Talat Atilla Öcalan test edildi! Değişim var! Tüm arşivi yaktılar! 'Tekbirlerle gömün beni!' |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN Çakralar ve Uyanış |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva EGO İŞÇİLERİ |
Cengiz Altınsoy Benim güzel memleketim... |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar SU ÜSTÜNDE İKEN SU İÇİNDE OLMAK |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Sima Güleser Polat İPİN UCU KAÇTI! |
Uğur Özteke SAĞLIKTA KANDIRMACA YENİDEN Mİ BAŞLIYOR? |
Türkiye’de çoğu meseleler, gerçek zemininde tartışılmıyor.
Çoğu kereler meseleler, bir hadise meydana geldiğinde, o hadise ekseninde tartışılıyor.
Mesela bir kadın cinayeti yaşanmışsa, bütün sözler o cinayet üzerinde odaklanıyor. Peki, “bu cinayette asıl mesele nedir; nasıl ve niçin işlenmiştir; bunları önlemek mümkün müdür; bundan sonra ne yapılmalıdır; geçmişte ne tür ihmaller söz konusudur; kamusal makamların bu cinayetin önlenmesinde bir ihmali var mıdır; bu cinayeti işleyen cani hangi saiklerle bu canice fiili işlemiştir; eğitim, ıslah ya da daha başka yollarla bu tür vakaların önlenmesi mümkün müdür; mümkünse neler yapılmalıdır? gibi soruların cevabının aranması yerine, sadece cinayete odaklanılıyor.
Benzer durum sahipsiz köpekler ve diğer hayvanlar için de söz konusudur.
Aslında mesele sahipsiz köpeklerle alakalı değil, yabani hayvanlarda da benzer meseleler söz konusu, ama bu yazıda sadece sahipsiz köpekler üzerinde durulacaktır.
Konya’daki Köpek İtlafı
Geçenlerde Konya’da Hayvan Rehabilitasyon Merkezinizde bir köpek öldürüldü. Rehabilitasyon Merkezinde çalışan bir görevlinin bir köpeğin başına kürekle vurarak öldürdüğüne ve bir diğer görevlenin de söz konusu köpeği iple sürüdüğüne dair görüntüler sosyal medyada yayınlanınca, hadise çok büyük yankılar meydana getirdi.
Bu görüntülerin sosyal medyada yayılması üzerine, Konya Büyükşehir Belediyesi resmi sosyal medya hesabından şu açıklama yapıldı: “Rehabilitasyon Merkezimizde yaşanan olay gece tüm yönleriyle incelenmiştir. Sabahın erken saatlerinde ilgililer ivedilikle açığa alınmış, sorumlular hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmuştur. Konya İl Emniyet Müdürlüğü ekipleri şüphelileri gözaltına almıştır”.
Muhtemelen bu konu da, bazı konuşulacak hususlar görmezden gelinerek, aşırı tepkisellik içinde konuşulacak, köpeği öldüren kişiler hakkında lanetler yağdırılacaktır.
Unutmadan bir de, köpeği itlaf eden kişinin savunmasına bakalım:
“Ben (M.B.), sağlık teknisyeni olarak çalışıyorum. Olay günü barınaktaki hayvanlara parazit aşı ve ilaçlama uygulaması yapıyorduk. S.Ç içerden getirilen köpeği tutmaya çalışıyordu. Fakat köpeği tutamadı. İlk olarak köpek bana saldırdı. Ben de kendimi korumak için köpeğe kürekle 1 kez vurdum. S.Ç köpeği kontrol altına alsa da o panik ile 2 kez daha köpeğin kafasına kürekle vurdu. Köpek şoka girdi. Daha sonra tıbbi müdahalesini yapıp kafesine gönderdim. Benim bu olayla ilgili 3 günlük sağlık raporum bulunuyor”.
