İngilizlerde ölen ünlü veya değeri kişinin yaşamı ve özelliklerini anlatan makale yayınlanır buna “obituary” (obiçuari) deniyor. “Obituary” konusu olmak önemlidir ve yazanda öleni hakikaten çok güzel edebi bir dille anlatır ve saygınlığını artırır. Bu olayla ilk karşılaştığım yıllarda bana, bizde hani ölen bazı kişilerle ilgili tabutu başında hem saygı, hem üzüntü dolu konuşmalar yapılır ya onun yazılı halde olanını anımsatırdı.
“Obituary” aklıma Rauf Denktaş ve Lefter’in ölümleri dolayısı ile geldi. Muhakkak ki medya onlarla ilgili güzel yayınlar yaptı ama sade, siyah bir çerçevede “obituary” ağırbaşlılığı ile ve bu işi bilen biri tarafından güzel şeyler yazılsa daha iyi olur diye düşünüyorum. Çünkü, gazeteler ölen kişinin arkasından alel-acele toplanmış bilgilerle öyle yanlış, çelişkili ve abartılı bilgiler veriyorlar ki şaşırıyorum.
Ölen değerli kişinin arkasından verilmesi gereken onun yaşam felsefesi ve yaptıklarıdır. Biz işi “kör ölür badem gözlü olur” noktasına taşıyor, ciddiyet ve saygıda ipin ucunu kaçırıyor, ölenin değerini de yeterince anlatamıyoruz.
***
Gençlik ve Spor Bayramını eski militarist bir anlayışla kutladığımızı söyleyebilir daha sivil bir şekilde kutlanması gerektiğini savunabilirsiniz. Buna ben de katılırım. Ancak siz Gençlik ve Spor Bayramı kutlamalarını kaldırmaya yönelik bir izlenim verirseniz buna bu ülkeye şükran ve minnet duyan herkes karşı çıkar, çıkmalıdır. Bakanlık yayınladığı genelge ve açıklamalarıyla hiç de iyi niyetli olduğu izlenimi vermemiştir. Kız çocuklarının bacaklarını bahane edenler, ülkenin genel ahlak düzeyini nasıl ihmal ederler? Bizim inanç ve geleneğimizde ahlak sadece bacakla sınırlımıdır?
Ne bayramı kutlamayı, ne sağlam nesiller yetiştirmeyi ne de “müşavere etmeyi” biliyoruz.
***
Şu Uludere olayı kafamda bir soru işareti bıraktı, bir türlü silinmiyor. Hani birinin adını unutursunuz da tüm gün aklınızda yer tutar, onun gibi… Tabi buradaki soru işaretlerinin cevaplarını aklıma takılan ismi hiç beklemediğim bir anda bulmam gibi bulamam…
Uludere’de kaza veya belki de hain bir plan sonucu 34 vatandaşımız öldü ve Hükümet hala bir açıklama yapamadı. Düşünün 34 kişi öldü… Başka bir yerde iktidar gider. Bizde sorumlu olmadığı gibi ne olduğu da belli değil. Büyük ihtimalle istihbarat bilgisini Amerika’dan aldık ama doğrulamadık veya sistem hak getire sanırım. Heronların, İHA’ların gösterdiği her yeri bombalıyor muyuz?
Bölgemizde özellikle bizimle ilgili net bilgiler vermesi gereken, bir çok soru işaretini giderecek bu konu kapattırılmamalı… Ağustos başında komutanlar istifa etmişti hatırlarsanız. O komutanlar döneminde PKK saldırılarında şehit olan askerlerimizden dolayı, “Bu olaylar AKP İktidarını yıpratmak için TSK tarafından planlandı” diyenler ortada yok. “TSK’nın yeniden yapılandırılması lazım, terörle mücadele böyle olmaz, bu komutanlarla hiç olmaz” diyenler ortada yok. Bir şeyler ve yorumlar değişiyor farkında mısınız?
Ne oldu, ne oluyor?
Uludere hadisesi basit bir hata değil, Uludere’de ne insani yönden ne de devlet yönetimi açısından sınıfı geçtik…
Not: Son 2 yazımda bir hata yaptım. Yazarken farklı konular aklıma gelir, onları unutmamak için köşeli ifadelerle aşağıya yazar daha sonra o konuda yazmak üzere yazıdan ayrı olarak hafızaya alırım. Nasıl olduysa son 2 defa yazıdan ayırmayı unutarak yazıyla birlikte mail ettim. Tabi olduğu gibi çıktı. “TOTEM”, Canmehmet” gibi yorumcularımızda haklı olarak o bölümle ilgili eleştirilerde bulundular. Son yazımda durumu fark edip sonradan o bölümleri çıkarttırdım ama “Değişim Tamam da…” başlıklı yazımda örneğin konuyla ilgisi olmayan Şemsettin Günaltay ile ilgili bölüm kalmış. Halbuki Günaltay dönemi ile ilgili ayrıca bir yazı yazacağım için o notu almıştım. Yanlışlıktan dolayı çok özür dilerim.