MHP’nin 10. Olağan Kongresi’nde Alparslan Türkeş’in eşi Seval Türkeş’in olmaması dikkatimi çekti. Davet mi edilmemişti, kendisi mi gelmemişti? Seval Türkeş’i aradım. Israrla konuşmak istemedi. Hatta, yarım saatlik konuşmamızın yarısı Seval Türkeş’i konuşmaya razı etmek için geçti. Seval Türkeş, MHP’nin efsane lideri Alparslan Türkeş’in vefatından 15 sene sonra ilk kez konuştu. Ve gerçekten bir konuştu, pir konuştu. Buyurun…
- Seval hanım MHP Kongresi’ne siz mi gelmediniz, davet mi edilmediniz?
- Konuşulacak çok sey var ama 15 yıldır ağzımı açmadım. Şimdi de konuşmayacağım. Kusura bakmayın.
- O zaman siz gelmediniz kongreye. Bence Başbuğ eşi olarak gelmeniz gerekirdi.
- Ne münasebet? Niye gelmeyim? Davet edilmediğim için gelmedim.
- Kamuoyu sizin bilinçli olarak geri çekildiğinizi, MHP ile ilgilenmediğinizi düşünüyor. Madem aksini söylüyorsunuz, niye davet edilmediniz?
- Toplum önünde utandıracak bir davranışım mı olmuş da davet edilmemişim? Ben MHP’nin kiracısı değil, ev sahibiyim. MHP yönetimine soracağınız soruyu bana soruyorsunuz. Ne bayramda, ne kongrede, bırakın daveti, hatırımız dahi sorulmadı. Bu, Türk-İslam töresine terstir. Başbuğ’un mirasının üzerine oturanlar, Başbuğ’un hanesine ne vefa, ne saygı göstermemişlerdir.
- Şaşırtıcı. Kamuoyu bunları bilmiyor. Gerçekten böyle mi? Kızmayın ama inanmakta zorlanıyorum.
- Hiç zorlanmayın. Türkeş’in 20 yıllık eşi olmanın ötesinde, Başbuğ’un dava arkadaşıyım. Fizik-Matematik mezunu 23 yaşında gencecik bir bayan olarak Rahmetli Türkeş’le evlendim.
- Türkeş’le iyi geçindiniz mi? Hani, “Bu davanın çilesini çekmek” diye bir deyim vardır.
- İşte o deyim tam bana uyar. 2 çocuğa baktım. Başbuğ hapisteyken her gün çamaşırını yıkayan, yemeğini götüren benim. Ömrümce bu davanın teknesini yoğuran benim. Herkes bilir. Başbuğu benim için, “O’na saygısızlık edenin ağzını yırtarım” derdi.
- Bu davanın çilesini çektiğinizi ispatlayan somut kanıtlar var mı?
- Kusura bakmayın ama tuhaf sorular. Siz, hiçbir şey bilmiyorsunuz.
- Bilmediğim için soruyorum zaten hanımefendi…
- Bakın, bana hapishaneden yazdığı bir çuval mektup var. Şahinlerin dansı kitabında bana yazdığı mektupta, “Sen imanlı, ihlaslı, akıllı ülkücü bayan Türkeş’sin “ diyen rahmetli Başbuğ’dur.
- Daha netleştirirsek, sizi tasfiye etmek isteyenler mi var?
- Soru, soruyu açıyor. Cevap vermek durumunda kalıyorum. Evet, aynen öyle.
- Niye?
- Bana değil, onlara sorun.
- Onlar derken!
- Kime, hangi soruyu soracağınızı da bilin artık değil mi?
- Yavaş yavaş onu da öğreneceğim inşallah. MHP’nin lideri mi sizi tasfiye etmek istiyor?
- Sorularınızla beni yönlendirmeyin lütfen
- Rica ederim ama MHP demek lider demek. Yani, “Lidere biat şerefimizdir” geleneğinden gelen bir yapı, lidersiz hareket edebilir mi?
- Bunu geçelim lütfen.
- Peki, tasfiyede kalmıştık. Oradan devam edelim isterseniz.
- Beni tasfiye etmek isteyen erkek egemen yapı şunu unutmasın; kökünden kopan ağacı, ya el, ya sel alır. Çok fazla konuştum yeter bu kadar. Size iyi günler.
- Size de iyi günler de; Oğlunuz Ahmet Kutalmış Türkeş’in AK PARTİ’den vekil olması mı kızdırdı acaba MHP yönetimini?
- Evladım anlamsız sorular bunlar. Ben Türkeş Bey vefat ettiği günden bu yana ne saygı ne vefa var diyorum. Siz neler diyorsunuz. Ahmet’in olayı 3 günlük olay. Ayrıca Ahmet’i (Kutalmış Türkeş) Ülkücüler tasfiye edildiği için Başbakan Erdoğan çağırdı.
- Başbakan ülkücülere sahip mi çıkıyor o zaman?
- Tamam ama, gerçekten tamam.
- Yok, onu da merak ettim.
- İyi günler.
- Size de…Talat Atilla/Güneş