Başbakan Davutoğlu geçen hafta “Kamuda Şeffaflık” adı altında bir paket açıkladı. Kamuda şeffaflığa saydamlığa çok ihtiyacımız olduğu bir dönemdeyiz. O nedenle Başbakan’ın bu projesi yerindeydi.
Başbakan’ın açıkladığına göre projede yer alan bazı konular şunlardı; Mal bildirimin yenilenme süresi 5 yıldan 2 yıla inecek, ara bildirim kaldırılacak. Üst yöneticilerin mal bildirimleri karşılaştırılacak. Siyasi partilere yapılacak yardımlar elektronik ortamda görülecek. Bunlara uyulmazsa para cezası gelecek. Seçimlerden önce ve sonra partilerin maddi kaynakları açıklanacak. Meclis'te grubu bulunan partilerin grup başkanvekilleri, il başkanları da dahil olmak üzere siyasetle uğraşanlara mal bildiriminde bulunmaları zorunluluğu gelecek.
Türk Siyasetinin finansmanı konusu başlı başına bir sorun kaynağıdır. Bu konuyu en iyi siyaset yapmış olanlar bilir. Dolayısı ile siyasetçilere özellikle il başkanı seviyesine kadar siyasetçilere 2 yılda mal bildirimi verilmesi zorunluluğu getirilmesi, bildirimlerin karşılaştırılması belki yetersiz ama diğerleri ile birlikte çok olumlu bir adım olarak değerlendirilmelidir.
Ancak konu en tepe, yani Saray tarafından böyle değerlendirilmedi. Başbakan Davutoğlu yanına bakanları alıp yukarıdaki güzel açıklamaları yaptı ama hemen ertesi günü Cumhurbaşkanı Erdoğan AKP’li milletvekillerini Saray’ında toplayıp “Böyle olursa il başkanı bulamayız” diye dalgasını geçti ve konu suya düştü…
Ne kadar ilginç değil mi?
Başbakan Davutoğlu’nun bir teşebbüsü, kamuoyu ile paylaştığı bir projesi daha başlamadan Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından engellendi…
Salı günü 4 bakanla ilgili Yüce Divan oylaması vardı. Sabahın 03’üne kadar sürdü. AKP’nin vicdanlıları ve Allah’tan korkanları maalesef yeterli sayıya ulaşamadı. Birçok arkadaşım AKP’de 5’den fazla milletvekilinin ret oyu vermeyeceğine dair iddiaya girmişlerdi, kaybettiler. Çok kimsenin tahmininden fazla vicdan sahibi AKP’li milletvekili yine de çıktı.
Oylama sonuçları çok şekilde yorumlanabilir ama en başta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Yolsuzluk yok, darbe var” ve “Anayasa Mahkemesi tarafsız davranmaz, göndermeyelim” iddialarını çürüttü… Saray sahibi Cumhurbaşkanının baskılarına rağmen…
Türk siyaseti çok şeye gebe…
Adını vermeyeyim, AKP’li bir milletvekili arkadaşımız Amerika'ya gitmiş ve orada çok güzel, farklı bir civciv görmüş, Türkiye’ye getirmek istemiş. Uçağa canlı hayvan alınması yasak yada formalitesi çok olduğundan civcivi yanına gizlice almak istemiş.
Uçağa binmiş ve civcivi ceketinin iç cebine koymuş. Yanına da tesadüf bir rahibe oturmuş. Civciv bir süre sonra milletvekilinin gömleğinin içine girip pantolonuna doğru inmiş ve fermuar seviyelerine geldiğinde canı dışarı çıkmak istemiş. Fermuarın azıcık kalan yerinden dışarı bakıyor ve hemen kafasını geri çekiyormuş. Civciv bu hareketi bir kaç kez tekrarlamış. Tabi rahibenin dikkatini çekmiş.
Acaip bir durum… Rahibe utana sıkıla bizim milletvekiline dönmüş,
“Beyefendi, ben bu işlerden pek anlamam ama, galiba yumurtalarınızdan biri çatlamış” demiş.
Vallahi ar damarımızda çatladı, siyasetimiz de…