Son yerel seçimlerde, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yalçın Karatepe ismi, CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için sıkça geçmişti.
Dekan Karatepe, bu niyetle CHP Ankara İl Başkanlığını ziyaret etmiş, CHP yöneticileri ile adaylığı için nabız yoklamıştı ama anketlerde Mansur Yavaş çıkınca, genel merkez tarafından saha dışına itilmişti.
Bugünlerde, Karatepe’nin ismi CHP Ankara İl Başkanlığı için geçiyor.
Bu kısa özetten anlaşılacağı gibi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yalçın Karatepe bir CHP’li…
Normal mi?
Karatepe’nin CHP’li olması, CHP’ye gönül vermesi, CHP’nin organlarında görev almayı talep etmesi son derece normal.
Hatta, katılım anlamında, demokrasimiz açından da, makul bir çaba ama fotoğrafın görünmeyen, ya da dikkatten kaçan perde arkasında, oldukça ciddi problemler var.
Bir Dekan’ın, görevdeki nüfuzunu kullanarak, bir partide kendisine yer açma gayreti yasal olsa bile etik görünmüyor.
Şöyle düşünelim;
Her hangi bir ünvanı bulunmayan bir CHP’liye göre, adaletsiz bir yarış yok mu ortada?
Hadi bu durumu, siyasetin rutin bir adaletsizliği olarak kabul edelim ama daha ciddi başka bir problemimiz var!
Siyasal Bilgiler Fakültesi, yasa dışı unsurların cirit attığı bir yer haline geldi.
Siyasalın anlı şanlı hocaları bile, üniversiteye girerken can güvenliklerinin olmadığını söylüyor.
Ankara’da hangi polis şefi ile karşılaşsam, yasa dışı örgütlerin, Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni merkez olarak seçtiklerini söylüyor.
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yalçın Karatepe’nin, CHP’de siyaset yapmak için, üniversitedeki aşırı uçların yuvalanmasına müsaade ettiği yönünde, dikkate değer bilgiler geliyor.
Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş ile tanışıklığım eskidir.
Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki bu gelişmelerden haberi var mı, varsa neler yapıyor bilmiyorum.
Evet; Dekan da kendisi gibi oyla seçiliyor ama Üniversitenin 1 numaralı koltuğunda rektörün, yani Prof. Dr. Erkan İbiş’in oturduğunu hatırlatmak isterim.
İbiş, tecrübeli, saygı duyulan, güvenilir bir rektördür ama Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki bu etik dışı ve tolerans eşiğini zorlayan fotoğrafa seyirci kalmaması gerekir.
*Bu yazı Talat Atilla'nın Güneş Gazetesi'ndeki köşesinden alınmıştır...