Talat Atilla Öcalan test edildi! Değişim var! Tüm arşivi yaktılar! 'Tekbirlerle gömün beni!' |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN Çakralar ve Uyanış |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva EGO İŞÇİLERİ |
Cengiz Altınsoy Benim güzel memleketim... |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar SU ÜSTÜNDE İKEN SU İÇİNDE OLMAK |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Sima Güleser Polat İPİN UCU KAÇTI! |
Uğur Özteke SAĞLIKTA KANDIRMACA YENİDEN Mİ BAŞLIYOR? |
Dün, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Halk TV'de gazeteci İsmail Küçükkaya'nın konuğu oldu.
Özel, kendisini takip eden birinin görüntülerini paylaşarak 'içkili restoran' paylaşımı yapmasına tepki göstererek, "Biri karşıdan video çekmiş. Özgür Özel içkili restoranda 'bilmem ne yapıyor' diye. Merak ediyorsa bir duble rakı da içtim. Ben içki içtiğimi gizlemem." dedi.
Özgür Özel'in takip edilerek özel hayatına yönelik yapılan çekimi onaylamıyorum ama Özel'in bu sözlerini duyunca, sizi bir kaç ay öncesine, kamuoyunun bilmediği bir anektoda götürmek istedim.
Çünkü bu anlatacağım özel değil, kamusal bir durum.
Buyurun...
* * *
İzleyenleriniz olmuştur. Geçen aylarda gazeteci Bahar Feyzan, CHP Lideri Özgür Özel ile yüz yüze YouTube röportajı yaptı.
Feyzan'ın iyi sorular sorduğu, Özel'in de zeki yanıtlar verdiği hoş, samimi bir röportaj çıkmıştı ortaya.
Samimi deyince...
Özgür Özel bu samimiyetin verdiği ortamda, gazeteci Bahar Feyzan'a içini bir hayli döktü.
O kadar ki.
Röportajın bir bölümünde Özel "Her akşam eski dostlarımla kafayı çekerim!" dedi.
Bu satırların yazarına "ama bu sözleri biz hiç duymadık!" diyebilirsiniz.
O kadar haklısınız ki.
Özel'in bu sözleri çıkarılarak YouTube'a koyulduğu için duymadınız!
* * *
Kim, niye Özgür Özel'in "Her akşam eski dostlarımla kafayı çekerim." bölümünü çıkardı bilmiyorum ama bu kısmın çıkarıldığını kesin olarak biliyorum.
Muhtemel ki siyaseten Özel'e zarar vereceği düşünüldüğü için bu kritik sözler makaslanarak söz konusu röportaj YouTube'a koyuldu.
Şüphesiz içki içmek ya da içmemek kişilerin kendi özel tercihidir.
Bu tercihin kamuoyuna açıklanması ya da açıklanmaması da başka bir tercihtir. Fakat...
Söz konusu kişi ana muhalefetin genel başkanı olunca, söylediğiniz sözün sosyolojik, psikolojik, siyasi ve elbette teolojik bir karşılığı haliyle olur...
* * *
Özel'in içki içtiği bir sır değildi. Önemli de değil zaten. Burada ilk ve ilginç olan, bu bilgiyi kamuoyu ile paylaşma teşebbüsü ve bu teşebbüsün sansürlenmesi(dir.)
Bu hadiseyi yazıma konu etmemin birden fazla nedeni var.
Birincisi; bir liderin, kamuoyuna açık yayında bu sözleri söylemesi siyaset pratiği açısından acaba doğru mu?
Şeffaflık adına belki düşünülebilir ama buna rağmen yine de doğru olduğundan çok emin olamıyorum.
CHP seçmeninin içinde de, CHP'nin oy talep ettiği diğer partilerde de içen var, içmeyen var!
Üstelik CHP'ye oy vermeyen ya da ortada olan mutedil sosyoloji "içki ayetle yasaklanmış ve her gün yasağı deliyormuş!" diyerek, iki adım daha geri çekilebilir(di.)
Bu yönleriyle büyük bir yol kazasından kurtulduğu düşünülebilir(di.)
* * *
İkincisi; belki de halktan bir şey gizlememek adına "Her akşam eski dostlarımla kafayı çekerim!" demiş olabilir.
Bu yönüyle bir parça anlaşılır tarafı olsa da finalde içki sağlığa zararlı olduğu için izleyen ve dinleyenler için iyi bir örnek olmazdı.
Üçüncüsü; ana muhalefet liderinden nerede, ne zaman, ne konuşacağı konusunda tedbirli ve tecrübeli olması beklenilir. Üstelik Özel'in ben dâhil iyi bir belagati olduğuna inanan geniş bir kesim varken, bu sözler neden söylendi acaba?
Arada sırada da değil, her akşam içtiğini söylüyor üstelik.
Sana ne diyenleriniz de çıkabilir.
Elbette ki kişisel olarak bana ne ama...
Bu satırların yazarı her hangi bir yerde içki içen Özgür Özel'le ilgili konuşmuyor.
