Mesela Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan..
Kendisini tek adam yapacağı ümidiyle başlattığı Anayasa reformu propaganda turlarında konuşmalarına devam ediyor.. Toplu açılışlarda konuşuyor.. Kahraman Maraş’ta, elinde açacağı yerlerin anahtarları, dilinde ise evetçilere vaadler, hayırcılara yönelik tenkit sözleri vardı..
Kahraman Maraş’ta yaptığı konuşmasına, CHP’yi şu sözlerle başladı..
“CHP İl Başkanlarının valilik yaptığını bilir misiniz? Şimdi böyle bir şey olsa kıyamet kopar değil mi? Bu ülkeyi bunlar ileriye götüremediler, geri götürdüler..”
Ve devam etti: “Cumhurbaşkanlığı sistemi benim projemdir.. 16 Nisana kadar inanıyorum ki sizler de kapı kapı dolaşacak ve referandumdan evet çıkmasını sağlayacaksınız. Parlamentoda güvenoyunu sağlayan MHP’li kardeşlerimizle dayanışma içinde el ele çalışacağımıza inanıyorum..”
Bu söyledikleri, bir ikisi dışındaki bütün televizyon kanallarında çınladı durdu..
Şimdi geleyim bu sözler hakkındaki benim düşündüklerime..
Sondan başlayayım:
“MHP’li kardeşlerinizle dayanışma içinde el ele çalışamayacaksınız, Sayın Cumhurbaşkanı! Eğer sözünüzü Devlet Bahçeli ve arkasındaki bazı MHP’lilerle el ele çalışacağız, diye düzeltirseniz, tamam derim..
Çünkü bilmelisiniz ki, gerçek MHP’liler, o partinin cevheri olan, ona ruh veren ülkücü hareket mensupları, referandumda hayır diyeceklerdir.. Size koltuk değneği olacakların MHP içindeki sayısının yüzde 25 bile olamayacağını bilmelisiniz.”
Nitekim MHP’li hayırcıların Ankara toplantısı bu gerçeği bir defa daha belgeledi..
VERDİĞİNİZ ÖRNEK 81 YIL ÖNCEYE AİT..
Geleyim, CHP İl Başkanlarının illerde valilik yaptıkları sözünüze..
Doğrudur.. Siyasi tarihimizde bu olmuştur.. Ama ne zaman?
1936 yılında.. Yani bundan tam 81 yıl önce.. Yani Türkiye Cumhuriyeti henüz 13 yaşında bir çocukken.. Çok partili demokratik hayatın ne olduğu bile henüz bilinmezken.. Tek partili hayat dönemimize aittir o sözler..
81 öncesindeki tek parti döneminin bir meselesini bugün kullanmaya kalkışmaya fırsatçılıktan başka bir isim verilemez.. Ve modern çağdaki bir siyasetçiye de bu yakışmaz.. Ama zaten dikkat ediyorum, yalnız iktidardakiler değil, ülkemizdeki tüm siyasetçiler, tenkitlerinde tarihlere dikkat etmeden aynı fırsatçılığa baş vurmaktalar..
Ben CHP İl Başkanlarının Vali yapıldıkları dönemi bazı kitaplarımda ele alıp işlemiştim.. Mesela İhtilaller ve Darbeler Arasında Gazetecilik ve Kitapçılık Anılarım isimli kitabımın(*)19’unca sayfasında şöyle demiştim:
“Atatürk’ün ölümünden sonra İsmet Paşa’nın “Milli Şef”liği dönemi başladı. Onun döneminde, tek parti hakimiyetinin baskıcı rejimi, Devlet idaresine daha katı biçimde egemen oldu.. Zaten bu durum, İsmet Paşa’nın Başbakan olduğu Atatürk’ün sağlığında başlatılmıştı. Başbakan İsmet İnönü’nün yayınladığı bir genelge ile, polis ve jandarmanın bağlı olduğu İç İşleri Bakanı aynı zamanda CHP’nin Genel Sekreteri olmuştu. Bütün illerin valileri de CHP’nin İl Başkanlığı görevini yürütmekteydiler. Kısacası İsmet Paşa, Devletle Partiyi özdeşleştirmiş, Parti ile Devleti iç içe hale getirmişti. Yani Devlet artık Halk Partisi demek olmuştu.”
