İhsanoğlu, Erdoğan’ı aşacak, farkındalık meydana getirecek bir aday değildi.
Evet, efendi ve temiz bir görüntüsü vardı ama Diyanet İşleri Başkanlığı için seçim yapılmıyordu!
İhsanoğlu, büyük bir ilin belediye başkan adaylığı için ideal olabilirdi ama Devlet Başkanlığı makamı, kendisi için realize edilecek bir yer olamazdı.
Olmadı da!
Erdoğan karşıtlığından beslenen muhalefetin, Erdoğan’a özenerek, benzerini aday yapması, Siyaset Sosyolojisi’ni inkar etmenin yanında, muhalefetin beslendiği damarlara giden kanı da kuruttu.
CHP ve MHP’nin dışında oyu olmayan 12 partinin birden Erdoğan’ın karşısına çıkması ise, baş yapıt bir siyaset komedisi filmi gibiydi.
Muhalefet, bu stratejisi ile seçmende, naylon fatura işi yapan kurnaz bir iş adamı izlenimi verdi.
Düşünün;
İhsanoğlu’nu destekleyen 10 partinin toplam oyu yüzde iki etmediği gibi, halk, İhsanoğlu’nu destekleyen bir çok partinin ismini ilk kez bu vesile ile duydu.
Şaka gibi ama İhsanoğlu’nun adaylığı, CHP ve MHP’nin yetkili organlarından gizlendi!
Erdoğan’ı otoriter, hatta diktatör olmakla suçlayan muhalefet, bu anti demokratik davranışın üstüne, “Tıpış tıpış gideceksiniz oy vermeye” sözleriyle, otoriterlikle diktatörlük arasına sıkışan bir görüntü verdiler.
Hepsinden önemlisi, muhalefet, Erdoğan’ın benzerini aday yaparak, siyaseten varlık nedenleri olan değerleri bir kalemde sildi.
Hele seçim sonrasında, seçmene atılan fırça yok mu?
Bir sonraki seçim için, seçmeni tersten bileylemeyi yine başardılar!
Nehir Kenarında Selfie
Aydın Doğan, ani bir operasyonla Hürriyet yayın yönetmeni Enis Berberoğlu ve Eyüp Can’ı görevden aldı.
Nedenleri ve Aydın Doğan’ın stratejilerini bir başka zaman değerlendiririz ama üzerinde duracağım konu, Ertuğrul Özkök’ün Sedat Ergin’le birlikte aralarına Enis Berberoğlu’nu da alarak çektirdikleri selfie pozu…
Tek kareye, birden çok anlam yükleyen, hatta basın tarihine geçecek bir pozdu bu.
Özkök, zevkten dört köşe; Sedat Ergin, Özkök’ün yaptığı muzipliğin farkında olduğunu belli eden ölçülü bir tebessümle gülerken, Berberoğlu canlı bir cenaze gibiydi.
Evet, bu fotoğraf, Özkök’ün, “Nehir kenarında hasımlarımın cesetlerinin geçmesini bekliyorum” sözlerini fazlasıyla karşılıyordu.
*Bu yazı Talat Atilla'nın Güneş Gazetesi'ndeki köşesinden alınmıştır...