Bugün sizle doğrudan içimden geldiği şekilde sohbet etmek, bunları size plansız aktarmak istiyorum müsaadenizle:
Bazı yorumcularımız siyaset konusunda haklı olarak hassaslar. Kendi düşüncelerine ters gelen her cümleye tepki veriyorlar. Ben de yazılarımda sık sık “Bu konuya günlük siyasetten sıyrılarak bakın” türü uyarılar yapıyorum ya, yorumcularımızda haklı olarak “Kendisi siyaset yapıyor bizi kısıtlıyor” duygusuna kaplıyorlar. Özellikle belirteyim, benim kastım siyaset yapılmaması değil, günlük siyaset yapılmaması. Çünkü hiçbir faydası yok, hatta safları keskinleştiriyor dahi. Kimse bu konularda bir bilim adamı gibi “Tarafsızlık duygusu ile gerçeği arama” peşinde değil ki, fanatizm içersinde deşarj olmaya çalışıyor. Bizim kitlenin dışındaki okuyucu yorumlarına bakın çoğunluk doğruyu aramaktan ziyade karşısındakine çok af edersiniz “geçirme” hatta “kapak yapma” peşinde. Konuları günlük siyasetten sıyırıp bakınca daha kolay tartışıyoruz. Teşbihte hata olmaz, tıpkı futbol fanatizmi gibi. Hiç tartışmaların sonunda 3-4 yaşındaki çocuklar dışında fenerli iken gassaraylı olana veya tersi bir duruma şahit oldunuz mu? Tam tersine tartışmalar tarafları kemikleştiriyor. Bu düşünce ile ben de siyasi olmama rağmen günlük siyasete girilmesini istemiyorum. Ha, bu sayfalarda siyaset yapalım, siyasetin ana konularını sık sık gündeme getirelim ama günlük siyaset gazetelerde, televizyonlarda, internette zaten çok yoğun adeta bıktırırcasına yapıldığı için bir de biz yapmayalım. Yani mümkün olduğunca yapmayalım. Konular soğuduğunda tartışalım belki doğruları buluruz, gerçeği yakalarız.
Yapılan yorumlar genellikle çok güzel. Hakikaten çok seviyeli bir grup oluştu. Hani ‘zamanımızın cemaatleri internet cemaatleridir’ diye bir düşünce var ya, burada kısmen gerçekleşti. Birbirini tanımayan, hatta isimlerini dahi bilmeyen ama birbirileri ile haberleşen, duygu ve düşüncelerini paylaşan, birbirini özleyen bir grup. En yakınlarımızdan dahi sakladığımız düşüncelerimizi açıkladığımız bir grup. Ben burada her yazımda sadece konuyu tespit edip, bir kısım fikirlerimi yazıyor, siz ise bunları genişletiyor, bu vesile farklı konulara da girebiliyorsunuz. Eğer, bu aşamada günlük siyasete girersek birbirine hakaret eden, saygı duymayan bir grup oluruz ki bu bizi kısa zaman sonra bu keyfimizden uzaklaştırır.
Bazı yorumcularımız beni iğneliyor. Sen siyasi olarak şurdan geldin, şöylesin-böylesin ne oldu da bunu yazdın, yada değiştin mi diyorlar. Ben burada bir siyasi partinin temsilcisi olarak bulunmuyorum. Kimse beni parti siyasetine girmeye zorlamasın. Partilere ilişkin fikirlerimi bir siyasi parti temsilcisi olarak yazsam hoşunuza gider mi? Aramızdan kaç kişi siyasi partilerin sitelerine girerek keyif alıyor, düşüncelerini paylaşabiliyor, yayabiliyor? Seçimler yaklaştığında belki parti siyasetine veya günlük siyasete birlikte dalabiliriz. Ha, çok istiyorsanız şimdiden de başlayabiliriz! Ben size hayır diyebilir miyim?
Bazı konuları sanki olayın birinci derece tarafı imiş, kraldan çok kralcı tavrı ile, her şeyini bilirmiş gibi tartışmayı da sevmiyorum. Örneğin, HSYK seçimleri. Yargı kendi sorununa sahip çıkmamış, bakanlığı veya basit çıkarları karşısında boyun eğmiş ise yada doğrusu budur demiş ise ben çok şey söyleyemem ki… Ben konunun dışında birisi olarak hukukçulardan adil ve zamanında bir yargı sistemi isterim, destek isterlerse mücadele ederim, siyasetin müdahalesine karşı çıkarım ama bazı yargı mensuplarının beni kullanmasına, benim üzerimden siyaset yapmaların da müsaade edemem ki... Anayasa Mahkemesi üyeleri kendileri ile ilgili anayasa değişikliğini uygun buluyorlar ise ben neyin mücadelesini nasıl yapayım?
Diğer yandan yorumcularımızın da aynı şekilde siyasileri göklere çıkarmalarını veya yerin dibine batırmalarını, bu sayfayı bir siyasi propaganda aracı olarak kullanmalarını da sevmiyorum. Ben mümkün olabildiğince yapmıyorsam karşımdakinden de bekliyorum doğal olarak… Ancak bazı konular var ki günlük siyasetin veya parti siyasetinin konusuna girse de yazmak kaçınılmaz. Hatta yazmamak vebal. Siz bazı örneklerini de veriyorsunuz…
Bir de çok iyi bilmediğim, henüz yeterince hazır olmadığım konulara girmekten kaçıyorum. Size ve özüme karşı mahcup olmak istemiyorum.
Bir çırpıda kafamdakileri yazmaya çalıştım. Eksikler kalmıştır, sürçülisan olmuştur, bir daha ki sefere tamamlarım. Ancak kısaca demek istediğim şu ki, ben sizlerle samimiyet arıyorum, sohbet arıyorum ve doğruyu arıyorum. Şimdiye kadar bunu burada umduğumun ötesinde buldum. Teyze’den bir kerelik misafirlerime kadar herkese çok teşekkürler.
Özellikle belirteyim ki bu yazı hiçbir yorumcuyu hedef almamıştır.
Belki de Ayşe Hanım’ın yazısına konu ettiği, Asr Suresi’nde açıklanan “ziyanda olan” insan olmak istememin yansıma ve basit aforizmalarımı yazmaya çalıştım.
Neyse çok derine dalmadan size bir fıkra anlatayım;
Temel Gürcistan’a gidip gelmiş. İdris ve Yunus sormuş, “Til pilmeduğun içun çok zorluk çektin mu?” Temel cevaplamış, “Pen degil amma Gurcilar çok zorluk çektı!”
Şimdi siz de “Nereden çıktı bu yazı?” diye zorluk, sıkıntı çekmeyin.
Çekerseniz de lütfen yazın.