Bu konuyu İttihatçı ve Nazi Çılgınlıkları kitabımın (**) 365. sayfasında ise daha ayrıntılı biçimde şöyle anlatmıştım:
“1936 yılında, Başbakan ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkan vekili olan İsmet Paşa’nın, İttihatçılığı çağrıştıran bir metod uygulayarak, Devletin yönetimini Parti teşkilatlarına terkettiğine tanık olundu. “18 Haziran 1936 tarihindeBaşbakan ve CHP Genel Başkanı İsmet İnönü bir tebliğ neşretti. Devletin resmi ajansı Anadolu Ajansında yayınlanan bu tebliğle ülkenin yönetimi tamamen Parti’ye bırakılıyor ve totaliter bir yönetim kurulmuş oluyordu.
Parti ile devletin aynı şey hâline getirildiğinin bir belgesi olan bu gelişmenin kısa ayrıntılarını Devletin ajans bülteninden okuyalım:
Ankara, 18 (A.A.): Cumhuriyet Halk Partisi Genel Kurulu, partinin gelişmesi için bundan sonra parti faaliyetleri ile Hükümet idaresi arasında daha sıkı bir işbirliği oluşturmak üzere şu kararları almıştır:
1. İç İşleri Bakanı, CHP’nin Genel Yönetim Kurulu üyeleri arasına alınmış ve kendisine Parti’nin Genel Sekreterlik görevi verilmiştir.
2. Bütün illerde, Partinin İl başkanlığında o ilin valisi görevlendirilmiştir.
3. Bütün illerde müfettişler, bölgeleri içindeki Devlet işlerinin olduğu gibi, parti işleri ve teşkilatının da yüksek denetleyicisi ve müfettişidirler.
4. Parti İl Başkanlarının görevi ise sona ermiştir.
5. Bu tebliğin gereklerini Parti Genel Sekreteri görevini de üstlenmiş olan İç İşleri Bakanı düzenleyecektir.”
Bu tebliğin yayınlanması üzerine, mesela İstanbul Valisi Muhittin Üstündağ, CHP İstanbul İl Başkanlığını da üzerine almış, seçilmiş İl Başkanı Hilmi Uran da görevini valiye teslim etmiştir.”
Evet 8-90 yıl önce olanlar bunlardır.. Osmanlı yıkılmış.. Aç, silahsız, mühimmatsız millet, kurtarıcısı Mustafa Kemal Paşa’nın başlattığı Milli Mücadelede canı, kanı pahasına savaşmış, vatanı düşmandan kurtarmış.. Atamız bu şartlar içinde Türkiye Cumhuriyetini kurmuş.. Demokrasi henüz emeklemekten yeni kurtulmuş bir çocuktur.. Çok partili hayata henüz geçilmemiş, tek parti iktidarı vardır.. İsmet Paşa o günün ekonomik ve siyasi şartları içinde valileri CHP İl Başkanı yapmak zorunda kalmıştır..
Ülke koşullarının o günkü hali içinde bunlar yapılmıştır diye, bugün 81 yıl sonra konuyu gündeme getirmek, kullanmaya çalışmak.. Bundan siyasi yarar elde etmeyi düşünmek, siyasi fırsatçı değil de nedir?
Şu nokta asla unutulmamalıdır: Tarihi olaylar, cereyan ettiği dönemin koşullarına göre yorumlanır..
Ve son bir hatırlatma daha..
Referandumda “evet” yolculuğunun ikinci gününde ise Elazığ’da konuşma yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; “Tek kişide gücü topluyoruz!” diyordu,.. Toplanan kalabalığı da sık sık Rabia işareti yaparak selamlıyordu...
Ne diyelim.. İyi yolculuklar.. Hayırlı sonuçlar..
(*) İhtilaller Darbeler Arasında Gazetecilik Anılarım/ Yalçın Toker, Toker Yayınları- www.toker yayinlari.com Tel: 0535 3199349 ve [email protected]
(**) İttihatçı ve Nazi Çılgınlıkları/ Yalçın Toker- Toker Yayınları- www.toker yayinlari.com Tel: 0535 3199349 ve [email protected]