Bir kısım çevrelerin, “HDP Lideri Selahattin Demirtaş çok iyi konuşuyor. Müthiş bir hatip.” sözlerini beraber değerlendirelim.
Evet, Demirtaş’ın belli bir zekası var ve polemik meydana getirmede fena değil ama HDP liderinin şu ana kadar derinliği olan ve hafızada kalan tek sözü yok.
Bazı ünlü yazarların sabun köpüğü yazılarına çok benziyor.
Medyanın, Demirtaş söylemlerini televizyonda sunarken, gazetede yazarken;
“Fena bindirdi!”
“Demirtaş’tan müthiş yanıt!”
“Yine döktürdü!” gibi seçmenin şuur altını hedefleyen pazarlama tekniklerinin başarı olduğunu kabul edebiliriz ama bu başarıyı yalnızca propaganda becerisi olarak işaretlemeliyiz.
HDP tarihi boyunca medya ve sanat dünyasından alabileceği en büyük desteği alıyor.
Destek ve tercihlere elbette saygılıyım ancak bu desteğin belli bir proje altında yürümesi, organize bir aklın varlığını ispatladığı gibi, Türkiye sınırlarını aşan bir desteğin HDP’ye aktığını da gösteriyor.
Dikkatinizi çekiyor mu bilmiyorum ama Öcalan bir süredir fena halde sessiz sedasız köşesinde oturuyor.
Demirtaş’tan bir kahraman çıkarmaya çalışan projeksiyonu İmralı’dan seyrediyor.
Yaklaşık 1 sene önce İmralı’da şu konuşmanın geçtiği iddia ediliyor;
Öcalan’ı ziyaret eden Demirtaş’a Öcalan’ın, biraz da tebessüm ederek, “Seni benim yerime düşünen çevrelerin varlığını biliyorum. Ama benim de buna tedbirim var…”
Demirtaş’ın bu sözlere sessiz kaldığını da son not olarak ekleyelim.
Final sorusuna gelelim;
Bundan sonra ne olacak?
HDP’nin, Kürt milliyetçiliğini kaşıyarak, kışkırtarak en fazla alacağı oy 9,2 ya da 9,5 olacak.
Ya sonra?
Aynı medya ve aynı sanat çevresi kışkırtmaya kaldığı yerden, “Ama oyları ziyan oldu!” diye devam edecek.
Ya sonra?
İki gürültü, bir patırtı ve sükunet…
Herkes rahat olsun…
Kürt vatandaşlarımız da…
Türkiye hepimizin.
Kanımızı da ortak döktük, terimizi de…
Talat Atilla/Güneş