CHP işi gücü bırakmış, Şahin Mengü’nün yanlışlıkla genel merkeze çektiği faks mesajını tartışıyor.
Mengü, CHP’nin hata ve sevaplarıyla içi dışı en net isimlerinden birisi.
Bir CHP emekçisinin, partisiyle ilgili taşıdığı endişelerle ilgili arkadaşlarıyla görüş alış verişinde bulunmasının ne sakıncası olabilir?
CHP’yi eleştirmek içeridekilere sevap da, dışarıdakilere günah mı?
Mengü’nün bu heyecanına saygı duymak yerine, çarmıha germek niye?
İlla problem aranıyor, o problemler de çözülmek isteniyorsa, bu konuda bir şeyler yazabilirim;
Kemal Kılıçdaroğlu tolerans eşiği yüksek bir lider.
Bu, avantaj olduğu kadar dezavantaj da.
Avantaj, çünkü, geleneksel CHP ve değişime açık CHP’yi ancak Kılıçdaroğlu gibi toleranslı bir lider kaldırabilir.
Dezavantaj, çünkü, iyi niyeti çoğu zaman yakın çevresi ve baskın kamuoyu tarafından zafiyet olarak algılanabiliyor.
Kemal bey silkinerek kendine gelmezse, kendisini zor günler bekliyor.
Parti muhalefetinin kendisini koltuktan indirmeye gücü yetmez ama partiyi ikiye bölecek bir dinamiğe sahip olduklarını görüyorum.
Daha da ötesi, son gelişmeler bu süreci tetikleyecek boyutta görünüyor. Yazdıklarımı başka bir pencereden delillendirmek gerekirse, kendisini kayıtsız şartsız destekleyen Sözcü Gazetesi’nin manşetten eleştirilerini gösterebilirim.
Sözcü bununla da yetinmiyor. Deniz Baykal’ı Kılıçdaroğlu’na karşı diri tutacak bir yayın politikasına da start verdi.
Emin Çölaşan’ın CHP ve Kılıçdaroğlu’na karşı geliştirdiği ihtiyat rezervi de, CHP tabanı ve Kemal Bey açısından üzerinde durulması gereken bir gelişme.
Bunların dışında CHP’nin çözmesi gereken diğer somut birkaç problemi de aktarmak isterim…
PKK VE DHKP-C’YE 2 CHP’Lİ VEKİL OMUZ VERİYOR!
3 PKK’lı teröristin evine taziye ziyareti yapan CHP Milletvekili Hüseyin Aygün, kendi partilileri tarafından da eleştirildi.
Aygün’ün bu eleştiriler üzerine yaptığı açıklama, en az tartışılan eylemi kadar kötüydü. Aygün, CHP’nin Tunceli’de yüzde 60 oy almasını kendi başarısı olarak göstermiş.
İyi de, CHP Lideri Kılıçdaroğlu Tuncelili değil mi?
CHP’li Aygün’ün bu açıklamasına bakarsak, Tunceli doğumlu CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Tunceli’de hükmü yok!
Hüseyin Aygün 2 gün önce de yasadışı DHKP-C örgütü sanıklarına destek vermek için CHP’li Milletvekili İlhan Cihaner’le birlikte adliyedeydi.
Bu vekillerin CHP ve Kılıçdaroğlu’na saygısı olsaydı, kamuoyu ve CHP nezdinde liderlerini bu kadar sıkıntıya sokmazlardı.
Kılıçdaroğlu, kendisi, partisi ve kamuoyuna saygısı olmayan vekillerine liderliğini hatırlatmalı.
Cumhuriyeti kurmanın onurunu taşımak güzel de, yoksa, CHP, cumhuriyeti korumanın onurunu taşımaktan yoruldu mu?
BAKİ KALIRSA, KUBBE ÇÖKER!
Çok gerekmedikçe dişlerini göstermekten hoşlanmayan Kılıçdaroğlu’nun yakın çalışma arkadaşları tarafından istismar edildiğine onlarca kez şahidim. Belki ilerde bir kitapta yazdığım zaman Kılıçdaroğlu bu fotoğrafı daha iyi anlayabilir. Bu istismarın en küçük boyutu, “Kılıçdaroğlu’nu ben yönetiyorum.” algısının bilinçli bir şekilde etrafa verilmesi. Kamuoyunda, “Karizması yok!” algısını besleyen en önemli psikolojik unsur budur. Peki, kim bunlar? Örneğin basın danışmanı Baki Özilhan. Özilhan, adeta taşrada bir belediye başkanının danışmanlığını yapıyormuş gibi şahsi bir tavır içinde görev yapıyor.
Kılıçdaroğlu’na kendisinin hoşuna giden gazetecileri yaklaştırırken, diğerlerini ayak oyunlarıyla öteliyor. Oysa, O, kendi namına değil, Kılıçdaroğlu namına hareket etmesi gereken bir görevli. Onlarca örnekten bir tanesini aktarayım; Kılıçdaroğlu’nun İstanbul’da genel yayın yönetmenlerine vereceği yemek davetini telefonla değil, maille yapan bir danışman. Üstelik, CHP mailiyle değil, kendi ismini taşıyan maille… CHP markası yerine, kendi ismini koyan bir danışmana siyaset tarihi ilk kez şahit oldu! Bu maillerden bir tanesi de Güneş Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Büyükçelebi’ye gelmiş ve bu laubali mesaja doğru bir tavır göstererek Kılıçdaroğlu’nun toplantısına katılmamıştı.
İPUCU: ALEXANDER GRAHAM BELLL
CHP’nin basın danışmanı olan Baki Özilhan; CHP yerine kendi kişisel mailinden davet göndermenin organizasyon için yeterli olduğunu düşünüyor ve bu mesaja genel yayın yönetmenlerinin itibar etmesini bekliyor ya…
Bakalım; iktidar partisi dahil, diğer partilerin iletişim sorumluları, genel yayın yönetmenlerine daveti nasıl yapıyorlar?
Bir ipucu vereyim; O aleti, Alexander Graham Bell bulmuştu!
Dündar: TV merkezde olacak!
Hazırlık çalışmaları süren, içinde Uğur Dündar’ın da yer aldığı yeni televizyonla ilgili farklı yönde birçok haber çıktı. Söz Uğur Dündar’ın:
“Bağımsız bir kanal olacak. Televizyon çok ortaklı değil. Sahibi tek kişi. Ne yandaş, ne de körü körüne iktidara iftira atan bir yayın politikamız olacak. Bugün eleştirdiklerimiz, yarın zor duruma düşerlerse, haklı oldukları konularda onları da bu televizyon savunacak. Merkezde bir yayın yapacağız. Muhalefetin eleştirilmeye layık unsurları olursa, muhalefeti de eleştireceğiz…”
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…