Toker Yayınlarında, ünlü gazeteci-yazar dostum Rahmi Turan’ın, Cumhurbaşkanları ve Başbakanlardan Dinlediğim MUHTEŞEM FIKRALAR kitabını basmıştık. Kitap, okuyucudan çok büyük ilgi gördü, daha bir ayı bile dolmadan satıldı tükendi.. Hemen ikinci baskı çalışmalarına başladık. Kitabın baskı malzemelerini matbaaya gönderirken, bu arada Vahşi ve Güzel kitabımızın da tükenmek üzere olduğunu gördük.. Hemen onun da yeni baskısının yapılmasına karar verdik.
Ne var ki, şimdi baskı işleri, Vahşi ve Güzel baskısının yapıldığı yıllardakinden çok farklı. Teknikler, makinalar, matbaalar her şey değişti.. Fatihin Fedaisi Kara Murat dizimizin 1 numarası olan o kitabın ilk baskısını, entertipte dizdirmiş, mürettiphanede sayfalarını düzenletip düz makinada bastırmıştık.. Ama şimdi bunların hepsi ortadan kalktı.. Kitaplar, e-Kitap formatında hazırlanıp filme alınıyor, kalıbı çekilip ofset makinasında basılıyor.. Muhteşem Fıkraların filmleri zaten elimizde bulunduğu için 2. Baskısı bir günde yapılıp tamamlandı. Ama Vahşi ve Güzelin düz baskılı sayfalarının taranıp, filmlerinin hazırlanması çok zaman alıyor.. Bu faaliyetlerin bir bölümünde bana da görev düşmekte..
İşte şu anda elimde bu kitap var, üç dört gündür onunla meşgulüm..
Ama itiraf etmeliyim ki, böylelikle kitabı zevkle, severek bir kere daha okumuş oluyorum.. Bu sayede, tarihsel bilgilerimi tekrarlamış, üzerinde durmayıp unuttuklarımı bir kez daha hatırlamış oluyorum.. Bu yüzden, bana bu zevki yaşatmış olan Rahmi Turan kardeşimi bir daha tebrik ediyor, kendisine teşekkürlerimi ve takdirlerimi sunuyorum..
Vaktiyle severek izlediğimiz Kara Murat filmlerini gözlerimde yeniden canlandırıyor, filmin kahramanı Cüneyt Arkın’ı bir kez daha alkışlıyorum..
Tabii ki, bugünkü gençlerimize ve herkese Kara Murat’ı okumalarını tavsiye ederim.. Kara Murat dizisindeki kitapların, gençlerimize tarihimizi okuma ve öğrenme zevki aşılayacağından da eminim..
Yetişkinlerimiz, büyüklerimiz de, bu kitap sayesinde Fatih Sultan Mehmeti ve döneminin tarihi olaylarını, bir kez daha hatırlayacaklar, Ege adaları, bugün Yunan işgaline uğramış 18 adamızla ilgili önemli bilgilerini tazele fırsatı bulacaklardır.
Kara Murat dizisini Rahmi Turan, 1971 yılında, Genel Yayın Müdürü olduğu Günaydın gazetesinde yazmaya başlamıştı. Bunlar çok kısa süre içinde en çok ilgi geçen tarihi tefrikalar olmuştu.. Günaydın büyük tiraj rekorları kırmış, bu arada bir dergi de yayınlanmıştı. Kara Murat dergisi yüzbinler satmış, Kara Murat dizisinin filminin çekilmesi istenmiş, Yeşilçamda film şirketleri birbirleri ile yarışmışlardı. Rahmi Turan’a bu konuda teklifler yağdırmışlardı.
İyi hatırlıyorum, o zaman Rahmi Turan, Tüker İnanoğlunu tercih etmiş, Kara Murat filmlerini onun çevirmesini istemişti. Filmlerde, Kara Murat rolünü de Cüneyt Arkın’ın oynamasını istemişti. Filmde onun rol arkadaşı da Hale Soygaziolmuş, film gişe rekorları kırmıştı..
Kara Murat dizisindeki kitaplardan 7’sinin filmi yapıldı.
Kara Murat’ları kitap halinde basma işini ise Yayınevi olarak biz yerine getirmiştik.
Dizideki Vahşi ve Güzel, Ölüm Yolu, Aşk ve Kan, Kardeş Kanı ve Kızlar Manastırı kitaplarını bastık..
