Türkiye dün, yakın dönemin en büyük operasyonlarından birisi ile uyandı.
Yazımı kaleme aldığım dakikalarda, 3’ü Bakan oğlu, 37 kişi ifadeleri alınmak için gözaltına alındı.
Dün yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin her boyutuyla çok ilginç bir sürece girdiğini gösteriyor.
Ortada iki olasılık var;
Ya hükümet yanlışların üzerine gidiyor;
Ya da birileri hükümetin üzerine!
Suçu sabit olan kim olursa olsun, gereken cezaya çarptırılması özgürlüğümüzün teminatıdır.
Ancak;
Kamuoyunun zihnini bulandıracak, güçler savaşı gibi algılanacak her fotoğraf, bu çatışmanın içinde olanlar kadar, hepimiz için de ağır problemler getirebilir.
İktidara muhalefet eden siyasetin doğasında, “Ortalık karışsın, biz toplarız” güdüsü vardır.
Sevimsiz olsa da, bu anlaşılır bir durumdur ancak;
Düzelmeyecek şekilde bozulan bir düzen, muhalefetin de sonu olur.
Türkiye bir an önce, yargı, siyaset, cemaat ilişkilerini demokratik olgunlukla normalleştirmelidir.
Sağ seçmen, “Derin dondurucudan” çıkmıyor!
Mevcut muhalefetin yetersiz kaldığını düşünerek, Ak Parti’ye alternatif meydana getirmek isteyen siyasi unsurlar, her baharda çiçek açmak isteseler de, atacakları tohumları taşıyacak rüzgar bulamadıkları için hasat toplayamıyorlar.
Sağ seçmen, merkez sağın mevcut partilerine oy vermediği gibi, yeni parti kurulmasına da destek vermiyor.
Bu sorunun muhatabı her ne kadar sosyolog ve psikologlar gibi gözükse de, yanıtın çok yakın ve net olmasından dolayı görülmediğini düşünüyorum.
Sağ seçmen kendisini ısrarla derin dondurucuda saklıyor.
Merkez sağın mevcutlarına oy vermediği gibi, yeni parti kurulmasına da omuz vermiyor.
Sağ seçmen, sola oy vermediği için filmin finalinde ‘derin dondurucudan” çıkarak, en güçlü gördüğü Ak Parti'de buzlarını çözüyor.
Şu süreçte görüyoruz ki;
merkez sağ kitle siyasette hala belirleyici.
Ak Parti, CHP ve MHP’nin belediye başkan adaylarına göz atarsanız, bu yazdığımı realize edebilirsiniz.
Kayboldu!
Önce, Ankara Esnaf Odası Başkanı Mehmet Yiğiner Vakasını hatırlatalım;
Yiğiner, Başkanı olduğu Ankaragücü Kulübüne, mahalle baskısıyla bağış yaptırdı.
İş yapmayan 14 minibüs sahibini, çok para kazanan yerlere kaydırarak, her biri ayrı ayrı, Ankaragücü’ne 120'şer bin TL bağış yaptırdı.
Hem minibüs esnafı, hem de futbol kulüpleri açısından haksız rekabet olduğu halde, ne Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören’den, ne de bir kamu yöneticisinden ses çıkmadı.
Ankara’daki afişlerden gördüğüm kadarıyla, Yiğiner, yakında seçime girecek.
Kendisine oy vermeyi düşünen delegeler, Yiğiner’e şu soruları sormalı;
Her esnafın başkanı olmanız gerekirken, neden bağış karşılığında esnafın bir bölümüne ayrıcalık yaptınız?
Ankaragücü’ne yapılan bağış miktarı nedir?
Bu paraları nerelere harcadınız?
Sessiz kalarak neyi kapatmaya çalışıyorsunuz?
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…