Türkiye, Özgecan Aslan cinayeti ile birlikte idam cezasının yeniden gelmesini tartışıyor.
Kamuoyunun tepkisine bakarsak, ezici çoğunluğun idam cezasının yeniden gelmesini istediği ortada.
Kişisel görüşüm de, idamın gelmesi yönünde.
Birkaç gün önce ulusal bir kanalda ilginç bir tartışma vardı.
İkisi profesör, üç ilahiyatçı; adam öldürmenin İslam dinindeki karşılığı üzerine hararetli tartışmalar yaptılar.
Bir ara tansiyon o kadar yükseldi ki;
İlahiyatçı yazar Serkan Tekin ayağa kalkarak, “Adam öldürme ile ilgili yaptırımları içeren hadisleri inkar ediyorsunuz. Bu da yetmiyormuş gibi Kur’an’daki hükümleri de mi görmüyorsunuz?” şeklinde iki profesöre sert bir çıkış yaptı.
Tekin’in bu öfkesinden sonra iki profesörün başını öne eğerek susması beni şaşırttı.
Çünkü; Şayet haklı iseler, neden kendi görüşlerini savunmaya devam etmediler?
Haksız iseler, az önceki sözlerini neden söylediler?
Bu kafa karışıklığını gidermek için ünlü ilahiyatçı yazar Serkan Tekin’i aradım.
Dini konularda 11 kitabı olan Tekin’in açıklamaları şöyle oldu;
Bütün dinler, hukuk ve adalet sistemleri, haksız olarak insan öldürmenin, büyük bir suç olduğunda birleşimlerdir. Farklılık, bu suçun önlenmesi için alınması gereken tedbirde kendini göstermektedir. İslam, suça iten sebepleri azami ölçüde ortadan kaldırmış, insanı iman, ibadet ve ahlak terbiyesiyle olgunlaştırmak için gerekli tedbirleri almıştır.
Kur’an’da Bakara 178 der ki; “Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı.” Yine, Bakara 179, “Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır.”
İnsan öldürmenin cezasının ölüm olduğunu bilen kimse bu suçu işlemeyecektir.
Özgecan Aslan bir namus şehididir. Zira iffetini namusunu koruma yolunda öldürülen kişi peygamberimizin hadislerinde geçtiği gibi şehittir. Dolayısıyla bir kimsenin hayatına son veren kişinin kendi hayatına da son verdiğini bilmesi gerektiğini hatırlaması önemlidir.
Talat Atilla/Güneş