Ben ne kadar dikkat edersem edeyim, yazılarımda parti siyasetine ve güncel siyasete girmeyeyim diye çabalayayım, faydası yok. Seçim dönemi olması ve benim aday olmam doğrudan güncel siyaseti zorunlu kılıyor. Bunu özellikle yorumlardan anlıyorum. Ben partici siyaseti akıl ve mantığı önemli ölçüde dışladığı için sevmem ama haksızda değilim galiba… Baksanıza açıklamalara, yazılanlara ve yorumlara… Biz bu işte hakikaten ölçüyü kaçırıyoruz.
Geçenlerde Tayyip Bey’in “Herşeyi ben bilirim”, “Herşeyi ben yaptım, yaparım”, “En büyük benim”, “Dünyayı ben yönetiyorum” söyleminden ve aşırı şişkin egosundan bıkan bir seçmenin fıkrası çok hoşuma gitti. Size nakledeyim;
Teyyo Pehlivan dinleyen birkaç kişi bulunca kahvede anlatmaya başlamış; “Barak aradı, hani şu Barak Obama… Dedi Teyyo Putin’le sıkıntım var, atla uçağa gel. Ben önce gitmek istemedim ama çok ısrar etti, özel uçağını gönderdi, mecburen bindim, giderken yolda Putin telefon etti. “Nasılsın, iyi misin?” deyip hasbıhal ettikten sonra “Teyyo lütfen sen bu işe karışma dedi”
Bizim Tayyip Beyin konuşmaları da Teyyo Pehlivan’ın konuşmalarına benzedi. Dünyayı yönettiğini sanıyor, kendisini şampiyonlar liginde, başkalarını amatör ligde görüyor.
Benim sahadan bir tespitim var; Tayyip Bey bıktırmış, seçmen bir ders alması görüşünde…
***
Geçen hafta yazmaya çalıştığım husus bizim son yıllarda farkında olmadan çok aşırı borçlandığımız ve sağladığımız refah artışının önemli ölçüde borca dayandığı ve bunun da ülkemiz için önemli bir risk oluşturduğu idi. Güzel yorumlar yapıldı ama izandan çok kötü anlamda siyaset vardı. Artık kamudan ziyade özel kesimin ve şahısların borç batağına girdiğini görmemiz lazım. Cari açık ve dış ticaret açığımız alarm veriyor, enflasyon artacak, zaten yüksek olan faizler tekrar yükselecek. Kısır döngü tekrar başlayacak, yeni bir kriz ve ekonomik ve diğer değerlerimizin önemli ölçüde kaybedilmesi söz konusu olacak. Buna işaret ettim. Ekonomistlerin çoğu da bu görüşte, hatta yurt dışı analizleri de bu yönde. Durum böyle iken çok somut olan bu konuda bu tepki neden?
Sebep siyaset… Ama FB-GS rekabeti türü siyaset.
Siyasette de “penaltıydı değildi” türden tartışmalar yapılabilir ama ekonominin bu durumu için bir az fazla kaçmıyor mu?
Geçen hafta Habertürk köşe yazarı Hakan Özyıldız’ın derlediği borçlanmamızla ilgili en kapsamlı tabloyu önermiştim ama internette yayınlanmadığı için kimse ulaşamamış. Aşağıya aldım. Herkese bu tabloyu iyi irdelemelerini öneririm. Kamu borcunun GSMH’ya oranı azalmış ama borç özele kaymış. Özellikle özel sektör borç artışına dikkatinizi çekerim ve bunu partici siyasete kapılmadan yapalım derim. Tartışmaya bu rakamlar üzerinden devam edelim.