Geçen hafta yazdığım Avusturya ziyaretimden sonra referandum çalışmalarım diğer partili arkadaşlarım gibi hızlanarak devam etti. Çeşitli vesilelerle İstanbul, Trabzon, Rize, Amasya, Eskişehir ve Ankara köylerine gittim. Ziyaretlerimde özellikle “evet” cenahının, iktidarın güçlü olduğu yerlerde çalışmayı tercih ettim.
Gittiğim yerlerde kahvehanelerde, çay ocaklarında, cami avlularında, esnaf ve ticaret odalarında, STK’larda, dükkan ziyaretlerinde, pazar yerlerinde ve sokakta konuşmalar yaptım. Muhakkak ki konuşmalarımın içeriği karşımdaki kişilerin seviyesine göre değişti. Ancak tüm konuşmalarımda şu vurguyu mutlaka yaptım; ‘Bir kişi hem cumhurbaşkanı, başbakan, kendi partisinin genel başkanı oluyor, hem de bakanlar kurulunun ve genel kurmay başkanının yetkilerine haiz olarak yargıyı kontrol edebildiği gibi hem de TBMM’nin kanun çıkarma yetkisine ortak oluyor. Böyle bir yetkiyi vermek uygun mudur? Millete referandumda sorulan kısaca şimdikinin yerine Esat veya Azerbaycan tipi bir sistem getirelim mi, sorusu. Evet denir mi buna?”
Çalışmalarımız son güne kadar devam edecek. Gittiğim yerlerde eş, dost, akraba, arkadaş, partili ve vatandaşla çok çok güzel diyaloglar paylaştık, çirkin hiçbir olay yaşamadık. Tabi komikleri de var ama bu yazımda sizinle referanduma ilişkin bana ilginç gelen birkaç tespitimi paylaşmak istiyorum.
-Genellikle referandum zamansız, faydasız ve gereksiz bulunuyor. Özellikle AKP’liler bu görüşlerini sohbet ilerledikçe ve baş başa iseniz açıklıyorlar.
-Hayır diyecekler niyetlerini korkudan dolayı, az da olsa evet diyecekler ise evet demekten utandıklarından dolayı açıklamıyorlar. İşin esası ise şu; hayırcılar zarar görme korkusu, evetciler ise kendilerine gerekçe sorulma korkusu ve cevaplayamama utancı yaşıyorlar.
-CHP’nin bu referandum bir genel seçim değil, iktidar değişmeyecek çabasında olmasına rağmen hemen herkes bu işin çok önemli siyasi sonuçları olacağının farkında. Yani referandum aslında bir güven oylamasına dönüşmüş durumda.
-CHP’nin tansiyonu düşürme, konuyu AKP-CHP ve Erdoğan sorunu haline getirmeme çabası ise tutmuş durumda ve takdir ediliyor.
-Evetciler çok farklı yerlerde yaptığım tespite göre katiyen Anayasa değişikliklerine ilişkin soru sormuyorlar. Soruları klasik politika ile ilgili konular veya basit yorumlar oluyor. Eğitim seviyesi düşük çoğunluk “Neden Avrupa ülkeleri hayır diyor?” sorusunu mutlaka soruyorlar. Cahil birine bu konuda ikna edici cevap vermek çok zor. Uluslararası ilişkileri, AB’nin önemini ve siyasi istismarı anlatmak çok uzun zaman alır. Ayaküstü kısa cevap vermek gerek. En fazla İsrail’de evet diyor, Ruslarda evet diyor diyorsunuz. Yine itiraz ederse Barzani’de evetci diyorsunuz bu seferde nedense CHP’yi kötülüyorlar.
-Geçen hafta en çok sorulan sorulardan biri ise “Kılıçdaroğlu neden fes midir nedir diye yalan söylüyor?” oldu. Yani şu Erdoğan’ın fesih yetkisi olduğunu bile bile son çare olarak Kılıçdaroğlu’nu polemiğe çekmek için “Fesih yetkisi varsa istifa ederim” dediği konu. Az çok eğitimli çevrelerde bu iddia evetcilere zarar verdi ama cahil kesimde maalesef karşılık bulmuş. Zorlandığım konulardan biri de bu oldu. Konu basit ama hiç anlamayan birine daha da basit nasıl anlatacaksınız ki? Allah’tan sorunun yanlışlığını gören bir evetci mutlaka benden önce müdahale ediyordu genellikle…
-İkna sınırına kadar gelenlerin ise söyledikleri şu oluyor; “Yaşamadan göremeyiz. Görelim bakalım dediğiniz gibi mi?”
Gerçekten zor iş, eğer gerçek bir evetci bulmuşsanız ve sorularının kafasında cevapları oluşmuş ise onu ikna etmek gerçekten zor iş….
Eğer “Tayyipçi” ise nerede ise imkansız…
Sanki karşımda çıkarı olanlarla, cahillerin ittifakından oluşan bir evet ordusu var. Ancak hayır’ların daha fazla olduğundan eminim…
Niyetimiz Hayır, İstikametimiz Hayır, Akibetimiz Hayır olsun.