Peki, M.B.’nin bu ifadeleri doğru mudur; köpek hakikaten kendisine zarar vermiş midir; aldığını söylediği rapor var mıdır; varsa bu raporda neler yazmaktadır; şayet doğru ise ilgili kişi ne yapmalıydı; “ey köpek gel benim istediğin her yerimi kemir; karnın doyunca da ben seni (hayatta kalır ise) ilaçlıyayım” mı demeli idi; bu hayvanlar hakkında parazit aşısı yapılırken onların zarar vermelerini önleyecek ne tür tedbirlerin alınması lazım; bu aşıları yapan kişiler lüzumlu eğitimleri aldılar mı; ilgili görevlinin daha başka türlü davranma imkân ve ihtimali var mıydı? Bütün bu soruların cevaplanması, bundan sonra neler yapılabilir? Sorusunda odaklanan meselenin halli için yapılabilecekler üzerinde odaklanılması gerekir.
Olaylar, tepkiler ve olay sonrasında ilgililer hakkında başlatılan soruşturmalara ilişkin bilgiler özetle bu şekildedir.
Sahipsiz Köpeklerin İnsanlara Verdikleri Zararlar
Ben burada bir hüküm cümlesi ile başlamak istiyorum:
“Bin tane köpek, bir insan kadar değerli değildir. Devlet, insanları, diğer insanlara karşı korumakla yükümlü olduğu kadar, hayvanlardan gelebilecek zararlara karşı koruyucu önlemleri almakla da mükelleftir. Bu sözden, hayvanların değersizliği neticesi çıkarılamaz. Elbette ki hayvanlar da değerlidirler; onlar da can/hayat sahibidirler. Hiçbir hayata, meşru müdafaa vb. şartlar oluşmadıkça zarar verilemez. Hiçbir canlının hayatına sebepsiz yere son verilemez; bunun tarafımdan kabulü mümkün değildir”.
Bu belirlemeyi yaptıktan sonra, kısaca bir de yaşananlara temas edeceğim.
Bugün sokaklarda, sayısını bilemediğimiz kadar köpek, serbestçe dolaşıyor. Çocuklar, özellikle de kız çocukları, yalnız başlarına sokağa çıkmaya korkuyorlar.
Çocukları bir yana bırakalım, sahipsiz köpekler koca koca insanlara bile saldırıyorlar.
Nitekim geçen sene bana beş köpek birden saldırdı; Allah’tan bir piyasa taksisi denk geldi, korkutmak maksadıyla bu köpeklerin üzerine gitti; köpekler korkarak kaçtılar; kaçmasa idiler ne olurdu hayal bile etmekten korkuyorum.
Nasrettin Hocanın meşhur sözü: “Damdan düşmeyen, damdan düşenin halinden anlamaz”. Ben de derim: “köpeklerin saldırısına uğramayanlar, köpek tehlikesini bilemezler”.
Yine bundan beş sene önce, köpeğin saldırısından korkarak kaçan takriben 12 yaşlarında bir erkek çocuğu, ışıklarda tam arabamın önünde atladı. Işıklarda seyir halinde olduğum için çok yavaş gidiyordum, çocuğa çarptım ise de bir şeyler olmadı; Allah korudu. Ya 50-60 km hızla gidiyor olsaydım ne olacaktı; çünkü çocuk bir metre mesafede önüme atladı. Bu hızla durabilmek imkânsızdı.
Peki, böyle bir kaza olsaydı ve bu çocuk ölseydi, bu ölümlü kazanın faili kim olacaktı; ben mi, çocuk mu, köpek mi, belediye mi???????
Yine bir hatıra paylaşacağım.
Sahipsiz köpeklerden dolayı sokağa çıkamayan bir bayan, bir belediyenin ilgili birimini telefonla arıyor; ona verilen cevabı buraya hiç yazmayacağım. Ama sorumlu bir yöneticinin bu cevabı vermesi, hukuken suç teşkil eder. Maksadım, burada birisini deşifre etmek değil. Maksadım, sorumluların çözümsüzlüklerini, duyarsızlıklarını, meselenin çözümü konusundaki ilgisizliklerini, bilinçsizliklerini ortaya koymaktır.
Vatandaşların Ciddi Sorumsuzlukları
Bazı vatandaşlar, köpekleri bir şekilde ediniyorlar. Bunları dolaştırmak için sokağa çıkıyorlar. Sonra köpekleriyle (ya da çocuklarıyla) birlikte evlerine geri dönüyorlar.
