ABD Dışişleri Bakanlığı her yıl ülkelerin insan hakları siciline ilişkin rapor yayınlar.
Nihayet 2021 Yılı insan hakları raporunu da 12 Nisan 2022 günü yayınladı.
Tabii ki bu rapora göre, insan hakları sicili en temiz ülkelerden biri Amerika.
Yani kendi kendini temize çıkarmış.
Dostları ve ahbapları olan ülkeler de temizler safına dâhil edilmişler.
Rapora göre, “Türkiye’de hukuksuz ve keyfi uygulamalar devam etmektedir”.
Peki, keyfi ve hukuksuzluğun ölçütü nedir?
Mesela PKK terör örgütlerine karşı yürütülen mücadeleler keyfi midir değil midir?
Amerika’ya göre bu sorunun cevabı “EVET”tir. Çünkü bu eli kanlı terör örgütünü ve çeşitli uzantılarını bizzat finanse eden, sevk ve idare eden Amerika ve diğer destekçileridir.
Sizlerle en taze PKK ile ilişkili bilgiyi paylaşacağım.
ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Michael Erik Kurilla, göreve başlamasından 11 gün sonra Suriye'ye gitti. Kurilla, burada terör örgütü PKK/YPG’nin sözde genel komutanı “Mazlum Kobani” kod adlı Ferhat Abdi Şahinle görüştü.
Bazı ülkeler vardır ki, bir yandan insan hakları, demokrasi, hukukun üstünlüğü vb. NARALARI atarken, bir yandan da çeşitli terör örgütleri ile GİZLİ SAKLI ilişkiler kurarlar. Amerika bu işi gizli saklı değil ALENİ olarak yapıyor.
Eh, Paçaları PKK ve uzantısı terör örgütlerinin kanları ile kirlenmiş bir devlet; yani Amerika, kalkmış Türkiye için “hukuksuz ve keyfi uygulamalar devam” ediyor demiş.
Bütün bu kirli ilişkilerle Amerika TEMİZ ise “Şeytan Melek; katil masum” demektir.
Takdiri basiretli okurlarımın SAFİ vicdanına bırakıyorum; VİCDAN yalan söylemez.
15 Temmuz 2016 FETÖ ihanet kalkışmasının gerçekleştirilmesine mani olmak; yani demokrasiyi savunmak ve yaşatmaya çalışmak da “keyfilik ve hukuk dışılık” mıdır acaba?
Amerika bu örgütü de, hem mutlak olarak himaye ediyor, hem de bu örgüt vasıtasıyla 15 Temmuz ihanet kalkışmasını sevk ve idare etti. İhanet şebekesi başarısız olunca da, kerhen eveleme geveleme yaptıktan sonra, bu ihanet örgütünün tüm unsurlarını TAM ve MUTLAK KORUMA altına aldı.
Eeeeee bu FETÖ ihanet örgütünün akıttığı kanlarla bütün pantolonu kanlara bulanmış bu ülke, kalkmış Türkiye için “insan hakları sicili bozuk” diyor.
Bu raporun doğruluğuna peşin olarak inananlar gitsinler Amerika’da yaşasınlar; bu ülkede, paçaları kanlarla kirlenmiş dünyanın en büyük KORSAN devletinin borazanlığını yapmasınlar.
Amerika’nın 11 Eylül 2001 Sonrası TEMİZ(!?!?!?!?) Sicili
Kendilerinin insan hakları sicilinin KAR gibi BEYAZ(?!?!?!) olduğunu söyleyen Amerika’nın 11 Eylül sonrası siciline bir bakalım.
Kongre, 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra Afganistan’da ele geçirilen El Kaide ya da Taliban üyesi oldukları RİVAYET edilen ya da iddia edilenlerin gözaltında tutuldukları sürece onlara uygulanan soruşturma yöntemlerinde “işkence sınırlarının aşıldığını” belirterek Bush yönetimine uyarılarda bulunmuştur.
Bush yönetimi bu uyarıları kaale bile almayarak uygulamalarına devam etmiştir.
Yani “eeeeyyyy Kongre üyeleri, siz ne derseniz deyiniz, ben envai çeşit işkenceleri yapmaya devam edeceğim” demeye getirmiş.
Bunun üzerine, Bush’a göre biraz daha adalet ve vicdan duygusu baskın görünen çoğu Kongre üyelerinin oyuyla, Arizona Senatörü ve 2000 ve 2008 yılları başkanlık seçimlerinde Başkan adayı olan John McCain’in de büyük destekleri neticesinde “işkenceyi her durumda yasaklayan” bir kanun çıkarıldı.
Peki, bu kanun niçin çıkarıldı?
Kongrenin uyarısından da anlaşılıyor ki, bazı PİS işler dönüyor; yani en zalimane işkenceler Guatanamo’da en vahşi yöntemlerle tatbik ediliyor.
Vicdanları tefessüh etmiş ve paçaları işkence kanları ile kirlenmiş Başkan Bush ve Yardımcısı Cheney, bu uygulamaları midesi kaldırmayan Kongre üyelerinin oy çoğunluğu ile kabul edilen söz konusu kanunun çıkarılmaması yönünde çok yoğun çabalar sarf ettiler.
Maksatları Guatanamo’daki insanlara (tabii ki Bush ve Cheney yönetimine göre bunlar İNSAN mı yoksa ZARARLI BÖCEKLER mi belli değil) kanlı işkencelerini sürdürmek.
