17 Aralık operasyonları ile başlayan süreç, boyut değiştirerek hala devam ediyor.
İktidar partisinin, ‘paralel hukuk’ olarak isimlendirdiği savcı ve hakimler tarafından, Ak Parti’yi itibarsızlaştırarak devirme niyeti olduğundan şüpheleri yok.
Bu toz dumanda kamuoyuna yansımayan ilginç bir bilgiyi paylaşmak istiyorum.
Başbakan Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ı şüpheli olarak ifade çağıran savcı Muammer Akkaş’la ilgili ve henüz ispatlanmamış bir iddia!
Ama tarihe not düşecek kadar da ciddi bir bilgi!
Dosyadan el çektirilen savcı Muammer Akkaş’ın, 17 Aralık operasyonunda, Necmettin Bilal Erdoğan'a yönelik yetki sınırlarını da zorlayarak Kısıklı’ya polis gönderdiği söyleniyor.
Akkaş’ın gönderdiği polisler ve Başbakan Erdoğan’ın korumaları arasında sert tartışmaların yaşandığı, Bilal Erdoğan’ı ifade götürmek isteyen polislerin elleri boş dönünce, savcı Muammer Akkaş’tan azar işittiği söyleniliyor.
Tüm bu telaş ve gargaraya getirilmeye çalışılan hukuk karşısında, 17 Aralık operasyonları ile başlayan sürecin, hükümete yönelik algı suikastı olduğuna dair kanaat giderek ete kemiğe bürünüyor.
Başbakan hangi medya patronuna kızıyor?
Başbakan’ın, kısa süre önce, “28 şubat’ın medya ayağını ortaya çıkaracağız.” sözleri, özellikle İstanbul medyasında belirgin bir paniğe yol açtı.
Erdoğan’ın bu sözlerinin, 28 Şubat davasında yargılanan Çevik Bir’e, tutuksuz yargılama kararı çıkmasının ardından gelmesi, sözlerin kıymetini daha da arttırıyor.
Başbakan Erdoğan, şu anda, 28 şubat soruşturmasını yürüten iradenin tarafsızlığına inanmadığını ve bu süreci tekrar canlandıracağını ilan ediyor.
Yani, 28 Şubat sürecini sorgulayan hukukun, ‘paralel hukuk’ olduğunu ima ediyor.
28 Şubat sürecinde aktif rol oynayan büyük medya patronu ve yazarların kim olduğu biliniyor.
Başbakan, o büyük medya patronu ve himayesindeki bazı yazarlara, “28 Şubat’ın medya ayağını ortaya çıkaracağız.” sözleri ile güçlü bir işaret verdi.
Başbakan, yakın çevresine göre, büyük gazeteye olan sitemini şöyle aktarıyor;
“Muhalefet edilecekse, muhalefet edilir. O gazetenin yayın politikasıdır der, kabul ederiz ama bir süre normal, kafaya esince, ya da o anki konjonktür işine yarıyor diye bize manşetlerden muhalefet ediliyorsa, iyi niyeti sorgularız. Geçmişin de bugünün de hesabını sorarız!”
Yiğiner gitti!
ANKESOB Başkanı Mehmet Yiğiner’le ilgili bir düzineye yakın somut eleştiri yazıları kaleme aldım.
Yiğiner, aynı zamanda Ankara Şoförler Odası Başkanı.
Daha doğrusu başkanıydı.
Birkaç gün önce yapılan genel kurulla, yerini, İzzet Yıldırım’a bıraktı.
Mehmet Yiğiner olayı ile bir kez daha ortaya çıktı ki; kamuoyu dinamikleri, doğru yazı ve haberlere karşı hala duyarlı.
Yeni başkan İzzet Yıldırım’ın da bu süreçten gerekli dersleri çıkarmasını öneririm.
Yıldırım’a, ilk icraat olarak taksi bekleme ücretlerindeki soygunu bitirmesini öneririm.
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…