Sacit Demircan (Vatan), 18. Necati Bilgiç (Tercüman), 19. Ali Hendekçi (Ekspres), 20. Rıdvan Yelekçi (Dünya)
Bu 20 kişilik listede yer almayan ve kuruculuk haklarını şefine bırakan, fakat kuruluş çalışmalarımızda çok hizmeti bulunan bir çok arkadaşımız daha vardı. Mesela Cumhuriyet’ten Tuncer Benokan, Vatan’dan Oktay Söl.. Onların da ruhları şad olsun.. Neyse işin bu yanı başka..
Kuruculardan 16’sını zaman içinde kaybettik.. Geçen hafta kalanların sayısı 5 idi.. Necati Bilgiç’i kaybettikten sonra ise, 20 kişiden şimdi şu dört kişi kalmış bulunmaktayız: Kahraman Bapçum, Necati Karakaya, ben Yalçın Toker ve Sacit Demircan..
(*) Ben Spor Yazarı İken/Yalçın Toker, Toker Yayınları. Sa: 175-179 Kitap: Tel: 0535 3199349 e-KİTAP: [email protected]