Beni uzaktan ya da yakından tanıyanlar bilirler ki; Odatv’nin çoğunlukla provakatif ve açık taraf tutan yayınlarından haz etmem.
Haz etmediğimi de google’a giren herkes görebilir.
Gazeteciliği ideolojik bir bakışa hapsetmesi, zaman zaman yaptığı doğru analizleri de gölgeledi.
Tam da bu yüzden odatv benim dünyama hitap etmez.
Soner Yalçın’la ömrümde bir kez, Erhan Göksel’in cenazesinde tanıştım. Çok sevdiğim bir bürokrat arkadaşım, Soner Yalçın’a, “Tanıştırayım, Talat Atilla” deyince, “Memnun oldum ama bizim aleyhimizde haksız haberler yapıyorsunuz. ” yanıtını vermişti.
Tüm tanışıklığımız bu kadar.
Bir insandan, bir kurumdan haz etmemek, uğradığı bir haksızlığa, “Evet” dememizi gerektirir mi?
Hayır. İnsan olmak o kadar da ucuz değil.
Ergenekon operasyonundan yıllar sonra ve yayınlanan bir kasetin hemen ertesinde odatv’ye yapılan baskın bana çok da makul gelmedi.
Birden fazla tuhaflık, birden fazla ‘acaba” var.
Haz etmediğimizi linç etmeye kalkarsak Türkiye bu sancının altından kalkamaz.
İktidar değiştiğinde aklımıza/vicdanımıza sığmayan her şeyi, bugun tribünde oturanlar yaparsa, onlara kim kızabilir?
Odatv’nin devletin bir kısmı tarafından belge bombardımanına tutulduğu aşikar.
Madem bu durum iktidar için bir rahatsızlık meydana getiriyor, bu belgeleri odatv’ye sızdıranları neden bulmuyor/bulamıyor?
Belgeyi yayınlamak suç, göndermek serbest!
Şimdi de kulislere, “Çölaşan ve Sezer’i de alacaklar” fısıltıları yayılıyor.
Açık açık yazdım, yine yazıyorum;
Bir çok kişinin aksine Ergenekon çatısı altında bir örgüt olduğuna inanıyorum.
Bu örgütün darbe yapmak istediğine dair kuvvetli emareleri de görüyorum.
Hangi düşünceyle olursa olsun, darbe yapmak için rütbesini, koltuğunu kullananlar, sıfatları ne olursa olsun benim için sıfatsızlardır!
İşte buna ne kadar inanıyorsam, hangi kuvvetle iman ediyorsam;
Sırf bir görüşün taraftarı diye, ellerine silah almayanların lince uğramasını da kabul etmiyorum.
Tam da şunun için;
Deniliyor ki, ergenekona lojistik destek verenler var.
Medyada uzantıları var.
Bu nasıl şiddetli bir paradokstur ki;Ergenekon deyince yer yerinden oynuyor da;
PKK deyince hiç kimsenin kılı bile kımıldamıyor.
Bırakın lojistiği, tüm varlığı ile PKK’ya destek verenler siyaset, iş dünyası ve medyada at koşturuyorlar ama başta devlet olmak üzere neredeyse herkesin Kürt ve Türk düşmanı PKK’ya tuhaf bir şefkati var.
PKK legalleşti de benim mi haberim yok?
40 bin kişinin katiline, “Kürtlerin önderi” diyecek kadar alçaklaşabilenlerin TBMM’de ahkam kestikleri bir Türkiye’de, lojistik destek mazeretiyle gazetecilerin içeriye atılmasına vicdanım itiraz ediyor.
PKK’da, Ergenekon’da mutlaka etkisiz hale getirilmeli. Buna şüphe yok ama;
İçeriye atılanlara PKK unsurlarının sevindiğini gördükçe itirazım daha da büyüyor!
Bu itirazın bir bedeli var mı, bilmiyorum!
Ama vicdanım itiraz ediyor!