Tayyip Bey sayesinde seçim sonucunda çok net olarak gördüğümüz üzere 3 çok katı toplumsal bölünmeye uğradığımızı gördük. 1-Dindar, sünni muhafazakarlar, 2-Laik, kentliler, 3-Kürtçüler. Tabi bu kesimleri tanımlamak bu kadar basit değil. Kendileri başka sıfatlar ekleyebilirler, karşıtları veya akademisyenler farklı sıfatlarla tanımlayabilirler.
Neyse, asıl değinmek istediğim 3.kesimin durumu. Biliyorsunuz seçimden kendi istedikleri kadar olmasa da başarılı bir şekilde çıktılar. Kendi ajandalarına göre gündemlerinde iktidarın da kendilerine söz verdiğini iddia ettikleri özerklik vardı ve şimdi seçim sonrası özerklik konusunu kamuoyu gündemine taşıyorlar.
Cumhurbaşkanı tartışmaları ve iktidarın işine gelmemesi nedenleriyle pek gündeme oturmasa da çok somut talepleri var. Türkiye Partisi olmak için de stratejik hamleler yapıyor, yeniden organize oluyorlar. Başarılılar. Geçenlerde Yerel Yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Demir Çelik’in bazı gazetelerde çok ilginç bir röportajı vardı. Tümünü mutlaka okuyun. Ben buraya bazı bölümlerini aldım. Tartışmamıza dayanak olsun diye;
“Demokratik özerkliğin siyasal boyutunda dört temel alan öngörüyoruz. 1- Bölgesel yönetimin sembolü olmalı; bayrak. Bugün devlet bunu kabul etmiyor. Uğraşmayacağız. Müzakere anına bırakacağız. 2- Bölgesel parlamento, onu da tartışmıyoruz. Ama bölgesel parlamento görevini yürütecek kongreyi şimdiden kurduk, DTK (Demokratik Toplum Kongresi). Bütün kimlikler, halklar orada kendini ifade ediyor. 3- Bölgesel yönetimin başkenti. Bunu da müzakere anına bırakıyoruz. Ama dördüncü alan...
Halkın kendi kendini yöneteceği öz yönetim organları. Köy, sokak komünleri, mahalle meclisleri, kent meclisleri... Bunları oluşturuyoruz. Halkın kendi bütçesini belirlemesinin yolunu açacağız. Ben, kimliğimle, kültürümle, dilimle varım. Bunları devletten istemek hakkım ama devlet ceberut, vermiyor. Ondan beklemeden, eğitim destek evlerinde anadilde eğitimi belediye üzerinden sağlamaya çalışıyorum. Anadilde, erişilebilir, parasız, nitelikli sağlık hizmetini devletten alamadım. Beklemiyorum. Belediye üzerinden sağlık destek evlerinde bunu sağlamaya çalışıyorum.
Öncelikle anadilde kreşler, anaokulları açacağız. Çocuklarımız üç yaşında, henüz annesinden doğru dürüst Kürtçe öğrenmemişken Türkçe öğrenmesin. İlköğretimde de anadilini kavratan bir çalışma yürüteceğiz. Ortaöğretimde Kürtçe’yle beraber Türkçe’yi vereceğiz. Çocuklarımızı hem üniversiteye hazırlayacağız hem de üniversiteye gittiğinde Kürtçe’ye hakim olduğu bir noktada tutacağız”
Gördüğünüz gibi taleplerini detaylandırmışlar. Neyi ne zaman talep edeceklerini biliyorlar. Bayrağı, başkenti, parlamentoyu sonraya bırakarak konuyu görüşmeye başlamak istiyorlar. Tayyip Bey eminim yine kendilerine seçim sonrasını gösterecek, acele etmeyin diyerek kendilerini atlatmaya çalışacak ama BDP/HDP’liler de bile bile kendisini destekleyecekler ve gerçekte ilerlemeyi sağlayanlarda kendileri olacak. Bu güne kadar hep öyle oldu. Türkiye bu koşullarda birkaç yıl içerisinde özerkliği tartışmaya mecbur…
Demir Çelik, Türkiye’nin 25-26 özerk bölgeye ayrılması gerektiğini söylüyor ama kendi bölgelerinin dışındakilerin neden ve hangi kritere göre ayrılması konusunda net değil. Coğrafya, ekoloji ve kültür diyor ama netleştirememiş. Sanki bizim özerkliğimizi verin de gerisi nasıl olursa olsun diyor gibi…
Çelik’in özerklik tanımı en katısı ve bağımsız devlete en yakın olanı. İdari, mali özerklik dışında bir de siyasi özerlik içeriyor;
“Belediye daha küçük ölçekte, hizmetin bireye en yakın birim tarafından karşılanmasının gereği olarak faaliyet gösterecek. İdari ve mali özerkliğe sahip olacak. Belediyelerin üstündeki bölgesel yönetimlerse, mesela Özgür Özerk Kürdistan siyasi özerkliğe sahip olacak. Eğitimini, sağlığını nasıl yapacağını, ekonomisini, ekolojisini nasıl koruyacağına kendisi karar vermeli. Ankara’daki yasamaya kendi meclisinden üyeler vermeli ve oraya sadece maliye, uluslararası diplomasi ve savunmada bağlı olmalı”
Kimse okuduklarına tepki duyup hakaretamiz yorumlar yapmasın. Hükümetle yıllardır yapılan görüşmeler sonucu gelinen nokta bu… Bu konuyu tartışmasını becerebilmeliyiz. Özerk bölge veya bölgeler dışında daha fazla Kürt nüfus yaşıyor onların durumu ne olacak, onlar özerklik istiyorlar mı? Özerk bölgelerden diğer bölgelere geçişte bir kısıtlama olacak mı? Hatta Doğu ve Güneydoğu’da yaşayanlar isteyecek mi? Her şeyi konuşmalıyız…
İtiraz etmeyin, süreç içerisinde gelinen nokta bu…