Yine üst üste birkaç yazımı yazamadım. Önce Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı hakkında verdiğim gensoru aniden gündeme geldi, yazımı yazamayıp konuşmamı hazırlamak zorunda kaldım, sonra ise Newyork’a BM toplantısına görevli olarak katılmam gerekti. Her ikisine de sırası geldikçe yazılarımda değinmek istiyorum. Yüzde yüz haklı olduğum gensorunun TBMM’ce reddedilmesi beni üzdü ama Manhattan gibi global kapitalizmin merkezinde yoksullukla mücadele ve kalkınma arayışı toplantısı yapılması da bana oksimoron ve ilginç bir durum olarak göründü. Bir ara bunları sizlerle paylaşırım. Ha! Newyork dönüşü Çarşamba gecesi yazımı yazdım ama bilgisayarın kendini kapatıp açacağı tuttu, yazı gitti… Kısmet değilmiş dedik, sizinle buluşmak için Pazartesini bekledik.
İnsan yurt dışında iken ülkesini daha fazla kıyaslama imkanı yakalıyor ve nedense bir az daha derinlikli, global, makro diyecektim, kelimeyi tam yakalayamadım ama kısaca farklı bir değerlendirme yapabiliyor. BM’de tüm devletlerin temsil edildiği o özel mekanda bir kez daha anlıyorsunuz ki Türklerin ve Türkiye’nin çok büyük potansiyeli var ama Türkiye o potansiyeli yeterince kullanamıyor… Kafkaslar, size yakınlık hissediyor, Balkan ülkeleri sıcak bakıyor, İslam ülkeleri eğer güçlüyseniz zaten arkanızda, Akdeniz ülkesisiniz, Avrupalısınız, Asyalısınız, Amerika ile özel yakınlığınız var, stratejik avantaj taşıyorsunuz… Bunların sağladığı avantajlara 2 günlük bir toplantıda bile toplantı sırasında, yemek esnasında veya koridorda tanıklık edebiliyorsunuz…
Tüm bu potansiyele rağmen Cumhurbaşkanımızı, Başbakanımızı uluslararası 1. Ligden kimsenin kabul etmediği sefil bir durumdayız. Dış işleri mensuplarına baskı yapılıyor, mutlaka ziyaret ayarlayın, ziyaretçi gelsin diye ama ne Amerika, ne de Avrupa zorunlu olmadıkça ilgilenmiyorlar dahi… Erdoğan keyfe keder Saray’ından çıkıp uçağına doldurduğu adamlarıyla Güney Amerika turuna çıkıyor ama onu da mutat olmayan bir şekilde erken bitiriyor. Gerekmediği halde ABD Houston’a uğruyor ama bir gelenek gibi olduğu halde ABD Başkanı bu ülkesini ziyaret eden Cumhurbaşkanı’na bir nezaket telefonu dahi etmiyor… Hatta ABD’ye giden bir bakanımız hiçbir yetkiliyle görüşemeden buradan ayrılmak zorunda kalıyor… Dış politikamız gerçekten sefil durumda…
Önceki yıllarda AB’nin, ABD’nin, bölgenin gözde ülkesi bugün dışlanmış ise, bölgesinde dahi en önemli merkezlere büyükelçi gönderemiyor ise sorumlu Hükümettir, iktidardır, tepe yöneticileridir. Yalnızlaşmış isek bunun çok önemli 2 sebebi var;
1-Yapılan hırsızlığın, yolsuzluğun tüm dünya farkında. Tapeli, ses kayıtlı, ayakkabı kutularıyla ispatlı hırsızlık uluslararası camiada bizden daha fazla etki yaratmış durumda… Kimse nezdinde itibarımız yok. Rüşvetçi, yolsuz bir yönetim algısı oluşmuş durumda…
2-Bizimkilerin terör örgütlerine destek olduklarına inanılması, özellikle bu MİT TIR’ları meselesinin ayyuka çıkmış olması ve belki de bu gerekçeyle teröre destek veren ülkeler kategorisine sokulacak olmamız bizi yalnızlığa itiyor… Hatta Hakan Fidan’ın da Erdoğan’a rağmen istifa edip bir an önce dokunulmazlık zırhına sarılmaya çalışması bu sebepten…
Yukarıda anlattım, potansiyelimiz var ama kullanamıyoruz. Ülkeyi yönetenler maalesef çoğu zaman yetersizler. Geçmişte de bir çok dönem yetersizlik söz konusu oldu ama bu seferkiler yetersiz, ahlaksız ve muhteris. Eskiler bu tiplere kifayetsiz muhteris demişler… Kifayetsiz muhterisler potansiyelimizi kullanamıyorlar…
Genç deve annesine sormuş, "Anne, bizim ayaklarımız neden bu kadar büyük?" Anne deve cevap vermiş, “Çölde kuma batmamak için, yavrum" Genç deve tekrar sormuş, "Peki kirpiklerimiz niye bu kadar gür?" Anne tekrar cevap vermiş, "Çölde kum fırtınalarında kum kaçmasın diye" Merakı yatışmamış olan genç deve bir soru daha sormuş, "Bizim niye hörgüçlerimiz var?" Anne deve sabırla yanıtlamış, "Çölde çok uzun süre susuz idare edebilmek ve suyu depolayabilmek için yavrum" Sonunda dayanamayan genç deve sormuş, "Peki anne, bu hayvanat bahçesinde ne işimiz var?"
Evet, bu soruyu biz de herkes ama özellikle gençlerimiz de sormalı; Bu potansiyelimiz var madem neden biz bu durumdayız?