Kamuya açık "Her akşam eski dostlarımla kafayı çekerim!" sözlerinin kamuyu ilgilendiren kısmını yazıyorum.
Gazeteci, kamuoyu adına tanıklık yapan bir soruşturmacıdır.
* * *
Özel, yakın çevresine, Fransız aydınlanma filozofu Jean Jacques Rousseau'ya atfedilen "Sarhoş bir zihin, ayık bir yürekle konuşur." sözünden etkilendiğini söylüyor.
Arkadaşları Özel'e, Rousseau yerine Eryksimakhos'un "sarhoşluk insan için aşkınlık ve zarar verir." sözlerini de hatırlatabilirlerdi. Demek ki gerek görmemişler. Peki...
Acaba diyorum; Atatürk'ün koltuğunda oturan Özgür Özel, bilerek-bilmeyerek Atatürk'e öykünmüş olabilir mi?
Olabilir gibi. Bu da bir ihtimal. Neticede Atatürk, CHP'nin olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti'nin de kurucusu ama...
Öyle düşünsek bile, Özel'in ne kıdemi, ne mazisi Atatürk'e öykünmeye yetmediği gibi Atatürk dahi her akşam içmiyordu!
* * *
Atatürk rakıyı; leblebi, beyaz peynir ve kavun eşliğinde ancak az içerdi. Normalde haftada 1- 2 kez içki alır. Buhran ve kabızlık dönemlerinde haftada 3-4 güne kadar içkiyi çoğalttığı olurdu.
Hatta Atatürk vazife başında içki içilmesini hoş görmediği gibi “…sağlığın korunması için, özellikle dimağın canlılığı, zihnin açıklığı için alkol alınmamalı.” derdi.
O halde Atatürk neden içmiştir?
Yanıtı kendisinden alalım.
Sağlığı nedeniyle içmemesini isteyen Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak’a “Haklısın, bunları ben de bilmez değilim çocuk. Fakat ne yapayım ki içmeye mecburum; kafam çok, ama beni rahatsız edecek kadar çok ve hızlı çalışıyor; vakit vakit onu uyuşturup biraz dinlenmek ihtiyacını duyuyorum… Zihnim bir meseleye takılıyor, onu düşüne düşüne kafam şişiyor, uykum kaçıyor… İçmediğim zamanlar uyuyamıyorum, ıstırap içinde bunalıyorum. Aynı zamanda içki bağırsaklarımı da düzenliyor…”
* * *
Her ne kadar Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu ve Kemal Kılıçdaroğlu ile kısık ateşte psikolojik savaş yürütse de...
Her ne kadar "İmamoğlu ve Yavaş siyaset yapamaz hale gelse, aradan ben Cumhurbaşkanı adayı olsam!" diye, belki insani de kabul edilebilecek iç geçirmeler yaşasa da...
Sanırım Özgür Özel'in bedensel ve zihinsel yorgunluğu Atatürk kadar yoğun değildir!
Gerçi akşamdaaaaan akşama içiyor ama en azından azaltabilir!
Teşbihte hata olmaz. Meşhur fıkradır, Bektaşi’ye sormuşlar:
“Namaz kılar mısın?”
Bektaşi hızlı hızlı cevap vermiş: “Bayramdan Bayrama, Bayramdan Bayrama.”
“İçki içer misin?” demişler bu kez… Bektaşi ağır ağır cevap vermiş: “Akşamdaaaan akşama, akşamdaaaaaan akşama.”
* * *
DOĞAN YURDAKUL, DÖNEMİN BAŞBAKANINA DİRENDİĞİ İÇİN GÖREVDEN ALINDI!
Gazeteci-yazar Doğan Yurdakul vefat edeli 7 yıl olmuş.
Günaydın Gazetesi'nde haber müdürümdü.
Yurdakul, yanında çalışanlara müthiş toleranslı, ideolojik tavrını ikili ilişkilerine karıştırmayan, çok sakin, anlayışlı iyi bir gazeteciydi.
Yer yer şakacıydı.
Beni bazen tüm muhabirlerin olduğu rutin sabah toplantılarında "Sık manşet yapıyorsun bu iyi ama birazını da arkadaşlarına bırakmazsan kuyunu kazabilirler!" diye şaka yollu uyarırdı.
Talihe bakın ki, beni uyardığı tehlikeyi kendisi yaşadı!
* * *
Kısa bir süre tutunabildi Günaydın'da.
Objektif gazeteciliği ve dürüstlüğü nedeniyle bir gece yarısı operasyonu ile görevden alındı.
Nedenini, ya da nedenlerinden birisini sonradan öğrendim.
O dönem kritik bir ismin yakını aniden kalpten vefat etmişti.
Doğan Abi bana "bu ölümde bir tuhaflık var. Bakabilir misin?" diye rica etmişti.
Bir hafta sonra "kalpten öldü denilen kişinin, cisimle öldürüldüğünü" gizlenen otopsi raporlarıyla belgeledim.
Dönemin Başbakanı'na çok yakın bir kişi belgeleri ele geçirdiğimi öğrenince, bir gazeteci vasıtasıyla benimle temas kurdu.