Buraya kadar bir sorun yoktur.
Bazı vatandaşlar, aslında edinilmeleri suç teşkil eden bazı köpekleri (Pitbull, Terrier, Japanese, Tosa, Dogo Argentino, Fila Brasilerio) ellerine alıp sokaklara çıkıyorlar; bazı kereler bu tür köpekler başka insanlara zarar da verebiliyor.
Bazı kişiler, edindikleri köpekleri bir müddet yanlarında barındırdıktan, tabiri caizse keyfini yaşadıktan ve usandıktan sonra, ya sokağa ya da tenha yerlere bırakıp gidiyorlar.
Maalesef bazı belediyeler, yakaladıkları sahipsiz köpekleri diğer belediyelerin sınırları alanına terk edip gidiyorlar.
Bazı görevliler, halktan gelen tepkiler karşısında “ne yapalım, yakalayamıyoruz, kaçıp gidiyorlar” şeklinde, sorumsuzca cevaplar veriyorlar.
Belediyelerin Yükümlülükleri
Türkiye’de önce 2004 yılında 5199 Sayılı Hayvan Koruma Kanunu çıkarıldı. Bu kanunda, 2021 yılında kapsamlı değişiklikler yapıldı.
Bu kanunda sahipsiz köpeklerle alakalı belediyelere bazı yükümlülükler yükleniyor.
Belediye başkanları bu yükümlülükleri ne ölçüde yerine getiriyorlar? bilmiyoruz.
Ama sokaklarda çok sayıda köpeklerin dolaşıyor olması ve bunların kişilere saldırıyor olması sebebiyle; belediyelerin yükümlülüklerini layıkıyla yerine getirdikleri söylenemez.
Önce belediyelerin yükümlülüklerine bakalım:
5199 Sayılı Hayvan Koruma Kanununu Ek 1. Maddesi:
Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu 25.000’i aşan büyükşehir ilçe belediyeleri ile diğer belediyeler, sahipsiz veya güçten düşmüş ya da tehlike arz eden hayvanların korunması ve bakımının yapılması ile rehabilitasyonunun sağlanması amacıyla “hayvan bakımevleri” kurar (1. fıkra).
Birinci fıkrada belirtilen hayvanlar, ilgili belediyeler tarafından hayvan bakımevine götürülür. Hayvan bakımevi kurma zorunluluğu olmayan belediyeler ise sorumluluk alanındaki bu hayvanları en yakın hayvan bakımevine götürür. Rehabilite edilen hayvanlar Bakanlıkça oluşturulan veri tabanına kaydedilir. Rehabilitasyon süreci tamamlanan hayvanların, bakımevine getiren belediye tarafından öncelikle alındıkları ortama bırakılmaları esastır.
Rehabilite edilmemiş sahipsiz köpekler, belediyelerce hayvan bakımevlerinde veya geçici ünitelerde kısırlaştırılarak veri tabanına kaydedilir. Geçici ünitelerde yapılan kısırlaştırmalar sonrasında, köpekler alındıkları ortama bırakılmadan önce sağlıklarına kavuşmaları için gerekli tedbirler alınır. Bakanlık bu kapsamdaki köpeklerin kısırlaştırılmasına her türlü yardımda bulunur.
Geçici 4. Maddesi:
Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu 75.000’i aşan belediyeler 31 Aralık 2022, diğer belediyeler ise 31 Aralık 2024 tarihine kadar ek 1 inci maddenin birinci fıkrasında belirtilen “hayvan bakımevlerini” kurmakla yükümlüdür.
Belediyeler bu madde yürürlüğe girdikten sonra üç yıl süreyle birinci fıkra gereğince hayvan bakımevleri kurmak ve rehabilitasyon işlemlerini gerçekleştirmek için kesinleşmiş en son bütçe gelirlerinin binde beşi oranında kaynak ayırır. Bu oran büyükşehir belediyelerinde binde üç olarak uygulanır. Bu fıkra uyarınca ayrılan ödenekler başka bir amaç için kullanılamaz.
