Cumhuriyet döneminin bizim değerli yorumcularca çok daha makul bir şekilde tartışılmasına memnun oldum. Eski tartışmalarda zaten ağırlıkla bilgi dolu ve derinliği olan tartışmalardı ama günlük siyasetten kurtarılamıyordu. Geçen yazıda ağırlıklı olarak yorumcular, ülke selametini parti siyasetinin üstüne çıkarmayı bildiler.
Benim ve yorumcular tarafından yazılanları tekrar değerlendirdiğimde şu sonucu çıkarıyorum: Tarih yazımı hep sorunlu oldu. “Gazeteciler tarihi ilk yazanlar” imiş. Bugün de ilk tarih yazıcıları için tarihi çok doğru yazıyorlar diyemeyiz sanırım. Herkes kendi çıkarları doğrultusunda yazmaya çalışıyor. Tarihi ise sonuçta kazananlar yazıyor. Amerikan tarihini Kızılderililer değil beyazlar, Türkiye tarihini de Padişah’a, Enver Paşa’ya ve diğerlerine karşı kazananlar yazmıştır. Vahdettin, Kadir Mısıroğlu veya Dr. Rıza Nur yazsaydı daha mı doğru yazılırdı?
***
Geçen yazıma bazı itirazlar geldi. Doğru olabilirler ama sonuçta gerçek şu; Osmanlı sonrası kurulan devlet sayısını bazıları 60’ın üzerine dahi çıkarıyorlar ama en azından bugün “Devlet” tanımına girebilecek 20 küsur devlet vardır. Bunlar arasından petrolü olmayan, eğitimli insanlarını savaşta yitiren kuruluşun belki de en zayıflarından biri, Türkiye bugün en güçlüsüdür. Laiklik eleştirilerine rağmen İslam anlayışı ve uygulamaları açısından da bakıldığında Türkiye’nin geride olduğunu söylemek sanırım vicdansızlık olur. Evet, tangoda öğretildi, “Kelleler gider” de dendi, Dersim’de yaşandı ama hataları ile sevapları ile bir devrim denemesi yapıldı ve Cumhuriyet bugüne geldi ve de halk Cumhuriyeti benimsedi. Osmanlı’yı yıkan kadrolar İttihatçılar ve Enver Paşa idi ama sebepler çok farklıydı. Atatürk ve arkadaşları Osmanlı’nın küllerinden yeni bir devlet kurdular ve bu devlet aramızdan bazıları hala kızsa da devlettir ve bizimdir.
Hataları konuşalım, Dersimleri, İstiklal Mahkemlerini, darbeleri ama bir şartla; doğrusunu öğrenmek ve varsa itibarı iade edilecekleri tespit etmek için. Ders almak için. Bugünün günlük parti siyaseti için kullanmak amaçlı değil... Hepimiz aynı gemideyiz.
***
“Cumhuriyet zorlama bir ulus devlet kurdu. Tepeden inme bir hareketti. Demokrat değildi.” diyebilirsiniz tabi ama o günün koşullarını biliyorsunuz, nasıl halk hareketi olabilirdi? Nasıl demokrat olabilirdi?
Ancak Cumhuriyet daima demokrat ve halkçı olma peşinde oldu. Kadroların hatalarını kabul ederim fakat sonuçta yine Osmanlı coğrafyasındaki en demokrat en halka dayanan ülkelerden biri değil miyiz? Ulus devlet ise benimsenmiştir. En azından herkesin kabul ettiği bir gerçek var; Türkiye örnek bir ülkedir.
Kabul edersiniz ki Türkiye’nin bir yerlerden “Arap Baharı” ithalatına ihtiyacı yoktur…
***
Bazı yorumcular halifeliğin kaldırılmasını çok şiddetle eleştirmişler veya eleştirme temayülündeler. Öyle anladım. Daha önce bu konuya girdim, tekrar gireceğim ama şimdilik şu kadarını söyleyeyim, hilafet ruhani veya Kurani değil tamamen dünyevi ve özellikle siyasidir.
Hilafeti tartışırsak teorik kalacak ve varsayımlarla hep farklı sonuçlara ulaşacağız, pek anlaşamayacağız ama en azından konu üzerinde derinleşebiliriz.
***
Tarih ders alınmak içindir. 100 yıl önce Osmanlı coğrafyasında yaşananların bir benzeri tekrar yaşanıyor, yaşanacak.
Hangi dersleri çıkarıyoruz, çıkarmalıyız?
Ben geçen yazımı da, daha önceki yazılarımı da konuyu bu noktaya getirmek için yazdım. Dişlerimi sıkmadan, asla küfür etmeden, sabırla hep bu noktaya gelmek için uğraştım.
Siz de dener misiniz?