Bu iki vicdanı ve paçaları kanlı sözüm ona Cumhuriyetçi Demokrat(?!?!) yaratıkların bütün karşı çıkma çabalarına karşın, çoğunluğun oyları ile söz konusu kanun kabul edildi.
Bush bu kanunu veto etmeyerek onayladı; fakat hemen arkasından, “millî güvenlik” gerekçesiyle kanundaki soruşturma yöntemlerine ilişkin işkenceyi her şart altında yasaklayan kurallara uymayabileceğini; yani anlayacağınız İŞKENCE uygulamalarına devam edeceğini, “imza beyanı” ile belirtti.
Bir başka ifadeyle, Başkan Bush “imza beyanı” ile terörle mücadelede gerektiğinde ülkenin güvenliği için gözaltında tutulanlara işkence ve kötü muamele yapılabileceğini beyan etmiş oldu. Yani, her türlü gayrı insani İşkenceyi yapmak bizim için bir HAK’tır demiş oldu.
Eeeeee, demek ki Amerika için işkence yapmak meşru ve insani bir uygulamaymış. Akrep için başkalarını sokarak zehirlemek ne ise Amerika için de işkence ve kötü muamele yapmak aynı şey olsa gerek.
Demek ki en vahşi yöntemlerle işkence yapmak onların sicilini bozmuyor.
Guatanamo mağduru olan ve Karaçi’de (Pakistan) taksi şoförü olarak çalışan A.R (Gerçek İsmini vermek istemedim), Eylül 2002’de bir baskında yakalandı. A.R, ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı nezaretinde 550 gün gözaltında tutulduktan sonra 2004’de Guantanamo’ya nakledildi ve 17 yıl sonra (bu süre boyunca tutuklu idi) tüm suçlamalardan aklanarak Guantanamo Körfezi’nde serbest bırakıldı.
Daha bitmedi. Bir sivil toplum kuruluşu olan Reprieve’e göre, A.R.’ye karşı açılan dava aslında yanlıştı. A.R., 2002’de H.G. adında aranan biri olarak tanımlandı ve Pakistan’da ABD personeline verildi. Daha bitmedi; ABD’liler kısa zamanda yanlış adamı yakaladıklarını anlasalar da, onu Afganistan’a götürdüler ve 550 gün boyunca işkence yaptılar. Yani “H.G.’yi bulamasak da onun yerine A.R.’ye işkence yaparız, ne fark eder ki” demeye getiriyorlar.
Aman Allah’ım şu HUKUK DEVLETİ ve ADALET anlayışının … bakın. Kıymetli okurlarım boşluğu sizler doldurun.
A.R.’nin maruz kaldığı tacizler, ABD Senatosu işkence raporunda da belgelendi.
Bir başka tutuklunun beyanları da Amerika’daki paçaları kıpkırmızı yapan İŞKENCE kanlarından haber veriyor.
2,5 yıl boyunca aşağılandığını ve cinsel tacize uğradığını söyleyen N.S., “en zalimce ve en zor olan kısmı, ‘ZİHNÎ İŞKENCE’ydi. Fizikî işkence zor, vahşice ve aşağılayıcıydı; ancak bir müddet sonra bitiyordu. Her sabah kalktığımda aklımı kaybetmediğim için mutlu oluyordum, amacım günü aklî dengemi yerinde bir şekilde bitirebilmekti. Bu, benim tek hedefimdi. Çevremde normal durumda olup da bir gece sonrasında aklını yitiren tutuklular görüyordum” dedi.
Benim BASİRETLİ okurlarım; ELLER Vicdanlara.
Söyleyin bakalım her tarafı kanlarla lekelenmiş bu KORSAN devletin Türkiye için yazdığı İnsan hakları raporu ne kadar TEMİZ; PÂÂÂK, SAFİ, HAKİKATİ YANSITIYOR.
Eh, kendisi İŞKENCE yapınca SİCİLİ KAR gibi temiz oluyor, Türkiye’de 1980’li yıllarda rastlanan işkence uygulamaları tamamen sıfırlanınca Sicili bozuk gösteriliyor.
Bir kısa not.
Zor zamanlarda, özellikle OHAL uygulamaları döneminde, ülkemizde bazı sorunlu uygulamalar yaşandı. Bu tür olağanüstü dönemlerde sorunsuz uygulamaların olmayacağı hiçbir medeni ülke yoktur. Şu anda hepsi iyi günlerin uygulayıcılarıdır. 11 Eylül 2001’den bu yana OHAL uygulanan Amerika’da, George Floid’in başına gelenleri bütün dünya gördü. Fransa’da Sarı Yeleklilerin başına gelenler herkesin malumu.
Tekrardan eller vicdanlara; söyleyiniz, bu işlerde bir terslik yok mudur?
Bence var; lütfen sizler de safi vicdani kanaatlerinizi yüksek sesle haykırın.
Ben burada sadece Batılı emperyallerin yakın tarihlerde gerçekleştirdikleri vahşetlerin sadece okyanustaki birkaç damlasına yer verdim. Okyanusu yazacak olsam, CİLTLER, hatta kütüphaneler dolusu vahşet ve dehşet kitapları ortaya çıkar.
Bugünlük bu kadar…