İmam Hatiplerin ortaokul bölümlerinin yeniden açılması, Kuran-ı Kerim ve “Peygamberimizin Hayatı” derslerini de içine alan şu ünlü “4+4+4” yasasına red oyu verdim. Hayatımın en sıkıntılı günlerinden biri oldu. Sıffin’de Hz. Ali ordusu savaşı kazanmak üzere iken nasıl Muaviye askerlerinin mızraklarına Kuran sayfalarını geçirmeleri ile savaşı kaybettilerse ben de o savaştaki Hz. Ali askerlerinin yaşadığına benzer bir ikilem yaşadım. Müslüman bir kişi olarak Kuran derslerine ve peygamberin hayatının öğrenilmesine karşı mı çıkacaktım? Hakikaten zor anlardı. İktidar grubu sanki İslam yasaklanmışta geri getiriyor havasındaydı. Üzüldüm… Biraz düşününce gördüm ki yeni Muaviyelerin eski numaralarını yaşıyordum. Çarçabuk toparlandım ve red oyu verdim. Vicdanen ve mantıken huzurluyum. Sebeplerim hukuki, pedagojik, toplumsal, siyasi ve inançla ilgilidir.
Hukuki sebepler diyince müfredatla düzenlenmesi gereken konuların kanunla düzenlenmesinden, Anayasaya aykırılığa kadar bir yığın konu var. Kanunda Kuran ve “Peygamberimizin Hayatı” dersi olması hukuken yanlıştı ama mantıken de yanlıştı. Çünkü madem laik bir devletiz, madem diğer din ve inançlara saygı duyuyoruz bu ibare hukuk mantığına uygun değildi. Nasıl bir Hristiyan okulu müfredatını kanuna almamız ve İsa Peygamber’den bahsederken “Peygamberimiz” dememiz yanlışsa bu da yanlıştı. Diğer yandan Milli Eğitim Komisyonunda görüşülmeden geçen 21 maddenin Genel Kurul’a gelebilmesi, Kanunun en azından usul yönünden sakat olduğunu gösteriyordu. Bu durumda aynı zamanda Anayasa’ya aykırıydı. 11 ayrı kanunda değişiklik getiren ve yine bir o kadar kurumla ilgili olan bir kanunun ilgili yerlerin görüşleri alınmadan teklif olarak TBMM’ne gelmesi de hukuken sakıncalıydı.
Pedagojik sebepleri ise önceki yazımda daha detaylı anlatmıştım. ilköğretimin 5 yaş bitince başlaması ve çocukların 13-14 yaşlarında meslek seçimi mecburiyetinde kalmaları ana gerekçelerdi.
Toplumsal yönden bakınca bu kanunun uygulaması bir çok yönden açıkça sorun yaratacak diye düşünüyorum. En başta ki sakınca da bu derslerin seçmeli gibi gözükmesine rağmen aslında zorunlu olacak olması ve toplumda yaratacağı bölünmedir. Daha 9-13 yaş kuşağında olan çocuklar alevi-sunni, şafi, hanefi ve cemaatler ayrışması yaşayacaklar. Çünkü bu “4+4+4” okulların din ve inanç bazında bölünmelerini de getirecektir. Dindarlar bana hayatım boyunca hep güvenilir, temiz kişiler olarak intiba verdiler ama bu dönem dindar imajı para ve siyasetle iç-içe girdi. Piyasa kapitalizmi ile aşırı derecede uyumlu hale geldi.
Siyasi sebeplerim ise daha fazlaydı. Bir kere ana muhalefet partisi milletvekiliyim ve partimin 2 milletvekili hukuka aykırı olarak tutuklu. İktidar sürekli olarak partimi bölmeye, küçültmeye çalışıyor ve gerçekleri halktan uzak tutmaya çalışıyor. Bu Kanunla siyaseten Türkiye’nin en büyük meblağlı projesi ihale ve denetimden uzak tutulmaya çalışılıyorken, dış politikadaki başarısızlıklar ve taşeronluklar, İslam dünyasına nifak sokma çabaları gözden kaçırılmaya da çalışılıyor. Diğer bir neden ise AKP içerisinde son dönemde ortaya çıkan çatlamanın, kırılmaya dönüşmesini önlenmek. Yoksa bu ölçüde bir gerginlik yaratılmazdı.
Son olarak inanç açısından da yasayı sakıncalı buldum. İnsan çocukluk yaşlarında sonradan değiştirmesi çok zor bazı alışkanlıklar edinebiliyor, dolayısı ile çocuklar bu dersler nedeniyle başörtüsü takmak, Arapça’ya yatkınlık, namaza ısınma gibi bazı “dindar” mantıklara hoş gelen alışkanlıklar edinebilirler ama inanın bunlar dini taklit ve alışkanlığın ötesine götürmez. Halbuki İslam mantık dinidir. Alışkanlıklar ve çevre baskısı ile değil mantıkla, bilgiyle, istekle öğrenilmelidir. İnanın eğer takva diyorsak bu yöntem daha hayırlıdır. İran örneğini görmüyor musunuz?
Geçmiş dönemlerde örneğin Fatih ilk şeriat dışı kanunu çıkardığı ve resmini yaptırdığı için din adamlarınca çok tenkid edilmişti. Şimdi ise dindarların gözdesi… Türkiye Cumhuriyeti laisizm yüzünden dindarların hedefi oldu ama İslamın en iyi yaşandığı devletlerden biri oldu. Bu işler hiç göründüğü, gösterilmeye çalışıldığı gibi değil.
Hele ihlasla değil de halkı uyutmak için yola çıkmışsanız… Bizim İhsan Eliaçık’ın dediği gibi Kuran’ı Arapça öğretmekten çok Kuran’ın dediklerini yapanlara ihtiyacımız var…
Ben sonuçta inandığımı yaptım. Hepimiz için hayırlı olsun.