Türkiye bir savaşın kıyısına kadar getirilmiş, kuzey komşumuz Rusya savaşa girebileceğimiz iddiasında, nerede olduklarını tam olarak bilemediğimiz 3 milyona yakın mülteci yanısıra yüzbinlerce yeni mülteci kapımıza dayanmış iken Cumhurbaşkanımız, daha doğrusu tek yetkilimiz aşağıdaki cümleleri söylüyor;
Irak’ta düşülen hataya Suriye’de düşmek istemiyorum. Ben 1 Mart tezkeresinin yanındaydım, karşı olanlar bunu söylemediler. Birileri de gizli kulisler attılar. O insanların kimler olduğunu sizler araştırır bulursunuz. 1 Mart tezkeresinde Türkiye Irak’ta olsaydı Irak’ın durum böyle olmazdı. Çıkacak netice Türkiye’yi masaya getirecekti. O zaman Bush, benle yaptığı görüşmelerde bir ricada bulundu. Ama maalesef biz kendi arkadaşlarımızın yanlışıyla baş başa kaldık. Sonra başbakan oldum, tekrar ricada bulundu ve tezkere geçti. O zaman da Kuzey Irak’taki Kürt kardeşlerimiz oraya girmemizi istemediler. Biz de dedik ki istenmediğimiz yere girmeyiz. Ufku görmek çok önemli. Şimdi Suriye’de de, bu iş ancak bir yere kadar böyle gider. Hassasiyetlerimizi Türkiye olarak korumak zorundayız. Bu hava sahası, aynı zamanda NATO hava sahasıdır. Onlar da gerekli adımları atmak durumundadır. Bunlar aynı zamanda herkes için bir test niteliği taşıyor.
Yukarıdaki ibarelerde yorumlanacak çok konu var ama ilk defa 1 Mart tezkeresini desteklediğini açıklaması ve Kürt kardeşlerimiz istemediği için girmedik, istenmediğimiz yere gitmeyiz demesine diğerlerine ilave olarak dikkatinizi çekerim.
Aşağıdaki ibarede ise ittifaklardan bahsediyor. İttifak dediği Suudi Arabistan ve Katar’la yapılan ve anlamı İslam dünyasını şii-sünni ekseninde bölmek olan girişimler. 3-5 yıl önce söyledikleri nerede şimdikiler nerede…
(Türkiye bu konuda tek başına bir şey yapmayı da düşünebilir mi?) Meseleyi uluslararası toplumla birlikte, ittifaklar ile götürme gayretindeyiz. Ulusal güvenliğimize yönelik tüm tehditlere karşı teyakkuz halinde olmak, gerekeni yapmak durumundayız. Gelişmeleri yakınen takip ediyoruz.
Yukarıdaki metinlere ilave olarak PYD ve ABD ile ilgili söyledikleri var. Birleştirin ve yorumlayın lütfen. Rahatlıkla Türkiye, Suriye’ye girmeye niyetli dersiniz. Eğer Amerika izin verirse belli koşullarda anlaşma sağlanır ise Türkiye PYD’nin yerini almaya hazır dersiniz.
Türkiye’nin tek yetkilisinin söylediklerinin tabi ki önemi çok ama Suriye’ye girmek sadece Esat’la savaşmak anlamı taşımıyor ki… İran’ı var, Rusya’sı var. Üstelik büyük ihtimalle Suudiler ve Katar’da yanınızda olarak tam bir bölgesel savaşa giriyorsunuz demektir ki lafı bile ürkütücü…
Bir de tüm bunlara Davutoğlu’nun geçen Cuma günü açıkladığı terörle mücadele eylem planının 10. Maddesini ilave edin. Diyor ki “Tüm Ortadoğu’da kapsamlı bir ruh hareketi oluşturulacak” Neden tüm Ortadoğu?
ABD, PYD’yi mecburiyetten şimdiye kadar oyuna dahil etti. Aslında ABD, PYD’nin kanton yapılanmasına karşı. İŞİD ile savaşan bir güç arıyordu ve PYD bu işte gönüllü oldu. ABD’de Türkiye’ye nazire yaparcasına kullandı. Suriye ve Irak’ta dengeler çok fazla uzun olmayan bir vadede oturmak zorunda. Dolayısı ile son hazırlıklar ve son eşleşmeler yapılıyor.
Sykes-Picot’dan 100 yıl sonra yine İslamcı ve Osmanlıcı bir anlayış yine Batının oyununa geliyor ve çöküyor. Kurtulmak için her şeyi yapabilir.
Tekrar hatırlatayım, Recep Tayyip Erdoğan siyasetçidir, devlet adamı asla değildir… O nedenle soruyorum; savaşa mı giriyoruz yoksa Recep Tayyip Erdoğan oyun mu oynuyor?