Kolay değil böyle bir karar almak ve savunmak. Yemin edip göreve başlasanız, yemin ettirilmeyen arkadaşlarınız için yapacağınız pek bir şey kalmıyor. Hakikaten kalmıyor. Yemin ettikten sonra Meclis’i çalıştırmamaya yönelik her eyleminiz, yemin etmemeniz kadar tepki görecekti. Suriye sorunu, ekonominin öncelikleri, acilen hükümetin kurulması gereği gibi baskılar karşısında sizin haklılığınızı duyan veya anlamak isteyen olmayacaktı. “Aday gösterecek başka adam mı bulamadılar!” diyene ne anlatabilir siniz ki?
Yapılan haksızlığı anlamak istemeyenlere anlatamayan bir CHP’li olarak, “Geçmiş olsun bu saatten sonra yapılacak bir şey kalmadı, zamanında, daha ilk günden tepkinizi koyacaktınız!” sözlerine benzer sözleri duymayacak mıydınız?
Mevcut iç tüzükle nasıl iktidar grubu ile mücadele edersiniz?
Eğer, birkaç uygun madde varsa onları da değiştirirler, ortada kalırdınız.
MHP, seçilen ama yemin ettirilmeyen arkadaşlarının derdini anlatabilecek mi sanıyorsunuz?
“MHP, BDP ile aynı safa düşmemiş” ne demekse? İyi de AKP ile aynı safa düşmedi mi bu mantıkla?
“Yemin edip, Meclis çalışmalarını engelleseydiniz” deniyor. Meclis’i çalıştırmamak nasıl demokratik bir tavır ise, yemin etmemekte demokratik bir tavır değil mi?
Bugünlerin en popüler kalemi Ahmet Altan demiş ki, "Siyasi ahmaklıklar literatürüne girecek bir manevra..." Peki Sayın Altan seçilen ama yemin ettirilmeyenlerin kim olduklarına bakmayıp halk iradesinin mutlaka yerine getirilmesi gereğini savunacak mısınız?
“Bu mantıkla Karayılan aday olursa onu da seçtirmemiz lazım” diyen Başbakan Yardımcısı bilmeli ki bu planlar zaten Karayılanları, Apoları seçtirmek için yapılıyor. Siz BDP eylemlerinin bu işi hangi noktalara götüreceğini sanıyorsunuz?
Bir uyanıkta diyor ki “Ne yani çocuk tacizcisi suçlaması ile içerde yatan da seçilse onu da mı serbest bırakacağız?” Evet değerli demokrasi vesayetçisi eğer, partisi ve sonrada halk onu da seçiyor ise serbest bırakmak zorundasın. Demokrasi böyle bir şey… Ayrıca verdiğin örnek de sana yakıştı…
Hanımefendiler, beyefendiler,
Böyle durumlarda haklı yoktur. Derdini anlatabilen vardır. Kimse böyle zamanlarda haklı aramaz, çıkarı yoksa kimse zahmet edip sorunuzu çözmez. Çözse bile lütfeder, bir yığın fırça atar neden sonra belki derdinizi halleder ama haklı olduğunuzdan değil, o istediği için…
Talat Atilla’nın yazdığı gibi haklı veya haksız bir karar verildi arkasında olmak lazım. Böyle durumlarda kararın doğrusu arkasında durulup, sonuç alınanıdır.
Tartışırken haklılığınıza ilişkin bir yığın güzel cümle ile afilli görüşler ileri sürebilirsiniz. Bunlar haklılığınızı değil münazara becerikliliğinizi gösterir. Benim en önemli gerekçem ne idi biliyor musunuz? Meclis Berberinde konuşan AKP milletvekillerinin, “Bu CHPlilerin iki adamı çıkarılmayacağı gibi 3 adamları da cezaları kesinleşir kesinleşmez milletvekili olmalarına bakılmaksızın içeri alınacaklar” türü tehdit ve “demokrasi” kokan cümleler. Sadece Meclis Berberinde konuşulsa milletvekili dedikodusu diyeceğim ama maalesef…
Siz her şeyin normal olduğunu ve iyi niyet sınırları içersinde yürüdüğünü mü sanıyorsunuz?
Siz sorunun seçilmiş milletvekillerine yemin ettirilmemesi olduğunu mu sanıyorsunuz?
Ben de safım ama sizin ki galiba hinlik…