Talat Atilla Öcalan test edildi! Değişim var! Tüm arşivi yaktılar! 'Tekbirlerle gömün beni!' |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN Çakralar ve Uyanış |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva EGO İŞÇİLERİ |
Cengiz Altınsoy Benim güzel memleketim... |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar SU ÜSTÜNDE İKEN SU İÇİNDE OLMAK |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Sima Güleser Polat İPİN UCU KAÇTI! |
Uğur Özteke SAĞLIKTA KANDIRMACA YENİDEN Mİ BAŞLIYOR? |
Seçim ortamında çok önemli bazı önemli konular siyasetçiler tarafından çiğneniyor, eziliyor ve çok yazık ediliyor.
Oya kurban edilen çok konu var ama en başta geleni sanırım ‘siyasi toplantıya gelen ve siyasetçinin günlük siyaset sözlerini alkışlayan paşa’ konusuydu. Kışlaya siyasetin girmesini veya askerin siyaset için kışladan çıkmasını tasvip edecek kimse yoktur sanırım. Metin Temel Paşa olayında asker siyasete bulaşmıştır. Buna şüphe yok ama Paşa’nın bazı haklı gerekçeleri de vardır. Bunları en iyi şekilde Cumhurbaşkanı Basın Sözcüsü İbrahim Kalın ifade etmiştir.
“Tersi olsaydı ve Metin Paşa katılmasaydı, bu bir 'tavır' gibi algılanırdı. Alkışlama meselesine gelince; şimdi Cumhurbaşkanı konuşuyor ve herkes konuşma içerisinde birkaç defa alkışlanır, her yerde bu olur. 'Alkışlamadı' diye bu sefer başka spekülasyonlar çıkardı. Tartışmanın kendisi bence biraz sakil bir tartışma. Bir parti faaliyetinde değil Metin Paşa"
Kalın, kısaca diyor ki “Paşa, Cumhurbaşkanın olduğu toplantıya TESK tarafından davet edilmiş, katılmasa olmaz. Alkışlamasa olmaz. Paşa, parti faaliyetinde değil, mecburiyetten katılmış” Eğer, Kalın haklı ise burada haksız olan Cumhurbaşkanıdır. Bir parti faaliyetine veya siyasi faaliyete Paşa’nın çağrılmaması gerekirdi. Bunun düzenlemesini yapacak olan da Cumhurbaşkanıdır. Madem çağrıldı, Devlet protokolünün, memurlarının, askerlerin olduğu bir resmi yemekte seçim konuşması yapmaması gerekirdi. Devletin başında olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyaset için her şeyi mubah gören tavrı ile, her türlü geleneğimizi, demokratik gelişimimizi yok etmeye devam etmektedir. Sözcü Kalın, farkında olmadan bunu net olarak ifade etmiştir…
Cumhurbaşkanı olan zatın sadece seçimleri değil seçim sonrasını da düşünebilen bir devlet adamı olması gerekir.
Siyasetçilerin farkında olarak veya olmadan tahrip etmeye çalıştıkları konulardan biride zaman, dönemler ve değerler. Ak Parti sözcüsü Mahir Ünal’ın Erdoğan’a ayak uydurmak amaçlı yaptığı konuşmaya bakın;
"Bu adamlar bize eski Türkiye'yi vadediyor. Diyorlar ki 'Biz tekrardan eski Türkiye'yi getireceğiz'. Hangi Türkiye? 'Adile Naşit'in ninni okuduğu Türkiye çok güzel bir Türkiye'ydi.' Valla o Türkiye sizin için çok güzel bir Türkiye olabilir ama o Türkiye bizim için tam bir kâbustu. Başörtülü annelerin asker evlatlarının yemin törenine katılamadığı bir Türkiye'ydi. Parası olmayanların hastane kapılarında olduğu bir Türkiye'ydi. Çaresizliğin, yokluğun, pirincin, çayın, yağın karaborsada, dükkanların tezgah altlarında satıldığı bir Türkiye'ydi. Yani sizin için bu Türkiye keyifli ve güzel olabilir de o Türkiye bizim için hiç de öyle keyifli değildi.”
Hızını alamamış Mahir Bey, Kültür Bakanlığı da yapmış olmasına rağmen müzik konusunu da işin içine katarak şöyle devam etmiş,
"Biz Ferdi Tayfur dinlerdik, Orhan Gencebay dinlerdik. Niye? Çünkü acılarımız vardı. Arabesk niye vardı? Çünkü bizim çok acılarımız vardı. Bir ara hatırlıyor musunuz devlet 'acısız arabesk' diye Hakkı Bulut'a bir şey yaptırmaya kalkıştı. Eğer toplumda acı varsa, müziği o acı şekillendirir. Bugün niye arabesk yok? Bugün diyoruz ki 'pop müzik'. Pop müzik var, çünkü artık acıyı karşılık hale getirecek bir müzik türü kalmadı."
Ben önce siyasal İslamcıları kast ederek “Eski Türkiye bizim için tam bir kabustu” diyor sandım ama kastı öyle değil her şeyin şimdiye göre çok kötü olduğu şeklindeymiş. Üzüldüm. Mahir Bey ne dediğini bilen biridir ama siyaset herkesi şaşırttığı gibi onu da sıkıntıya sokmuş. Ne gerek var bu saçma zaman ve dönem kıyaslamalarına. Neden Erdoğan’a uyup bir dönemi iyi göstermek için başka dönemleri kötüleyelim ki? Konu ekonomi ise rakamlar konuşur. Mutluluğun da ölçüsü yok… Ayrıca bugün çekilen acılardan hiç haberi yok demek ki…
Hele arabesk müziğin acıdan dolayı dinlendiği savı hepten mesnetsiz. Acıların müziği damardan girer, her yerde olduğu gibi Batıda da vardır ve her daim popüler bir türdür. Blues müzikten haberiniz yok mu? Ayrıca müzik Mahir Beyin dediği gibi ise şimdi keyiften zilleri takıp oynuyor muyuz? Anadolu acıların topraklarıdır ve müziği de acıların ve hüznün müziğidir. Biz acılı, hüzünlü eserlerle coşanlarız Mahir Bey, nasıl bilmezsiniz bunu?
Sosyal medyada yeterince dönem kıyaslaması çıktı ve Erdoğan’da, Ünal’da yaptıkları kıyaslamalardan siyaseten kazançlı çıkmadılar. En garibi de Erdoğan’ın “Bizden önce köpeklerin çektiği kızaklı ambülanslar vardı” demesi idi. Anadolu Sibirya mı? Anadolu’da hiç köpekler kızağa koşulmadı. karıştırdı…
Daha önceki yazılarımda belirttiğim Bakanlar Kurulu’na verilen yetki doğrultusunda yeni devlet düzeni ile ilgili BKK çıkmadı henüz. Seçime az bir zaman kaldı. Devlet mevzuatsız olamaz…
Ne bekleniyor acaba?
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 21906 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|