Ağaçtan siyasi sembol çıkarmak, çıkardığı sembolün arkasına saklanmak ve nihayetinde yaslandığı ağacı kesmek…
Türk muhalefetinin çıkmazını bundan daha güzel hangi örnek gösterebilir ki?
Her iktidarın olduğu gibi mevcut iktidarın da eleştirilmeye layık icraatları elbette var.
Türk muhalefeti; iktidarı zayıf, eksik yerlerinden eleştirmek yerine, icraatının en kuvvetli bölümlerini eleştirmeyi tercih ettiği sürece, çıkış yapması kolay olmayacak.
Özgün bir siyaset paradigması üretemeyince, çalıların arasına saklanarak yapılan gezi olaylarını bile yüzlerine gözlerine bulaştıran bir muhalefet refleksinden söz ediyorum.
Muhalefetin; başlarken haklı gerekçelere dayandığı izlenimini veren gezi olaylarını, bir halk kalkışmasına dönüştürmeye çalışmasına, geziye katılan illegal unsurlar bile isyan etmişti.
Gezi olaylarından siyasi prim toplamak isteyen muhalefete, gezinin hoyrat çocukları dahi dayanamayarak, “DUR” demişti.
Önemli bir muhalefet liderinin, gezi parkına yaptığı ziyarette yuh çekilerek karşılanmasını hatırlatmak isterim.
Halk, eksik bir çözüm önerisine dahi yol açarken, çözümsüzlük üreten hiçbir hamasete kapı aralamıyor.
Siyaset sosyolojisinin temel kurallarına göre; iktidarlar, her seçimden sonra biraz daha yıpranır ve oyları azalır.
Siyasetin fizik kuralı böyle diyor.
Şayet böyle olmuyorsa; muhalefet, olağan ya da zanlı değil, açıkça suçludur.
Gezi’de ağaç katliamı var diyen CHP’nin kurumsal temsilcisi olan Yalova Belediye Başkanı Vefa Salman’ın kavşak için yüzlerce ağacı katlettikten sonra ortadan kaybolması, CHP’nin siyaset pratiği ve doğa sevgisini derinden sorgulatacak bir gelişmedir.
Ağaç katliamı ile ilgili Muharrem İnce’nin aralara bolca ‘ama’lar eklenerek de olsa, “Tüm Türkiye’den özür dilerim.” sözlerini beğendim ama bir numaralı suçlu, Vefa Salman’ın, “Nasıl olsa, Türkiye’de saat başı gündem değişiyor.” kurnazlığı ile yurt dışına kaçması acizlik olduğu kadar da emsali görülmemiş bir basiretsizlik.
Talat Atilla/Güneş