Talat Atilla Öcalan test edildi! Değişim var! Tüm arşivi yaktılar! 'Tekbirlerle gömün beni!' |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN Çakralar ve Uyanış |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva EGO İŞÇİLERİ |
Cengiz Altınsoy Benim güzel memleketim... |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar SU ÜSTÜNDE İKEN SU İÇİNDE OLMAK |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Sima Güleser Polat İPİN UCU KAÇTI! |
Uğur Özteke SAĞLIKTA KANDIRMACA YENİDEN Mİ BAŞLIYOR? |
Geçen hafta “Muhalefet Ne Yapmalı?” başlıklı bir yazı yazmıştım. Ağırlıklı olarak konu güncel olduğu için protesto eylemleri amacıyla sokağa çıkan kitleye destek konusuna değinmiştim. Tabi asıl konu; bundan sonra nasıl bir muhalefet olmalı ve muhalefet nasıl bir siyaset izlemeli soruları cevapsız kalmıştı.
Referandumdan hemen sonra yazdığım yazıda da Türkiye’nin acilen reformlara ve radikal çözümlere ihtiyacı olduğunu belirtmiştim. Özellikle ekonomi ve dış politika alanlarında yapılması gerekenler belli. Bu yapılması gerekenler iktidar ve muhalefet içinde geçerli doğal olarak. Ancak muhalefetin bunları yapabilmesi için iktidar olması gerekiyor. İşte asıl yapılması gerekenlerde muhalefet için bu noktada ortaya çıkıyor.
Peki muhalefet için öncelik nedir?
Güven duyulması…
Muhalefetin iktidar olması durumunda halk en azından kaybı olmayacağını bilmeli…
Halk mutsuz, umutsuz ve kaygılı, özellikle gençler…
Erdoğan’ın siyasi yaşamında kendisi açısından en büyük yanlışı ne oldu biliyor musunuz?
Türkiye siyaseti yıllardır sağ/sol ekseninde bölünmüşken bunu değiştirdi. “Tayyipçiler” ve karşıtları yaptı. Yeni yapı yüzde 70’e 30 Erdoğan için avantajlı değil artık başabaş… CHP ilk defa ortanın solunda bir siyasi parti olarak kendi sağında ve solundaki parti ve siyasetlerle ortak bir söylem tutturarak başarılı bir kampanya yaptı. Saadet Partisi ve ülkücülerin desteğinden Yeni Asya’ya kadar sağ siyasetin önemli unsurlarıyla bir olabilme başarısı gösterildi. İlk defa klasik sol siyaset kavramları ve sloganları ile propaganda yapılmadı ve devlete rağmen başarılı olundu. Yani Erdoğan CHP’ye ve muhalefete iktidar şansı yarattı.
Türkiye’de klasik siyaset, hiç ayrım yapmadan sağ ve soluyla bitmiş vaziyette. Sağ siyasetçilerde, sol siyasetçilerde bunun az-çok farkında. Sağ sloganlarda, sol sloganlarda ömrünü tüketti. Aslında tüm dünyada böyle ama bizde alışkanlıklardan kurtulunamıyordu, bu referandum değişimin önünü açtı. Herkes yeni bir şeyler söylenmesini bekliyor ve o siyasete güven duymak istiyor.
Yeni şeyler söylenmesi değil sadece yeni söylemlerle birlikte yeni kadrolarda şart. Genç nüfusun bu kadar yoğun olduğu, teknolojinin bu kadar belirleyici olduğu ve tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de radikal değişim geçirildiği bu dönemde siyasette yıpranmış kadrolar yerine yeni kadrolara ihtiyaç çok açık.
Yani kısaca siyaset radikal bir değişim döneminde… Kartlar değil oyun masası değişiyor ve muhalefetin de bunun farkında olması lazım. Muhalefetin derken, en başta Hayır cenahına bu referandumda lokomotiflik yapmış CHP’nin bunu fark etmesi şart. CHP bu değişimi gerçekleştiremez ise mutlaka bir siyaset doğacak ve bu ihtiyaç giderilecek, bu boşluk doldurulacaktır. Kılıçdaroğlu’nun bunların farkında olduğunu çok iyi biliyorum. İşin püf noktası yani zorluğu ben değil diğerleri değişsin denmesinde… Bu siyaset tecrübesi olanlar bilir hiç de basit bir konu değil…
Peki ne söylenmeli?
Klasik sağ/sol söylem olmayacağı açık. Ancak mutlaka daha çok üretim, daha adil paylaşım temelli olacağı da açık… Diğer taraftan da milli ve manevi değerlere daha realist ve farklı cevaplar vermesi gerektiği de açık… Yani ekonomide sola, kültürel konularda sağa daha yakın söylemler denebilir. Ancak bir karma değil. Farklı olması şart. Farklılık konusunda da mesela geçtiğimiz Pazar günü Hürriyet Pazar’da yer alan Bozkurt Güvenç röportajını ve İhsan Fazlıoğlu’nun “Soruların Peşinde” kitaplarını önerebilirim. Her iki profesörde Türk kimliği ve kültürünün çağdaş uygarlık seviyesine ulaşması konusunda nefis önerilere sahipler. Farklı bir tarih anlayışı, felsefe ve duruşa sahipler. Çalışmalarını ve kitaplarını tavsiye ederim. Farklı cenahlardan gelmelerine rağmen çok ortak noktaları var. Her ikisinin alanlarındaki değerlendirmeleri siyasilerin siyaset diline çevirmeleri gerekli. Siyaset tarih, felsefe, sosyoloji ve kültür anlayışını hızla kentleşmekte olan ve teknolojinin etkilerine açık dünyaya göre yenilemeli.
İkisinden de örnek vereyim; Fazlıoğlu geçmişte Türklerin teklif ve temsillerinin olduğu için uygarlık ve düzen kurabildiklerini anlatıyor. Bu günde aynı şekilde teklifimiz ve temsilimiz olması halinde iddialı olabileceğimizi belirtiyor. Bozkurt Hoca’da “Atatürk bugün yaşasaydı çağdaş uygarlık seviyesini Doğu’da bulurdu” diyerek Atatürkçülüğün kafalardaki kalıplarını kırıyor.
Konuşmamız ve tartışmamız gereken çok konu var…
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 31290 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|