Bir de burada bazı kavramların tanımına bakalım;
Hayvan bakımevi: Bakanlıktan izin alınmak suretiyle kurulan ve hayvanların rehabilite edileceği bir tesisi, ifade eder.
Rehabilitasyon: Sahipsiz hayvanların tedavi ve parazit mücadelesinin yapılmasını, aşılanmasını, kısırlaştırılmasını ve dijital kimliklendirme yöntemleriyle işaretlenmesini, ifade eder.
Esasen bu önlemler, geçici bakım ve muhafazayı içeriyor.
Rehabilite işlemi bittikten sonra, bunlar tekrardan sokağa bırakılıyorlar. Nitekim, kanun bunu öngörüyor. Kanunda bu konuya ilişkin şu ifadeler mevcuttur:
“Geçici ünitelerde yapılan kısırlaştırmalar sonrasında, köpekler alındıkları ortama bırakılmadan önce sağlıklarına kavuşmaları için gerekli tedbirler alınır”.
Kanun, köpeklerin insanların yaşadıkları ortamlardan uzaklaştırılmalarını öngörmüyor.
Bizler ve çocuklarımız, yine bu sahipsiz hayvanlarla birlikte yaşamak zorundayız.
Belki şu söylenebilir:
“Efendim bunlar rehabilite edildi; lüzumlu aşılar yapıldı; insanlar için zararsızlar”.
Ama fiili pratikler hiç de bu sözü doğrulamıyor.
Her gün bir ya da birden fazla köpek saldırısı haberleri duyuyoruz.
Köpekler sokaklarda sürüler halinde dolaşıyorlar.
İnsanlar özellikle geceleri sokağa çıkmaktan imtina ediyorlar.
Ben Hatay’lıyım. Aile yakınlarım Hatay’ın Hassa ilçesinin Aktepe mahallesinde yaşıyor. Bazı yakınlarımın evleri mahallenin kenarında bir yerde. Bu mahallede akşamları sokağa çıkmak çok büyük risk.
Oysa bizim kültürümüzde, akşamları sokağa çıkmak, komşulara oturmaya (ziyaret) gitmek adettendir. Sokaklarda o kadar köpek dolaşıyor ki, sokağa çıkabilirsen çık.
Kanaatimce bu meselenin sağlıklı zeminde konuşulması gerekiyor.
Ne, sadece “bu hayvanlardan zarar görenler özelinde, bütün köpekler itlaf edilmeli”, ne de bir hayvan itlaf edildiğinde “bunu itlaf eden canidir, tıkın içeriye, kıyamete kadar çıkmasın o zindandan” şeklinde tartışılmalı.
Genel Değerlendirmeler
Bir kere, şunu tespit etmekte fayda vardır.
Ülkemizde sahipsiz köpekler sorunu var.
Burada sorunun kaynağı, köpeklerin bizzat kendisi değil, önlemleri alması gerektiği halde almayanlardır.
Sahipsiz hayvanlar için, geçici değil kalıcı barınakların yapılması icap ediyor. İnsanların, kendi doğal ortamlarında yaşamaktan aciz kalmaları, tabiî ve olağan görülemez.
Her bir hayvanın insanlara zarar vermeksizin yaşayabileceği doğal ortamlar vardır. Köpekler için de bu ortamın sağlanması gerekir.
Ama bu ortam, insanlara huzursuzluk ve zarar verecek şekilde, insanlar arasında serbestçe, kontrolsüzce yaşamaları değildir.
Bir köpeğin bir kişiye zarar verdiğini farz edelim; Bir kere, bu konu haberlerde yer alsa da “ah, vah, zavallı zarar gördü, nerede sorumlular” şeklinde tepkiler verilerek yetinilir.
Asıl ulaşılması gereken netice, “ah, vah” etmek değil, gerçek sorumlulara ulaşmaktır.
Bir hayat, köpek saldırısı ile sonlandığında, sorumlu kim, bunlar hakkında işlem yapılıyor mu? Bunların hiçbirisini kamuoyu bilmiyor.
