Orta doğu, ABD, AB, Çin, Rusya gibi güçlerin kontrol mücadelesine özellikle yaklaşık 150 yıldır sahne oluyor. Bu mücadele eskiden daha çok askeri yöntemlerle yapılırken zamanımızda başta finansal olmak üzere ekonomik, kültürel, iletişimsel, psikolojik yöntemler hatta inançlar kullanılarak dahi yapılıyor. “Ilımlı İslam” bu noktada türetilmiş bir kavram ve İslam coğrafyasını radikalizme kaydırmadan elde tutmayı amaçlıyor. Ortadoğu’daki bu mücadele eskiden de şimdide net bir şekilde emperyalisttir. Ancak, küreselleşme gibi şık kavramlarla bu başarıyla kapatılmakta, nedense zamanımızda sol partiler dahi emperyalizm kavramını pek kullanmamaktadırlar.
Başlangıçta yabancı diyarların altın, gümüş gibi değerli madenlerini askeri güç kullanarak ele geçirme amaçlı başlayan emperyalizm; zaman içersinde ülke yönetimlerini ele geçirme, kontrol etme, ülkeleri borçlandırma, ekonomilerini yönlendirme şekillerine dönüştü. Bu gün ise oldukça karmaşık hale gelen ekonomik-mali sistem içerisinde kavranması zor bir kavram haline geldi. Hatta bana göre finansal sistemin doymak bilmez açlığı küresel krizi dahi yarattı. Oldukça önemli bu tarihsel ve ekonomik gerçeğe nedense artık tartışmalarımızda hemen hiç değinmiyoruz. Bu durum Türkiye’nin nerede ise sağcı-solcu tüm yazarları için geçerli. Halbuki emperyalizme karşı baş kaldırışı ve bağımsızlık mücadelesi ile örnek bir ülkeyiz. Kabul ediyorum, emperyalizm kapitalist sistem içersinde belli bir güç seviyesine ulaşan ülkelerin ister-istemez diğerlerine karşı uygulamak zorunda oldukları bir kavram, yani çok anormal değil ama sonuç fark etmiyor ki, bizim özellikle hassas olmamız gereken bir konu.
Sistem içerisinde güçlü ülkelerin ve sınıfların kendilerini devam ettirebilmek için bir çok yöntem denemeleri söz konusu. Bu durum ABD için de geçerli. Dolayısı ile özellikle yıllardır ABD ile yakın ilişkileri olan bir ülke olarak bizim çevremizde meydana gelen tüm olaylarda ihmal etmememiz gereken bir nokta. Özellikle sol gelenekten gelen veya İslamcı yazar, düşünce adamlarımızın bu konuyu görmezden gelmeleri beni gerçekten şaşırtıyor.
Kürt sorununu ve terör meselesini de emperyalizm olgusundan ayrı tutamayız. Eğer, Kürt sorunu yada PKK terörü gibi çok nazik noktaları olmasa Türkiye’nin ekonomik gerekçelerle bükülmesinin çok zor olduğu bir gerçektir. Potansiyel olarak var olan Kürt sorunu da emperyalizmin kontrolünde geliştirilmiş bu noktaya kadar getirilmiştir. 25-30 yıl öncesi ile kıyaslandığında çok önemeli bir mesafe kat edildiği ve bu konudaki tüm uluslararası haklar ve demokrasinin önemli ölçüde gerekleri nerede ise kabul edildiği halde terörün bitmemesinin başka bir açıklaması yoktur. Zaten çözüm için öne sürülen “Demokratikleşme” kavramının tüm gerekleri yerine getirilse dahi sorun büyük ihtimalle bitmeyecek, bitirilmeyecektir. (Bu bazı demokratik adımların atılmamasının bahanesi yapılmamalıdır)
Emperyalizm ve PKK terörü bağlantısı yalnızca yazar ve düşünce adamlarımızca ıskalanmadı. Maalesef başta Başbakan Erdoğan’da olmak üzere bir çok devlet ve siyaset adamı bu konuda bir çok yanlışlık yaptı. Nedense her iktidara gelen bu konuda bazı gerçekleri görmezlikten geldi. Oysa rahmetli Eşref Bitlis’ten beri neyin ne olduğunu belgeleri ile biliyor olmamız gerekiyor.
PKK belası olmasa Türkiye’yi kim kolayca bükebilir?
***
Deniz Feneri davası ile ilgili son 2 aylık gelişmelere bakın. “Bu ülkede yargı bitmiş!” demekten başka bir şey düşünmek mümkün olabilir mi?
Deniz Feneri adaletini en azından sanıklarının serbest bırakılması diğer davalar için de geçerli olmalı…