Geçen haftaki Dut Ağacı başlıklı yazımda, özlediğimiz torunlarımızı görmek üzere, eşimle birlikte İzmir Urla’ya gittiğimizi anlatmıştım..
Bir hafta geçti, hala buradayım.. Kafamı dinliyorum.. Cumhuriyet bayramımızı da burada yaşayacağım.. Bu sayede Erdoğan’ın, bayramımızı Atamızdan uzakta olmak için Ankara yerine İstanbul’da kutlamasına da tanık olmayacağım..
Urla’da ne mi yapıyorum?
Benim buraları sevmemi, hiç sıkılmadan kalmamı fırsat bilen eşim Serpil, memleketimiz Silifke’ye gitti.. Oradan, benim en sevdiğim Kargıcak kırma yeşil zeytini, alıç, murt, karadut gibi yöresel meyveler getirecek.. Kızım ve damadım şimdi burada bana, yöreyi gezdiriyorlar..
Oturdukları yer, Urla’nın Kekliktepe isimli bölgesi.. Tabiatla içi içe.. Kimbilir belki de yazın gelmiş olsam, bizim Silifke’nin Toros eteklerindeki köylerde, çocukluğumda dinlediğim keklik seslerini burada da dinleyecektim..
Gördüğüm kadarı ile doğanın ve tarihin kucaklaştığı bir yer bu Urla.. İzmir’e uzaklığı 35 kilometre.. Kekliktepe isimli tepeden aşağı inerken, yolun iki yanında, zeytin, hurma, dut, muz gibi çeşit çeşit ağaçların arasından geçiyoruz.. Burada kızımla damadım, beni İzmir’e kadar da götürdüler.. Her gün bir başka yeri gezdirdiler.. Gidiş gelişlerde benim gözüm hep tabelalarda.. Çeşme, Seferihisar, Karaburun, Güzelbahçe, Narlıdere, Balçova, Limontepe, Fahrettin Altay falan yazıyor.. Demek ki buralar, tarih ve tabiatın harikalaları ile dolu yerler..
Beni en çok sevindiren ise, her adımda, sağda, solda dalgalanan Türk bayrakları ve Atatürk portreleri, meydanlardaki Atatürk abideleri oluyor..
Malum, bu İzmir ve çevresi Milli Mücadele günlerimizde Yunan işgaline uğramıştı. Dumlupınar, Başkomutanlık Meydan Muharebesi zaferleri sonunda Yunan ordusunu denize dökmüştük. Mustafa Kemal Paşa’nın “Ordular ilk hedefiniz Akdenizdir ileri!” emri yerine getirilmiş, 9 Eylül’de Türk ordusu İzmir’e girmişti..
Burada bana anlattıklarına göre Urla da, 3 yıl, 3 ay, 3 hafta işgal altında kalmış ve 12 Eylül 1922 tarihinde kurtarılmış..
Oraları dolaştım.. İşte karşımıza çıkan yol ayırdımındaki tabelayı okuyorum:
Büyük bir Atatürk fotoğrafı ve altında şu yazı: “Güzel günler Güzel Bahçe” Yani Atamız Güzelbahçe’ye gidecek olanlara yol gösteriyor..
Gel de duygulanma..
Urla’nın içinde dolaştım.. Sanat sokağına girdim.. Esnafla sohbet ettim. Burada sahaflar bile var.. Eski kitaplara baktım.. Keçi sütünden dondurma yedik, şahane idi.. Yukarıya Cumhuriyet meydanına çıktım. Atatürk, binlerce bayrağın dalgalandığı meydanı ışıldatıyordu. Agora isimli alışveriş merkezinde kafede kahve içtik.. Adı Agora olunca nerede ise bir duble rakı diyecektim ama biliyorum kafede rakı omaz. Kırçiçeği isimli restoranda yöresel yemekler yedik.. Akşam da Olcay Yokuşlu adı verilmiş Altay halı saha tesislerinde damadım ve torunlarım futbol oynadılar. Sahada hem onları seyrettim, hem de tam karşımda asılı bezde Atatürkün“Kalbimizdesiniz Mehmetçiğim” yazısını duygulanarak okudum.. Arkamdaki duvarda da sıra sıra afişlerde eski Altay takımı fotoğrafları asılı idi.. Onlarda, spor yazarlığı yaptığım 1955’li yılların Altay takımında oynayan Kaya Köstepen’i, sonradan Galatasaray’a transfer olan Mustafa Denizli’yi falan aradım, yoklardı..
Neyse bir günü daha böyle geçirdim.. Şimdiden milletçe Cumhuriyet bayramımız kutlu olsun..
Fotoğraflarda Urla Sanatçılar Sokağı ve Cumhuriyet meydanındayım..