O gazeteci bana "Başbakan adına aranıyorsun. Her konuda rahatlarsın. Sırtın yere gelmez!" telkinlerini yapmayı da ihmal etmedi!
Ben de bu öneriyi bloke etmek için "belgeleri gazeteye teslim ettim" dedim.
Oysa bırakın belgeleri teslim etmeyi, henüz Sağlık Bakanlığı'ndan bile çıkmamıştım.
* * *
Gazeteden araç isteyerek direkt Doğan Abi'ye belgeleri teslim ettim.
Başımdan geçenleri de eksiksiz kendisine anlattım.
Gözlerinin içi parlıyordu.
Teşekkür ettiği gibi Kuğulu Park’a yakın yerden bir de Adana Kebap ikram etti bana.
Yemeğimizi bir görevli pişirir.
Geç gelen muhabir aç kalırdı.
Ben de hep geç gelirdim!
(*Günaydın Ankara Bürosunun o dönem Bakanlıklarda Kuğulu Park’a çok yakın mütevazi bir temsilcilik ofisi vardı.)
Bir kaç gün bekledim haberim çıkmadı.
Nezaketsizlik olduğunu bildiğim halde "abi niye çıkmadı haberim. Çok istemiştin!" diye sordum.
O kadar nezaketliydi ki. Bir suçlu gibi, kısık sesle "çıkacak" yanıtını verdi.
6. gün haberim çıktı.
Ortalık haliyle çok karıştı.
Tabi benim umurumda değil.
Ben belgelerle haberimi yapmışım.
Keyfim yerinde.
* * *
Ve o akşam saat 6- 7 gibi haber müdürümüz Doğan Yurdakul'un görevden alındığı haberi geldi.
Doğan Abi de biz de çok üzülmüştük.
Ve sonra öğrendik ki, kendisinin araştırmamı rica ettiği, benim de belgelerini bularak haberleştirdiğim o haber yüzünden görevden alınmış.
Dönemin Başbakanı olan kişinin yakınları dâhil araya giren tüm kişileri reddederek haberi servise koymuş, haberin çıkması için de İstanbul'a ağırlığını koymuştu.
Bu haber müdürlüğünün sonu olmuştu.
Ve bu konuyu asla kendi PR'ı için kullanmayacak kadar da yüce bir gönlü vardı.
En son 2011 yılında eşi Güngör Yurdakul'un vefatı için geldiği Ankara Kocatepe Camii'nde gördüm kendisini.
Ergenekon davası tutuklusu olduğu için cenazeye özel izinle katılmıştı.
Biraz sohbet ettik. Ayakta zor durduğu için bir sandalye bulup oturtmuştuk taziye noktasına.
Allah rahmet eylesin...
* * *
Noter onaylı son üç güftem...
ÖLDÜRME YETKİN VAR BENİ
Bir namluda mermi gibi
Öyle sersem öyle aleni
Bir çırpıda hemen ani
Öldürme yetkin var beni
Bir sürgünde tutsak gibi
Öyle deli öyle divani
Bir kurşuna dizer gibi
Öldürme yetkin var beni
Bir kafeste kuş gibi
Öyle masum öyle ruhani
Bir tufanda sel gibi
Öldürme yetkin var beni
Bir ateşte yel gibi
Öyle cani öyle yabani
Bir kalemde siler gibi
Öldürme yetkin var beni
Bir bulutta yağmur gibi
Öyle alevli öyle ateşli
Bir şimşek çakar gibi
Öldürme yetkin var beni
* * *
BIRAKTIĞIN GİBİ BURALAR
Gittiğin yerde kimin var
Sanma çok değişti o sokaklar
Aynı simitçi aynı balıkçılar
Öyle senin bıraktığın gibi buralar
Eminim mutludur gittiğin diyar
Seslensen belki seni duyarım yar
Aynı duraklar aynı insanlar
Öyle senin bıraktığın gibi buralar
Seni soruyor bastığın kaldırımlar
Ben de kaldı kahır zarflı mektuplar
Sen yoksun hepsi yanımdalar
Öyle senin bıraktığın gibi buralar
* * *
KAŞ ALAMET GÖZ FARİKA
Her bakışı yüz falaka
O kusursuz bi alaturka
Öyle çıtı pıtı harika
Kaş alamet göz farika
Bir kaç buse yetmez
Öpse şöyle doya doya
Ah o öyle bi eşkiya
Hiç kimseye benzemez
Baştan sona her yeri fiyaka
Sevse beni iyice kıyasıya
Ah bin endam var boydan boya
Kaş alamet göz farika
Öpüşü görsen sanki abluka
Sarsa beni şöyle doya doya
Of uyandırma beni bu bi rüya
Kaş alamet göz farika
Sev sev bitmez
Sar sar bitmez
Öp öp bitmez.
Ah o bi harika.
* * *
VELHASIL: "İntikam almayı sevmem ama ödeşmek güzeldir." T.A.
TALAT ATİLLA'YI TWITTER'DA TAKİP ET!
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 26546 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|