Bizde sık sık vatandaşın yada hemen herkesin “Ne oluyor yahu?” diye sorduğu dönemler olur. “Ergenekon”un 12-13’ü bulan dalgalarında, Balyoz tutuklamalarında, “Kozmik Oda” olayında hep bu soruyu sormuştuk. Yine bir “Ne oluyor yahu?” dönemindeyiz. Endişe, merak, korku, mutluluk ve “oh olsun” duyguları bazılarımızda daha az, bazılarımızda daha çok, hatta bazılarımızda bilgiçlik taslayarak soruyoruz; “Ne oluyor yahu?”
Peki olan nedir?
Kimse bana bu konuyu salt bir “saray içi” siyasi çekişme olarak açıklamasın. Bu konu sadece hukuki bir anlaşmazlık veya çekişme de değil. Bu yalnızca dahili siyasi bir güç yarışı ve devlet kurumlarının kavgası da değil. Bu konu içinde önemli ölçüde dış politika, uluslararası güç kavgası barındıran, saydıklarımın hepsinden oluşan bir süreç yumağı… yakın geçmişte yaşadığımız, yaşamakta olduğumuz Ergenekon, Balyoz, Andıç, Kozmik Oda, Oda Tv, KCK v.b davalar, bu işten bağımsız olarak ele alınamaz… Bu sefer daha önce “Bağırsaklarda geçmişten kalanlar temizleniyor” diyenler de aynı şeyi diyemez, zira çok açık ki MİT uzun zamandır iktidarın kontrolünde ve savcılık soruşturması iktidar dönemine ait. Başbakan’ın talimatıyla yapılan KCK soruşturmaları, PKK operasyonları, asker, polis, sivil ölümlerinin olduğu, MİT içersinde bir grubun muhalefet partilerinin aleyhine çalıştırıldığı, bu dönem devlet içersinde bir “Derin devlet”in varlığına işaret ediyor. MİT, gazetelerin yazdığına göre cinayetler işletmiş, terör ve korku yaymış, devlet ve halk zarar görmüş. Aynen “Ergenekon” davasında iddia edilenler gibi… Eğer, Ergenekon’a inanıyorsanız, buna da inanmanız gerekir. “MİT’in böyle şeyler yapması, olayların içersine girmesi normaldir” diyenlerden iseniz, Ergenekon’dan içeri alınanlara diyecek bir şeyiniz olmamalı…
Konunun hukukla ilgili tarafı sadece bu kadar değil. Savcıların el çektirilmesi, iktidarın yargıyı Deniz Feneri Davası’nda olduğu gibi gönlünce kullanabilmesi bir yana önemli bir konuda olay sonrası hazırlanan tek maddelik kanun tasarısı… Belki de hepsinden önemli… Düşünebiliyor musunuz, suç oluşmuş, savcılık çağrısı gerçekleşmiş, siz hem savcıya hem polislere görevden el çektiriyorsunuz hem de suçu kapatmak için kanun değişikliği hazırlıyorsunuz. Buna ne denir? Bunu siyasetçinin dışında savunabilecek tek bir hukukçu olabilir mi? Baylar, bayanlar bu sefer suç şike değil, yüzlerce kişinin ölümü, devletin istismarı, devlet içersinde devlet kurulması…
İşin dahili siyaset ve devlet kurumlarının kavgası bölümlerini geçiyorum. Benim önemsediğim konu işin hukuki boyutu yanısıra uluslararası boyutu. Ben hiçbir zaman bölgemizin, eski Osmanlı coğrafyasının uluslararası güçler için bir savaş alanı olduğunu ihmal etmem. Bu konunun da uluslararası boyutu olduğu bana göre açık. Suriye ve İran sorunu zirve yolunda iken özellikle İsrail Başbakanı’nca İran yanlısı olduğu yönünde alışılmadık bir açıklama ile suçlanan Müsteşar Fidan iş başında iken Suriye’ye müdahale yapılabilir mi? Diğer taraftan, Uludere’de 34 vatandaşımızın öldürülmesi basit bir iş kazası olarak değerlendirilebilir mi?
Sonuçta ortada organize bir suç iddiası, savcılık çağrısının yok sayılması, Savcı ve polislerin görevden alınması, kişiye özel bir kanun teklifi, devlet kurumlarının kavgası ve tüm bu nedenlerle hastanelik olmuş, erken operasyona alınmış bir Başbakan ve karıştırılmakta olan bir Suriye var…
Bu başlıklar daha çok gelişmelere gebe ama benim ve inanıyorum ki sizin derdiniz, Türkiye bu işleri en az zararla nasıl atlatacak üzerinedir…
Krizleri fırsatlara dönüştürebilenler başarılı olanlardır.