Paris’te PKK yetkilisi 3 önemli kadının öldürülmesi çok ilginç, mutlaka işlenmeli, üzerinde durulmalı. Fakat, bilmediğim bir konuda yazmak, yorum yapmak ta istemiyorum. PKK Bürosuna 3 kapıdan geçilerek giriliyormuş, yabancı biri olsa giremezmiş, dolayısı ile katil veya katiller PKK’lıymış, yok efendim İranlılarmış, Mossad’mış, bunlar ayrı konular, polisin üzerinde durması gereken konular. Ben bir konuyu tekrar daha kuvvetle anladım ki bu üçlü cinayet bize PKK terörünün uluslararası boyutlu olduğunun son ispatıdır. Öldürülenden Sakine Cansız’ın da Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’nin beyanına göre kendisi ile sık görüşen bir kişi olması bunu ayrıca ispat ediyor. Düşünün bir terör örgütü yetkilisi ve sık sık Fransa Cumhurbaşkanı ile görüşüyor. Herhalde özel dostluktan öte bir durumdur… Bu durum Fransa’nın da, tüm Avrupa’nın da işin içinde olduklarının göstergesidir. Tayyip Bey şimdi Hollande’a yükleniyor, “Terör örgütü ile neden ve ne görüştün, açıkla” diyor ama onu zamanında söyleyecekti. MİT durumu tespit edecek Başbakan zamanında ‘Ne görüşüyorsunuz’ diyecekti. Geçti…
Son açılım atağında dış etmenlerde dahil pek stratejik hesap yapamadığımız çok net ortada… Dolayısı ile bizim Apo üzerinden PKK ile görüşmelere başlamış olmamız, PKK’nın legalite kazanmasından ve Apo’nun Kürt meselesinin odağı yapılmasından, dolayısı ile de Apo ve PKK’nın Türkiye’nin muhattabı olabilmesinden başka çok anlamlı sonucu olmayacaktır. Yani bizim için anlamsız ve zararlı, PKK için ise yararlı ve çok anlamlı…
Peki, bizim daha ilk günden gördüğümüz, Paris cinayetleri ile de ispatlanan bu konu yalnız bize ait değil uluslararası karmaşık bir sorundur gerçeğini Tayyip Bey Başbakan olarak görememiş midir? İşin içinde uzun zamandır kalınca körlük oluşabiliyor, görülenler görünmez olabiliyor. Habur açılımı sırasında da Tayyip Bey’in verdiği beyanatlara bakın, olaylara halkın tepkisi gelince bir günde çark edişine bakın. Maalesef bu sefer de benzeri bir durum var.
“Terörle mücadele, siyasetle müzakere” Nerede kaldı Tayyip Bey’in bu ilkesi. Terör örgütünün mahkeme kararı ile tescilli başı ile müzakere ediyor, TBMM’deki siyasilerle ise kavga… BDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını şiddetle talep etmesi geçen ay değil miydi?
Hatırlar mısınız, birkaç ay önce “Tayyip Bey İçin Kırılma Tarihi” başlıklı bir yazımda 12 Ekim’de yapılan Anayasa oylamasının Tayyip Bey için bir kırılma tarihi olduğunu ve o tarihten itibaren irtifa kaybetmeye başlayacağını yazmıştım. Ardından açlık grevlerinde taviz verdi, ardından da dokunulmazlık meselesinde. Kabinde de daha önce yapmayı planladığı değişikliği bir türlü yapamadı. Dokunulmazlık meselesinde açık tavır yine kendi partisine mensup milletvekillerinden geldi. Özellikle Kürt milletvekilleri açıkça tavır aldılar ve dokunulmazlık konusu halkın dikkatinden ustalıkla kaçırılarak rafa kaldırıldı.
Tayyip Bey bugün geçen ayki tavrını, taleplerini unutmuş PKK ile görüşmeler yapıyor ve İmralı’ya 2 BDP milletvekili yolluyor. İktidarının 10. Yılını doldurmuş, yüzde 50 ile iktidarının sürdüren bir Başbakan “Silah bırakacaklar, üniter devletten taviz yok, genel af yok, ev hapsi yok” diyorsa ona kredi açmak, ‘Buyur yap’ demek gerekir. Fakat, bu başbakan Tayyip Bey gibi çok iyi bir siyasetçi, çok kötü bir devlet adamı ise asla inandırıcı olamaz.
Tayyip Bey bir süredir ne yapıyor ise memleketin hayrı için değil 2014’teki cumhurbaşkanlığı seçimleri için yapıyor. Türkiye’nin hemen hemen tüm politikalarını bu seçimlere endekslemiş vaziyette. Türkiye ise 2012’de yüzde 3’ün altında bir büyüme gerçekleştirerek 2013’e endişe ile bakıyor. Fakat, öncelikli ve önemli olan dış politika veya ekonomi değil. Toplumun durumu, moral değerleri… Toplum ne durumda görebiliyor musunuz? Sadece psikiyatrik rahatsızlıkların artışına bakın yeter…