Ben kestirmeden ifade edeyim:
“SAHİPSİZ BİR KÖPEK BİR İNSANA ZARAR VERDİĞİ TAKDİRDE, İLK İŞ OLARAK İLGİLİ YERDEKİ BELEDİYE BAŞKANININ GÖREVİNE SON VERİLMELİ”.
İhmali olan diğer kişiler hakkında da lüzumlu işlemler yapılmalı.
Sadece köpeklere zarar verenler değil, köpekleri başıboş bırakan, sahip çıkmayan, onlar için barınak yapmayan üst düzey sorumlu olan belediye başkanları da cezalandırılmalı.
Diğer yandan, bir kişinin üzerine beş tane köpek saldırdığını farz edelim. Bu kişi elindeki sopa ile kendisini savunmaya kalkıştığı esnada bazı köpeklerin yaralandığını ya da öldüğünü farz edelim.
Bu durumda ne olacaktır, sorumlu kim; önlemleri almayan belediye mi; köpekleri sokağa salan kişi mi; kendisini korumak için köpeği yaralamak zorunda kalan kişi mi; kim?
Muhtemelen bu durumda, olay öyle tartışılacaktır ki, kişinin kendisini savunmaya çalışması suç sayılacaktır. Yani anlayacağınız, en kestirme yol sokağa çıkmamak olsa gerek.
Peki, insanların bu duruma mahkûm edilmesi ne kadar olağandır?
Vesselam, mesele çok boyutludur.
Ha deyince kısa sürede çözülecek gibi de görünmüyor.
Aslında kesin çözüm, bu hayvanların, insanlara zarar vermeyecekleri ortamlarda yaşamaları için lüzumlu şartların sağlanmasıdır; ama buna da ne belediyeler ne de hayvanları insanlardan değerli gören hayvan severler razı oluyorlar.
Ne diyelim, insanların, sair hayvanlardan zarar görmeyecek şekilde yaşayabilecekleri bir ortam kalmadı. Sokağa çıktıysan, o gün şansın varsa, bir köpekle dalaşmaksızın gideceğin mekâna varırsın; karşına (1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 vb sayıda) köpek çıkarsa; ne diyelim bahtına; ya savuşur giderler, ya hırlayarak dişlerini gösterirler; ya da hiç ses çıkarmada bir taraflarını kemirmeye başlarlar. Bu durumda aşağıdaki durumlarla karşılaşılabilir:
SAKIN HA! MEŞRU MÜDAFAA DİYEREK KÖPEKLERE ZARAR VERMEYE KALKIŞMA; ÇÜNKÜ MEŞRU MÜDAFAA SADECE SANA ZARAR VERMEK İSTEYEN İNSANLARA KARŞI SÖZ KONUSU OLUR(!?!?); SANA SALDIRAN KÖPEKLERE ZARAR VERDİĞİN AN ONALRIN SAYISI ÖNEMLİ DEĞİLDİR; DERHAL TUTUKLANIRSIN, GÖREVİNE DE SON VERİLİR. AMA O KÖPEK SANA ZARAR VERİRSE; İKİ İHTİMAL VARDIR. BİRİNCİSİ YARALANDI İSEN, HABERLERE YA HİÇ DÜŞMEZSİN, HALİNE ŞÜKRET, YA DA HABERLERE DÜŞERSEN BAZI “AH VAH, YAZIK OLDU” SESLERİNİ İŞİTİRSİN. ŞAYET ÖLÜRSEN, BAZI HAYVAN SEVİCİLER PEŞİNDEN BİRKAÇ DAMLA TİMSAH GÖZ YAŞI GÖNDERİRLER; O KADAR.
AMAN DİKKAT:
“Sokağa çıkarak köpeklerle karşılaşmaktansa, evinde otur, ömrünün sonunu bekle. ‘Peki, ben nasıl geçinirim’ diye soracak olursan; bu sorunun cevabı bende yoktur; ilgililer cevaplasın; tabii ki cevapları varsa”.
Nasıl çözüm ama(?!?=!?!)
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 30576 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |