Zaman zaman yazıyorum ama şiddetle itiraz edenler oluyor; Başbakan Erdoğan kutuplaşma ve gerginlik politikasını özellikle uyguluyor. Bu şekilde dindar, sağ, muhafazakar, Sünni gibi sıfatlarla kendisini tanımlayabilecek kitleleri yanında tutmaya çalışıyor. Karşısına da Cumhuriyetçi, solcu, Atatürkçü ve Alevi bir kesimi almış ve siyaseten bundan kazançlı çıkmış oluyor. Siyaseten doğru görünebilir ama ülke için tehlikeli bir yöntem bu. Çok tehlikeli… Hani anladık işine geliyor, topluma ve Cumhuriyete ilişkin bazı değerleri öldürüyorsun ama maalesef dini kullanarak toplumu da bölüyorsun. Şimdiye kadar bu kadar açık yazmamıştım ama galiba gerekiyor; Mezhepçilik yapmak belki Sünni Kürt oyları AKP’ye kazandırıyor fakat Alevi-sünni ayrımı bizim için Kürtçülükten daha tehlikeli… Bakın Türk- Kürt çatışması pek yaşamamışız ama toplum kışkırtıldığında farklı yerlerde bizi utandıracak olaylar yaşamışız…
Şimdi şu “Dersim” polemiği durup dururken neden gerekti? CHP’liler çıkardı ama devlete bulaştıran Başbakan. Seçim zamanı değil, acaba Başbakan ne amaçlıyor?
Yoksa bir şeyleri mi gizlemeye çalışıyor, gündem mi belirleme gayretinde?
1938 Dersim Hadiselerinde yakınları öldürülen Kemal Kılıçdaroğlu, Bugün CHP Genel Başkanıdır. Yani CHP Dersim olaylarını unutmuştur. Eğer mutlaka özür dilenmesi gerekiyorsa CHP bir Dersimli’yi genel başkan seçerek bir anlamda özür dilemiştir. Dersim de CHP’ye yüzde 60’a yakın oy ve 2 milletvekilliğinin ikisini de vererek özrü kabul etmiştir. Sorun var mı?
Peki şimdi Başbakan’ın bu açıklamaları ne?
Neden devlet adına özür diliyor?
Yozgat isyanı, Adapazarı isyanı, Konya isyanı ve onlarca isyan bastırıldı. Haklı veya haksız Kurtuluş Savaşı koşullarında isyan eden, ordu kurulmasına karşı çıkan binlerce insan öldü, sürüldü. Onlardan da mı özür dileyecek?
Saltanat ve hilafet lağvedildi, özür dileyip geri mi getirecek?
Peki PKK’lılar gruplar halinde isyan ederlerse, direnirlerse onlara karşı güç kullanmayacak mı?
Şimdiye kadar isyan eden PKK’lılardan Dersim’dekinden daha fazla vatandaş öldürüldü. Şimdi özür mü dileyecek?
Hasan Tahsin’in dediği gibi, Dersim’in o günkü koşulları ile bugün ki PKK arasında ne fark var?
Ne oluyoruz Allah aşkına?
Başbakan Erdoğan, ya “CHP’nin biraz daha üzerine gidersem bölerim” diyor yada Suriye gündemini, ABD adına Türkiye’yi savaşa sürüklemesini saklamaya çalışıyor. Her ikisi de yanlış. Allah korusun daha büyük sorunlar çıkarır… Her şekliyle büyük sorumsuzluk… Sizin adınıza başka gerekçe geliyor mu?
Bakın aynı günün başlıklarına; “Rus Savaş gemileri koruyucu görevle Akdeniz’e indi. Suriye memnun”
Rus Devlet Başkanı Medvedev; “Avrupa’da kurulu füze kalkanlarını hedef alabiliriz”
“Gül Sarayda ağırlandı!”
Bunlar ciddi konular hanımlar, beyler… Dünya tarihinin en önemli, en derin krizini yaşıyoruz. Olayların göbeğinde de biz varız…
Bir gün ben yada Hasan Tahsin gibi bir yorumcumuz dünya yakın tarihindeki gerçek “özür” dilenmesi gereken olayları yazalım da Tayyip Bey onlar için de özür istesin bakalım…
Siyasetçi olmadan önce devlet adamı olalım…