İşte şu günlerde tükenmiş olan Vahşi ve Güzel’in yeni basım çalışmaları içindeyiz.
Kitabın ilk baskısının önsözünde, şu tanıtım satırlarım yer almaktaydı:
“Kara Murat gerçek bir Türk'tür.
Yiğitliğin, mertliğin sembolüdür.
Kralların, imparatorların önünde bile boyun eğmeyen eşsiz bir savaşçıdır.
Kadınların sevgilisidir.
Her Türk onda kendi ruhunu, özünü buluyor.
Bu serüvenleri zevkle okuyacaksınız. “
VAHŞİ VE GÜZEL’DEN SATIRLAR
Vahşi ve Güzel romanı, Midilli adasında, eşkıyaların takibinden kurtulmak için kaçan bir genç kızın kurtarılması için sarfettiği yalvaran sözleri ile başlar..
— Ne olur bana yardım ediniz! Beni, peşimden gelen şu haydutlardan kurtarınız!
Sesi titremekte, kalbi parçalanacak gibi çarpmakta;
— İçinizde bir kadına yardım edecek kadar yürekli hiçbir erkek yok mu?
diye sızlanmaktadır.
Onu izleyen herkes ise korku içinde susmaktadır.
Bu sırada, Midilliye iş aramaya geldiğini söyleyen bir genç ayağa kalkar.. Bu Kara Murattır..
Ve serüven başlar..
***
“Tarabya köşküne yaklaşan atlıların sesi duyuldu. Elen, yağmur sularının dere gibi aktığı camdan bakarak, dışarıyı görmeye çalışıyordu. Fenerli kuledeki nöbetçi, birileriyle konuşmak ister gibi aşağıya doğru eğilince, heyecandan boğulurcasına haykırdı:
— Geldi.. O geldi!.. Asma köprüyü indirsinler...
Aynı anda avlunun ötesindeki kulede nöbet bekleyen asker eğilerek bağırdı:
— Kim o?
— Yabancı değil. Prenses Elen'in konukları..
Elen heyecandan yerinde duramıyordu...
Asma köprünün yavaş yavaş indiği, büyük demir kapının gıcırdayarak açıldığı görüldü.
Dört atlı avluya girdi.
Prenses Elen'in kalbi parçalanacak gibi çarpıyordu. Sevdiği adam nihayet gelmişti. İşte bu dört atlıdan biri oydu...
…. Genç kız birden yağmur altında avluya geçip, iç kapının önünde duran atlıların üç kişi olduklarını gördü. Şaşırdı.
Dış kapıdan girerken dört kişiydiler.. Şimdi üç kişi..
Peki, Öteki atlı ne olmuştu?
… Az sonra, salonun büyük kapısı açıldı, eşikten başını uzatan Aleksandra:
— Konuğunuz geldi Prensesim! deyip çekildi.
İçeri, 22 yaşlarında genç bir adam girdi.
Ortadan biraz uzun boylu, geniş omuzluydu. Kartal gagası gibi bir burnu, kartal gibi keskin bakışlı gözleri vardı. Belinde, topuklarını döven uzun bir kılıç sallanıyordu.
Tanınmamak için bir Bizanslı gibi giyinmişti. Oysa bu, Türklerin Padişahı İkinci Mehmet idi.
Adı tarihlere Fatih Sultan Mehmet olarak geçecek olan genç hükümdarın adımlarını atışında bile, kendine güvenen insanların rahatlığı, herkesi önünde diz çöktürmeye alışmış kimselerin sertliği vardı:
— Sanırım vaktinde geldim...
Elen mutlu bir gülümseme ile:
— Biraz geciktiniz, dedi.”
Kitabın ilerleyen sayfalarında, Zağanos Paşa’nın hizmetleri, Fatihin sevgilisi Elen’in babası Grandük Notaras’ın öldürülüşü, bu yüzden kızın Türklere düşman olarak gizlice Midilli’ye kaçışı, Kara Murat’ın onu İstanbul’a getirmekle görevlendirilişi ve Midillideki maceraları işlenmektedir.
(*) KARA MURAT/ Rahmi Turan.. Toker Yayınları- www.tokeryayinlari.com Tel: 0535 3199349 ve [email protected]