Ertuğrul Özkök bir köşe yazarının medyum aracılığı ile ölmüş annesiyle olan konuşmasını sütununa taşımış.
Kazara sıradan bir fani Özkök’ün yazdıklarını kaleme alsa; “İrtica hortladı… Bu çağda bu kafa…” gibi klişe sözcüklerle bombardımana tutulacağını söylememize gerek bile yok.
Özkök renkli bir kişilik.
Ne kadar eleştirsek bile Özkök’ün içindeki çocuk kendisine sempati duymamıza yetiyor.
Muhtemelen evde uzaktan kumandalı arabalarıyla oynayan, arkadaşlarına çocukça sürprizler yapan bir dünyası da var Özkök’ün..
Neyse…
Sayın Özkök rahat olsun.
Ölmüş bir ruh gelip kimseyle konuşmaz.
Zaten ölen kişinin yeterince derdi var.
Ölen kişi meşgul yani.
Bu dünyanın kapsama alanı dışında.
Peki, Özkök yalan mı söylüyor?
Hayır.
Gelen kim peki?
Gelen üç harfli canlılar.
“Peki, o kadar soru içinde bazı cevapları nasıl biliyorlar? Nasıl bazı söyledikleri çıkıyor?”
Üç harfliler 1 saniye sonra ne olacağını bilmezler ama geçmişe ait tüm bilgileri, en küçük detaylarıyla hafızalarında taşırlar.
Bir bilgisayarın Hard disk’ini düşünün.
Tek tuşla tüm bilgilerinizi önünüze sermeniz mümkün.
Aynen böyle.
Kendi kendime sorduğum, “Peki, bu üç harfliler geleceğe ait bazı bilgileri nasıl biliyorlar?” sorusunun yanıtı da yine bu bilgisayar örneğinde saklı.
Üç harfliler, yaradılışlarında geçmişe ait tüm verileri saklama kabiliyetleri olduğu için, bu veri tabanını geleceğe yönelik tahminlerde kullanırlar.
Bir doktor düşünelim;
Hastasının ciğer, kalp, böbreğinin iflas ettiğini röntgen cihazından görerek, “Ömrünüz 6 ay kaldı” dese ve bu hasta 6 ay sonra ölse, biz bu doktora medyumluk sıfatını yakıştırabilir miyiz?
Hayır.
Doktor elindeki verilerle sağlam bir değerlendirme yapmıştır.
Durum budur yani.
Bir parça tasavvuf bilenlerin net değerlendirmesi budur.
Sayın Özkök yazdıklarımı ukalalık olarak adlandırmasın lütfen.
Durum bu…
Ben ne yapayım?
Madem mevzu açıldı bu üç harfli arkadaşların başka bir tuzağını daha arzedeyim de, bazı muhterem yazarlarımızı üç harfliler bir köşede sıkıştırmasınlar!
Bazı medya mensubu arkadaşlarımız haber sıkıntısı çektiklerinde sık sık ”Flash… Flash… Yeniden dünya’ya gelen Çorumlu Keziban, önceki yaşantısının tüm bilinmeyenlerini bize anlattı. Meğer bizim Keziban daha önceki yaşamında Kleopatra’ymış. Keziban, Cleopatra’nın en gizli sırlarını nasıl biliyor? Birazdannnn..” anonslarının eti ve kemiğini beraberce ayıralım.
Konuya hızlı girdiğim için üç harflilerin kuran’daki yerini yazmayı unuttum.
Zariyat suresi. 56. ayet. Şöyle der, “Ben cinleri ve insanları bana kulluk etsinler diye yarattım…”
Kuran’a inananlar için cinlerin varlıkları mutlak gerçektir.
Cinler de aynı insanlar gibi iyi ve kötü olarak ayrılırlar.
Cinlerin kötüleri şeytan tayfasındandır.
"Hani biz meleklere: Ad em'e secde edin, demiştik; İblis hariç olmak üzere, onlar hemen secde ettiler. İblis cinlerdendi; (Kehf, 18:50)
İşte bu kötü arkadaşlar, evreni paylaştıkları insanoğluna yine görevleri (sınavları) gereği nanik yapmak için pusudadırlar…
Musallat oldukları kişiye geçmişe ait tüm bilgileri beynine yükleyerek o kişiyi sanki geçmişte yaşamış hissi verirler.
Hepsi budur Sayın Özkök.